Ramak kaldı ya bahara. Lâkin ,nam u nişanesi baharın çok uzaklarda. Badısaba getirir ıtırını her seher buralara…
Kokusunu özleyen yağmur, mahzun mahzun yağar toprağa. Adını söyler o nadide perinin dala yaprağa.
Gün ışır gözlerim aydınlanmaz o olmayınca. Oysa ne kadar muhtacım merhabasına.
Kaybolup gitmek isterdim gözlerinin buğusunda burada olsa…
Özlenen daima o, gecenin siyahında,bülbülün ahında ,sabahın ilk ışıklarında.
O başka iklimleri abad etse de. Aklım hâlâ elif parmaklarında, dal endamında. Rengini ve kokusunu hiç bilmediğim saçlarında. Ben de abad olurdum. Mihrimahım olsaydı, mahrumiyetim olacağına… Razıyım dağlar, çöller aşmaya bekleyen o olursa. Yanımdaysa fark etmez çölle vaha.
Masumiyetin en saf deminde bir tek merhabasına mazhar olabilseydim de. Saltanatına devam etseydi hasret bağında.
Yunmayı, arınmayı ne kadar da istiyorum onun berrak bakışlarında.
Gönlü şen olsun da o gülürananın, razıyım gönlüm asılı kasın hasret bağındaki gül dalında…
Ankara,31.03.2010 İ.K