Güneşi Denizlere...

Veda Tepesi ndeydik, denizin kıyısındaki uçurumun kenarında, büyük zeytinin gölgesindeydik. Sen nasıl gideceğimi sorguluyordun gözlerinle, ben nedenler arıyordum, zamanın akmaması için.

yazı resim

Rüzgar çıkmıştı. Yanyana durduğumuz uçurumun kenarından kuşlar birer birer denize bırakıyorlardı kendilerini. Ufku kestanemtrak bir renge boyayıp da hemen önümüzden günbatımına doğru uzayan kırılgan bir deniz patikası açıyordu akşam. Rüzgar çıkmıştı. Veda Tepesi ndeydik, denizin kıyısındaki uçurumun kenarında, büyük zeytinin gölgesindeydik. Sen nasıl gideceğimi sorguluyordun gözlerinle, ben nedenler arıyordum, zamanın akmaması için.

Ufukta beliren, büyüyen ince sise doğru deniz patikasında süzülen yelkenlinin, güneşe uzanan direğinin ucundaki göğe değen bayrağının salınışından anlamıştın ; rüzgâr demiştin. Batan güne doğru esiyordu rüzgar. Ulaşılamayacak bir yere bırakırcasına kendini, zeytinden bir kuş daha yaslanmıştı rüzgarın yorganına, sarılarak aşağıya İçimizden geçen bir şarkı farkında olmadan fısıltı olmuştu dudaklarımızda. Şaşırmamıştık, gözlerimden anlamıştın aynı şarkıyı söylediğimizi, şaşırmamıştım. Şaşırıp da kalakalmak istedim sonra, öylece orada kalakalmak ; Aradığım nedenin bu olduğunu düşünmenin sarmal rüyasına dalıyordum, zamanı, şelalesinden önce durdurmak için.
Ağaca yaslamıştın başını, yüzünün yanından karıncalar kervan ! Yüzünün yanından doğuya uzanan başak tarlası, derinlerde ay çiçekleri ama batangünebakan
Bakışındaki sarsılan güç akıyordu bakışıma, durduramayacaktım bakışını şelalesinden önce. Ellerime tutunuyordun, buluttan düşmemek için. Susan, sustukça büyüyen bir dileği tutar gibi; Gitmeden önce yalvarıyordum sana. Deniz patikasının sonunda eriyordu güneş, yelkenli, zeytinden daha küçük bir zaman yolcusu olmuştu artık kehribar ufukta. Günbatımı demiştin. Ben nedenler ve şimdiler içinde yüzen düşüncelerimi ellerine bırakıyordum, sen omzuma yaslanırken. Yüzünün yanından yüzüm kervan ! Arkasından bakıyorduk rüzgara, bir biz kalmıştık rüzgara arkasından bakan. Benim yolculuğumdan daha sonsuz olacaktı senin kalışın, biliyordum. Buradan evrenin uzak bir güneşine giden rüzgarlı yolunda ilerleyen durgun bir yelkenlide bekleyen. Düşünmek istemiyorum çıkacağım yolumu. Tekrar ediyorduk şarkıyı, bir daha bir daha

Susmuştuk. Bulamayacak olduğum nedenleri bulmuş gibi bir sesle seslenmiştin bana, omzumdan siyah bir kelebek kaçıran; Güneş batmasa ! Batmasa olmaz mı ? İkimiz de tenezzül etmemiştik cevaplamaya, bir şelale sesi geliyordu yakınlardan. Yokuşuna aciz sular iniyordu aşağılara. Arkamızdan kuşlar süzülüyordu onlar da rüzgarın arkasından Ne de az kanat çırpıyorlardı göğe uzanan. Ne de sakin, kabullenmiş yaşlanıyorlardı uzaklara doğru. Gençliklerini bırakıyorlardı geriye, bir hatıra gibi durağan akan... Ama biliyorduk ; Kuşlar genç olmayacak artık ! Beklentili bakışına umutsuz bir cevap gibi, kendim de inanmaya bütün gücümle zorlayarak kendimi, kuşlar güneşi çağırmaya mı gidiyorlar ? demiştim. İkimiz de bu kez cesaret edememiştik cevaplamaya. Çağıramayacak batan güneşi diye bir ses geçti içimizden. Aynı seslerin aynı anda içimizden geçişini anlatmıştık birbirimize. Ardından bir ses daha şekillenerek dilimden ;Belki geri dönmeyeceğim ben diye geçerken, sen, Ben de geleceğim demiştin. Yükseklere yayılan yankıların yankılanışına dönüşmüştü sesin. Uzak bir senfoni ama hiç bitmeyecek olan ! Düşe karışır gibiydin ya da ben bir rüyanın içinde rüya gören kızın rüyasındaki rüyaya dalmış çocuğun rüyasında uzaklaşan bir yelkenlide birden irkilmiştim. Kollarını uzatmıştın yükseklere, Kuşlar genç olmayacak artık !

Göklere ait güneş, denize yatıyordu, kuşlar üzerine kürekkanat ufku döküyordu. Deniz yelkenlisi güneşe gidiyor, kuşlar zamana akıyordu. Işıktan yanan bir mezartaşı eriyordu sanki. Sen nasıl gideceğimi sorguluyordun ben nasıl bırakacağımı. Dizlerinin arasına koyduğun başına yaklaştı elim, sen yaşlar indiriyordun biliyordum gezegeninden. Rüzgar çıkmıştı. Ben Rüzgar dediğini hatırlayışıma, hatıraya akarken, akıntıya tekrar kapılıp da şimdiye dönerken suskunluğu bozmuştum. Rüyalarımı uçuşturuyordu esen rüzgarlar. Sen, hangi rüyada uyandığımızı düşünüyordun. Umutsuz cevaplar dolaşıyordu zihinlerimizde. Kaybetmiştim nedenlerimi, aslında hiç de bulamamıştım.
Durmadı ! Bıraktı kendini zaman ! Döküldü artık şelalesinden. Bulut kayıyordu ellerinden, ben bakışını da, bakışımı da durduramıyordum artık şelalesinden önce. Nasıl bırakacağım nasıl ? Küçük kız seni böyle?Bana hiç doğmayacak güneşin, sende günbatımında kalacağı, ben ise yalnızca gün dönümlerinde görebileceğim bu yaşamda Ben güneşin ardından kestanemtrak batıma akarken, sen geceye.. Ben gerçeğe akarken, sen düşe gömülen bu tek hatırada. Aynı rüyalarla aynı hatırada yaşayan iki kişi, birbirinden anbenan uzaklaşan bu şarkıda. Nasıl ? Nasıl bırakacağım nasıl ? Küçük kız seni böyle ? Nasıl bu güneşi denizde seni gecede! Gecede.
Rüzgar çıkmıştı ! Uçurumun kenarından kuşlar birer birer denize bırakıyorlardı kendilerini.

GÜNEŞİ DENİZLERE

Batan güne doğru esiyordu rüzgar
Gitmeden önce yalvarıyordum sana
Düşünmek istemiyorum çıkacağım yolumu
Güneş batmasa ! Batmasa olmaz mı ?

Kuşlar genç olmayacak artık
Çağıramayacak batan güneşi
Belki geri dönmeyeceğim ben
Kuşlar genç olmayacak artık

Nasıl bırakacağım nasıl
Küçük kız seni böyle
Nasıl bu güneşi denizde
Seni gecede.. Gecede

Kuşlar genç olmayacak artık
Çağıramayacak batan güneşi
Belki geri dönmeyeceğim ben
Çağıramayacak giden beni
Çağıramayacak giden seni
]

Başa Dön