Gerçek Sevgi ve Allah Korkusu: Kur'an'ın Öğretileri

Kuran-ı Kerim, sevginin yalnızca bir duygu olmadığını, Allaha olan sevginin derin bir saygı, itaat ve sakınma ile desteklenmesi gerektiğini vurgular. Gerçek sevgi, insanın Allahın rızasını kazanma çabası içinde olmasıyla anlam kazanır. Allahı samimiyetle seven bir kişi, yalnızca sevgi iddiasında bulunmaz; bunun yanında Onun emirlerine sıkı sıkıya bağlı kalır, sakındırdığı şeylerden uzak durur ve yaşamını Allahın hoşnut olacağı bir şekilde düzenler.

yazı resimYZ

Kuran-ı Kerim, sevginin yalnızca bir duygu olmadığını, Allaha olan sevginin derin bir saygı, itaat ve sakınma ile desteklenmesi gerektiğini vurgular. Gerçek sevgi, insanın Allahın rızasını kazanma çabası içinde olmasıyla anlam kazanır. Allahı samimiyetle seven bir kişi, yalnızca sevgi iddiasında bulunmaz; bunun yanında Onun emirlerine sıkı sıkıya bağlı kalır, sakındırdığı şeylerden uzak durur ve yaşamını Allahın hoşnut olacağı bir şekilde düzenler.
Bu bağlamda Kuran, sevgi ve saygıyı birlikte ele alır. Sevgi, Allahın hoşnut olduğu davranışlara yönelmeyi, saygı ise Allahın emirlerini titizlikle uygulamayı gerektirir. Sadece sevgiyle yetinmek, kişinin gevşek bir yaşam tarzına yönelmesine neden olabilir. Allaha olan gerçek sevgi, Ona olan derin saygıyı ve Onun sınırlarını aşmaktan kaçınmayı beraberinde getirir. Kuranda şöyle buyrulmaktadır:
> Gönülden katıksız bağlılar olarak, Ona yönelin ve Ondan korkup sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın. (Rum Suresi, 31)
Bu ayet, sevginin ve korkunun birlikte olması gerektiğini açıkça ifade eder. Allahı seven bir kişi, Onun rızasını kaybetmekten ve azabına uğramaktan da şiddetle korkar. Bu korku, sıradan bir korku değil, müminin kalbinde huzur ve güven yaratan, onu Allaha daha fazla yönelten bir korkudur. Mümin, her davranışını Allahın hoşnutluğunu gözeterek düzenler ve hesap gününü unutmadan yaşar.
Allah korkusu, bir mümini harekete geçiren en önemli unsurlardan biridir. Çünkü Allah, yalnızca merhamet eden değil, aynı zamanda kahreden (Kahhar), hesap soran (Hasib) ve azaplandıran (Muazzib) sıfatlarına da sahiptir. Bu sıfatları bilen bir mümin, her işinin hesabını vereceğini bilerek Allahtan korkar ve sakınır. Teğabün Suresinde bu durum şöyle ifade edilir:
> Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allahtan korkup sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından korunursa; işte onlar, felah bulanlardır. (Teğabün Suresi, 16)
Bu korku, müminin şevkini artırır, onu Allaha daha fazla bağlar ve doğru yolda kalmasını sağlar. Ancak burada belirtilen korku, Allahın rahmetinden ümit kesmek anlamına gelmez. Aksine, bu korku insanı daha fazla ibadet etmeye, iyi işler yapmaya ve Allahın hoşnutluğunu kazanmaya teşvik eder.
Allaha olan sevgi ve korku, müminin kalbinde dengeli bir şekilde yer alır. Sevgi, müminin Allaha yaklaşmasını sağlarken; korku, onun sınırları aşmasını engeller. Allahın rızasını aramak ve Onun hoşnut olmadığı davranışlardan sakınmak, müminin günlük hayatının temel ilkelerindendir.
Kuran, Allahın sevgisini kazanmanın yolunun Onun emirlerine uymaktan geçtiğini tekrar tekrar vurgular:
> De ki: Eğer Allahı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Ali İmran Suresi, 31)
Sonuç olarak, Allah sevgisi ve korkusu, müminin hem duygusal hem de manevi dengesini sağlar. Allaha olan sevgi, Ona yönelmeyi, Ondan korkmak ise bu sevginin samimiyetle yaşanmasını mümkün kılar. Sevginin yanında saygıyı ve Allahın sınırlarını gözetme bilincini taşımak, müminin Allaha olan bağlılığını güçlendirir ve onu gerçek anlamda başarılı bir kul yapar.

Yorumlar

Başa Dön