Gittin…
Kalıyor ellerimde saçlarının kızıla dönmüş yüzü…
Bir ağlamaklı bir güleç yüzü hayat
Yine döküyor yüzüme resmini…
Hepsi hepsi bir umuttu sadece…
Nasıl oldu?
Nasıl çöktü gök kubbe kentimin üstüne bilmiyorum.
Hangi yalaz rüzgar bizi savurdu ayrılık şehrinin kıyılarına bilmiyorum…
Zamansız düştü cemreler toprağa.
Kış’ ı görmeden baharı mı düşlemiştik?
Tek bildiğim düş' lerin elimizden kayarak düştüğü…
Şimdi yoksulluk kentlerinin,
Yoksul bir adamıyım.
Param yok, zaman yok, mekan yok…
Yokluklarım içerisinde ellerimi ve yüreğimi dağlayan senin yoksunluğun feraye…
Eski bir melodi şimdi yaşam
Ağaçların senfonisel hışırtılarıyla çıkardıkları ses misali.
Sadece yaşıyorum ve yürüyorum bu yolda…
Tat vermiyor bütün bireylerin tadına doyamadıkları yaşam…
Gittin...
gittin...yokluğunun başucu renginde şimdi dağlar...ve sana yazılan her cümle şiirim oluyor feraye....