Feraye...

ağıdım devam ediyor...feraye; duyuyormusun?

yazı resim

Düz tara saçlarını feraye
Salınsın ömrü_yüzüm üstüne.
Dağılsın saçlarının kızıllığı
Bahtımın karalığına
Feraye…
Sen bir ağıdın adı
Yok, bir kış yangını
Sen benim,
Bahtsızlığımın ak bahtı.
Tutamadığım, tutunamadığım…

Bak zaman ne çabuk geçiyor
Zemheri sardı İstanbul’u
Yakındır şehrin beyazlara bürünmesi,
Yakındır bahtıma şivan düşmesi…
Ah feraye
Hüküm giyiyorum
Kendi aşk celsemde
Kendimin cellâdı oluyorum
Katlimi kendime bırakıyorum.
Feraye;
Sen bilmiyordun attığın okların hedeflerini
Bilmiyordun nişangâhın ben olduğunu.
Tükeniyorum
Kendi çoğalmamın içerisinde…

Hatıraların dağılıyor
Ayın şavkı vuran sen günlerime
“ne yapsam, ne etsem, nereye gitsem”
Yokluğunun üzerine doğuyor güneş.
Ve ben bu şehri yakmayı çok istiyorum
Karanlıklar sarsın diye
İçimde yanan bu sen ülkesini…
Feraye;
Sen bilmiyordun
Adımın anlamını yalnızca senin bildiğini
Ve bilmeyerek gittin
Yalnızca senin olanların, senin anlamını bildiklerin olduğunu
Anlamımı, adımı, şiirimi…
Bana “hiç” bir ağıt kaldı
Ve avaz avaz bağırdığım adın
Feraye…

Her insan kendi kuşunu uçurur omuzlarından.
Kendi tüylerine bölünür, kanat çırpınışlarında.
Ne talih!!!
Daha benim kuşumun kanatları çıkmadan
Düşmüş omuzlarımdan…

Şimdi sen
Patlayan kurşunun kovanın da
Beton gibi ağırlaşan
Kalbimin zikrisin feraye
Adını dil ile söyleyerek
Kalbimle zikir ediyorum
Yanıyor tesbihatım
Küllerinden adının zikri yankılanıyor, kalb mabedimde…

Miladı gelmemiş sözler le geldim
Sana feraye…
Bağışla
Ah ne kadar fa bulanıyor kelimeler
Feraye;
Nefesin kaç yunus emzirir?
Söyle bana bileyim…

Mehmed asım
20/10/05

Başa Dön