Çok uzun zamandır aynı istek var içimde... Yeni bir yaşama kaçmak... Bırakmak beni yapayalnız bırakan herkesi ve kaçmak... Ardımdan yokluğumu hissetmeyecekler. Çünkü yanlarındayken bile varlığımdan haberdar değiller... Ve ben üzülmüyorum artık buna... Garip bir alışmışlık nüksetti bende...
Kalktım, karanlıktı hava... Yağan kar içimi üşüttü... Güldüm, dedim ki kendime “ Karların kraliçesisin sen, sevmelisin üşümeyi ”
Gözleri denize benzeyen uzak insan, ilkokul arkadaşım, eski sevgilim, beni benden çalan müzikler, dünyaya gelmemi sağlayan anne, beni içinde yaşatan baba, kendi içine hapsolmuş kardeş, gitmek istediğim ada, sevdiğim filmler, yazdığım yazılar, tuna nehri, kurtuluş savaşı, papatyalar, eski dostlar, yeni düşmanlar ve daha nicesini düşündüm ve hepsini ardımda bırakıp kaçmak istedim. Hepsinin toplamı eşiittir benim dünyam...
Düşündüm ve gördüm. Sevgi benden çok uzakta... Ama hepsi ardımda sıralanmış bekliyorlar işte... Ver diyorlar, bizim bütün beklentilerimizi karşıla... İstediklerimizi verirsen çok severiz seni... Yani işte karşınızda şartlı sevgi... Sana gelince sen bekleme hiçbirşey, sadece vermek istediklerimizi veririz, senin beklediklerini değil.
Herneyse; aslında bu yazdığım en anlamlı ama kimsenin anlayamayacağı tek yazım. Öylesine ve ölesiye yazıldı... Beklentileri karşılamak için değil, sevdayı ya da aşkı anlatmak için değil, tarihin sayfasında asılı kalsın diye yazıldı... Daha yazacak çok şey var... Yeni bir isim verip kendime, yazacağım çok şey var...
Yeni bir yaşama kaçtığımda, bir roman yazmaya başlayacağım. Adı “Eski Dünyanın Külleri “ olacak. İçine bugüne kadar döktüğüm bütün gözyaşlarını ve attığım bütün kahkahaları sığdıracağım. İlk sayfasının ortasında şöyle yazacak: Babam’a
] ]