Füsun Akatlının Öldüğü Gün

Gün aşmıştı. 2010 yılıydı. Telefonum çaldı. Arayan iş yerinde yıllarca birlikte çalıştığımız baş editörümüz Mustafa abiydi. Neşeyle açtım. Mustafa, sesin çok yakından geliyor hayrola! (Oysa yıllık iznin de Ceşmedeydi) demeye kalmadan, o sesin içinden soğuk bir rüzgâr geçti. Kekeleyerek, zorlanarak Canım çok sıkkın Yuşa! Sen tanımıyorsun ama ben çok iyi tanıyorum. Hocam, Füsun Akatlı vefat etti. diyordu

yazı resimYZ

Gün aşmıştı. 2010 yılıydı. Telefonum çaldı. Arayan iş yerinde yıllarca birlikte çalıştığımız baş editörümüz Mustafa abiydi. Neşeyle açtım. Mustafa, sesin çok yakından geliyor hayrola! (Oysa yıllık iznin de Ceşmedeydi) demeye kalmadan, o sesin içinden soğuk bir rüzgâr geçti. Kekeleyerek, zorlanarak Canım çok sıkkın Yuşa! Sen tanımıyorsun ama ben çok iyi tanıyorum. Hocam, Füsun Akatlı vefat etti. diyordu

Ben o gün bu ismi ilk kez duymuştum. Yıl 4 Temmuz 2010du Sonra kesik kesik bir şeyler konuştuk. Çünkü iş yerindeydim. Benden istediği birtakım kitaplar vardı. Kargo yapmamı istemişti 1944 yılında doğmuş olduğunu, günde iki paket sigara içtiğini, yakalandığı akciğer kanserini konuşmuştuk.

O günden yıllar sonra paneline katıldığım Selim İleri Bey'e söylemiştim... Bu dünyada tanışmayı, konuşmayı en çok istediğim, oturup bir konuşabilsek, çok iyi anlaşacağımıza inandığım insanlardan, yazarlardan biri olduğunu Akatlı'nın. Bu sözlerime çok sevinmişti Selim İleri. Oysa apayrı dünya görüşlerimize, yaşam biçimimize rağmen onunla anlaşabilecek ortak noktalar bulabileceğimden emin olduğum için böyle söylemiştim. Size bir şey diyeyim mi! Ölüm gelince var ya o ölüm! İnsanın dünya görüşü dediğiniz şey de bildiğiniz hikâyeye, masala dönüşüyor vallahi! Çünkü söz bitiyor orada ve susuyorsunuz. Öylesi kederli bir suskunluk içinde düşünüp duruyorsunuz

Peki Füsun Akatlıyla niçin tanışmak, konuşmak istemiştim? Üzerimde hakkı olduğuna inandığım için. Edebiyata, özellikle denemeye emek vermiş; dilin ve kültürün hakkını yılmadan savunmuş bir yazar olduğu için

Deneme yazarı olmaya bunca inanmış, güvenmiş ve ömrümü onun yoluna vermişsem, bunda Akatlının verdiği güvencenin payı olduğunu düşünüyorum Onunla oturup deneme üzerine konuşmak, yıllar evvel bir sahaftan aldığım Yaz Başına Neler Geliri ne çok okuduğumu, ondan neler öğrendiğimi yüzüne karşı söylemeyi çok isterdim Daha geçen hafta, pazar günü kurs verdiğim bir okulda bir grup gençle edebiyat sohbetleri yaparken ismini anmıştım. Ancak ne yazık ki Akatlı artık bunu bilemeyecek

Evet Akatlı da diğer solcu ve Kemalist yazar takımı gibi tam bir din düşmanıydı. Bir çok Müslümanı, hatta alimi hakir gören yazısını okumuş, çok içerlemiştim. Özellikle başörtülü kızlar ile ilgili söylediği sözler, verdiği demeçler yüzünden Akatlının dünya görüşünün çok sığ olduğu inancımı iyice pekiştirmişti. Gerçekten böylesi bir yazarın, aydın bir insanın böyle basit konulara takılıp kalıyor oluşu, belki de korkuyor oluşu ideolojik bakışı çok üzmüştü beni. Ve ona bu tutumu hiç mi hiç yakıştıramamıştım. Bugün her şeye rağmen saygıyı elden bırakmadan bize yazma üzerine verdiği tüm bilgiler için kendisine huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Zira dediğim gibi ölüm her şeyi anlamsızlaştırıyor, tüm kırgınlıkları bitiriyor. Bir insanı incitmiş olmak ihtimali ve Alev Alatlının o meşhur helalleşme konuşmasından yola çıkarak dünyadan göçüp gitmesi içimizdeki çok şeylerin geçip gitmesine neden oluyor. Kırgınlık, hesaplaşma duygusu, kötücüllük insanı küçültmekten başka hiçbir işe yaramıyor Ve karmakarışık bir sürü düşünce içinde bocala dur durabilirsen bir insan olarak Sonra düşündüm Sevgisizlik, dedim kendi kendime Evet gerçekten bütün mesele bence buydu. Sevgisizlik Her birimiz, kendimizi aşamadıkça, bizim gibi düşünmeyenleri, hatta hasımlarımızı bile sevemedikçe dünyayı güzelleştirmenin, yaşanır kılmanın imkânı yok. Akatlıda eksik olan tam olarak buydu bence! Yani tanımadıklarına, dokunmadıklarına, bilmediklerine karşı önyargıyla beslediği garip bir sevgisizlik hissi

Füsun Akatlının öldüğü günü bu yüzden dün gibi hatırlarım. Başka hiçbir işe el sürmeden, doğruca kütüphaneme gidip çok beğendiğim Yaz Başına Neler Geliri, Edebiyat Defterini, Kültürsüzlüğümüzün Kışını tekrar okudum doğum gününde..

Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi / Müşkül odur ki ölmeden evvel ölür kişi diyen şaire kulak verelim cümlesiyle başlayan yazısını okurken buldum kendimi.
Sıralı ve sırasız ölümler, doğal sayılan ölümler, isyan ettiren ölümler, toplu ölümler, öldürümler, acı bir ölümler, elim bir vefatlar, bize değenler, değmeyenler, hayatını kaybedenler ve etkin veya edilgin intiharlar Bize hep ölüm hakkında değil, hayat hakkında bir şeyler öğretiyor. diyordu.

Evet, hayat hakkında her insana bir şeyler öğretiyor yaşanan ölümler. Sevgisizliğin açtığı yaralar hakkında, herkesi sevebileceğimiz hakkında, dünyanın cedelleşmeye değmeyeceği hakkında şeyler yani

Füsun Akatlının öldüğü gün ve doğduğu gün karşımda onun kitap kapağında gülümseyen fotoğrafı ve bunları düşünmüş not almışım yıllar önce defterime Şimdi evdeyim. Balkona çıktım, telefonda Kırmızı Kedi Yayınlarının Akatlının doğum gününü kutladığını gördüm.

Gökyüzü sonsuz geniş sağcı, solcu, liberal, dindar, abiler, ablalar, kardeşlerim. Sadece Türkiyedeki tüm insanları yani 85 milyona bile Ankaranın Karamankazan ilçesinin topraklarına sığdırabiliyorlar.
Ve Gökyüzüne doğru bakıp tekrar mırıldandım:

İnsan ölüyor işte, birbirimizi severek, anlayarak yaşayabilirdik! İnsan doğuyor işte, birbirimizi severek, anlayarak yaşayabiliriz

Ama bundan köre ne

Kalın sağlıcakla.

Başa Dön