Hadis, Söylenti ve İslam: Kuran Merkezli Din Anlayışı

İslamın temel kaynağı Kuran-ı Kerimdir. Bu gerçek, hem ayetlerle hem de akıl ve mantık ilkeleriyle desteklenmektedir. Ancak tarih boyunca, Nebimiz Muhammedin sözleri olduğu iddia edilen hadisler, İslamın ikinci kaynağı olarak kabul edilmiş ve zamanla dinin merkezine yerleştirilmiştir. Hatta Ebu Bekir Sifil gibi bazı kişiler tarafından birinci ve asıl geçerli kaynak haline getirilip Kur'an'ın inkâr edilip hadislerin kabul edilmesi gerektiği iddia edilmiştir.

yazı resimYZ

İslamın temel kaynağı Kuran-ı Kerimdir. Bu gerçek, hem ayetlerle hem de akıl ve mantık ilkeleriyle desteklenmektedir. Ancak tarih boyunca, Nebimiz Muhammedin sözleri olduğu iddia edilen hadisler, İslamın ikinci kaynağı olarak kabul edilmiş ve zamanla dinin merkezine yerleştirilmiştir. Hatta Ebu Bekir Sifil gibi bazı kişiler tarafından birinci ve asıl geçerli kaynak haline getirilip Kur'an'ın inkâr edilip hadislerin kabul edilmesi gerektiği iddia edilmiştir.
> Hani Nebi eşlerinden birine gizli bir söz (hadis) söylemişti. Derken o, bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, o da bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki: 'Bunu sana kim haber verdi?' O da: 'Bana bilen, (her şeyden) haberdar olan (Allah) haber verdi' demişti. (Tahrîm 3)
Bu ayet, Resulün eşlerinin, ona ait sözleri birbirlerine aktarırken anlamlarını çarpıttığını ve bu durumun Allah tarafından eleştirildiğini ortaya koymaktadır. Allah, Resulün sözlerinin yanlış anlamlarla yayılmasını tasvip etmemekte ve eşlerini açıkça uyarmaktadır. Bu olay, hadislerin yanlış aktarımının tehlikelerine dikkat çekerken, Kuranın güvenilirliğini bir kez daha öne çıkarır.
Nebimiz Muhammedin vefatından yaklaşık 200 yıl sonra, hadislerin yazılı hale getirilmesi çabaları başlamıştır. Bu süreçte, Arabistanda dolaşan yaklaşık 3 milyon söz arasından bazıları seçilerek derlenmiş ve kitaplaştırılmıştır. Bu sözlerin büyük bir kısmı, Buhari ve diğer hadis imamlarının şahsi ölçütlerine göre değerlendirilmiştir. Ancak bu derlemeler, çeşitli açılardan ciddi çelişkiler içermektedir:

  1. Kuran ile Çelişki: Derlenen hadislerin bir kısmı, Kurandaki ayetlerle doğrudan çelişmektedir. Oysa İslamın temel kaynağı Kurandır ve Kuranın çelişkisiz bir kitap olduğu bizzat Allah tarafından bildirilmiştir.
    > Eğer o (Kuran) Allahtan başkası tarafından indirilmiş olsaydı, elbette içinde birçok çelişki bulurlardı. (Nisa 82)
  2. Bilim ve Mantık ile Çelişki: Hadislerin bir kısmı, bilimsel gerçeklere ve akıl ilkelerine ters düşmektedir. Bu durum, hadislerin güvenilirliğini sorgulatmaktadır.
  3. Dil ve Gramer Hataları: Arapça gramer kurallarıyla uyuşmayan ifadeler, hadislerin orijinalliğini şüpheli hale getirmektedir.
    Hadisler, Nebimiz Muhammede ait olup olmadıkları kesin olmayan sözlerdir. Bu nedenle, İslamın ikinci kaynağı olarak kabul edilmesi, dinin özüyle çelişir. İnsanlar, Allahın indirdiği apaçık bir kitaba (Kurana) göre değil, söylentilere dayalı bir dine göre yaşadıklarında, hem bu dünyada hem de ahirette hüsrana uğrayabilirler. Zuhruf Suresinin 44. ayeti bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır:
    > Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. (Zuhruf 44)
    Bu ayet, ahirette yalnızca Kurandan sorguya çekileceğimizi, hadislerin ve mezheplerin hiçbir hükmünün olmayacağını vurgular. Buna rağmen, insanlar çoğu zaman hadisleri dinin merkezine koyarak, söylentilerle şekillenen bir İslam anlayışı oluşturmuşlardır.
    İslam, insanlara kolaylık sağlayan ve onları doğru yola ileten bir dindir. Ancak bu kolaylık, sadece Kuranın rehberliğiyle mümkün olabilir. Hadisler üzerine kurulu bir din anlayışı, kişisel yorumlar ve çelişkiler nedeniyle insanları zora sokar. Bu nedenle, Müslümanların yalnızca Kurana yönelmesi, Allahın rızasını kazanmanın ve ahirette kurtuluşa ermenin yegâne yoludur:
    > Allah size kitabı açıklanmış olarak indirmişken, Allahtan başka bir hakeme mi başvurayım? (Enam 114)
    Sonuç olarak, İslamın temel kaynağı ve yol göstericisi yalnızca Kurandır. Söylentiler ve çelişkilerle dolu bir dini anlayış yerine, Kuran merkezli bir inanç sistemi benimsemek, bireylerin hem bu dünyada hem de ahirette huzur bulmalarını sağlayacaktır.
Başa Dön