önce
dışımdaki sesleri düşürdüm önce
kendi içimde bir kuytu sahrasına döndüm
duyu ile görülmeyen bir sesle
herhangi bir saaatle parçalanmayacak olan
herhangi bir milada sardım şuurumu
uzanarak ve hatırlayarak bir yolun duruşunu
eğilip yollara düşüşünü sonra
toz ile toprak serpilmişken arka bahçeye
durup bir bahçede tozların havalanışını ve kapanışını kapaklarıyla gözlerimin
durup ve parçalamayarak hatırladım
bir milat çokluğunda susarak
ansızın bir öfke saldırıyordu bir sesle
bir sabah veya akşam üzeri
hatırladıklarımdan mesul bir evrende
saatin hesapsılığından yakınıyorduk
bir bahçe düşlüyordum oysa
ansızın bir öfke
saldırıyordu içimdeki sessize.
-orada olmalısınız kalabalıklar üstünde
göçmen patikalarından sesler duyuyor olmalısınız
ve tepeleriniz olmalı
ırak ırmaklardan da kalabalık
kendi üsütünüzde..
pencerede yarım bir şehir
içinde tuzlu bir orkestra ve sesini işitiyorum
sesini!
yağmur ne taraftan doğdu biliyor muyduk?
Bir doğumun ıslaklığını ve saldırışını
yerin yüzüne..
sesimi yuttum önce
penceremde yarım bir Ay
kıstım ve astım tavanımdaki yassı düşü
her gece ve her sabah bakındığım..
Denize tutunmakta ellerim
hafızama dadanan görüntüler ardından
çektim perdesini pencerenin
Rum evinde göçmen kanatlar
ve kırık ağlıyordu yağmurdan kalanlar
üşüyordum üstümde yokluğun
üşüyordum her yer İstanbul..
sen ve ben bir kalabalık ki görmedi kimse
kalabalıklar üstünde ki göremedi kimse..
Bir göç yüklüyordu
Bir taş plak içinde
sırtımız saçımız taş plak sesinde
dans ediyorduk ve dans etmiyorduk
süresizce
bir milatta geziniyorduk ve gözleri yoktu geçmişinin
hiç ses kalmadı..
hatırlıyorduk hatırladıklarımız cam gibi önümüzde
üşüyorum düşüncelerinde..
Çıkmalıyız bir ses dışarı
daha sokak daha karışık bir örgü bulmalıyız
topuklarıma batıyordu muhakkak ayakkabılarımın taşları
ve sesler işitiyordum yuvarlak
ve köşeli sesler
aralıklı ve perdesiz pencereler ve pencerem
bir kış boyu üşüyordu
yarım bir Ay şimdi
az önce şehirden kalan
bir gidip bir geliyor
düşüncemde yokluğun
üşüyorum...
yağmur bahçelerinde saçlarım
ıslak ve uzun yürüyüşlerde şehirdeki orkestra
bir şarkı nasıl söleniyordu o dilde
ve bir melodi kıvarnıyordu içimde
sadece sesimi işitiyorum
vatan bildiğim yüreğimde
hatırlanıyordu o gün kavaklar
uzun uzun anlatıyordu rüzgarın teğet ellerini
şehir yüzünü sürüyordu cama
yarım bir Ay
içi karanlığa gömülmüş bir anı gibi saklıyordu uzayan geçmişini..