Ermeni Patrikhanesi ve cemaatine verilen tüm özel ayrıcalıklara rağmen Osmanlı devletine karşı bölücü ve yıkıcı edimlerin öncülüğünü yapan Ermeni Apostolik Kilisesinin eylemleri 1882 yıllarında Sivas valisi Hakkı Paşa tarafından İçişleri Bakanlığına rapor edilmiş ve aşağıdaki noktalara dikkat çekilmiştir:
-
Patrikhane piskoposlara, Osmanlı devletine karşı ihtilal ve isyan hazırlıkları içeren gizli genelgeler göndermektedir.
-
Ayaklanma ve isyanın Ermeniler için çıkar yol olmadığını, bundan cemaatin zarar göreceğini savunan yaşlı papazların işine son verilmekte ( bazıları öldürülmüştür) yerlerine genç piskopos ve papazlar atanmaktadır.
-
Patrikhane, gönderdiği gizli genelgelerle Avrupa devletlerine "Altı Vilâyet" te Ermeni nüfusunun çoğunlukta olduğunu gösterme çabası içindedir.
-
Patrikhane Fakir Ermenilere Yardım, Kudüs Borçları gibi çeşitli isimler altında bağış toplayarak, Avrupa basınında Türk karşıtı propagandaya girişmiştir. Bu bağlamda, sıradan cinayet olayları bile özellikle Ermenilere yönelik kırımlar gibi yansıtılmaktadır.
-
Patrikhane'nin cemaatinden topladığı yüzbinlerce lirası (altını) bulunmaktadır. Bu paranın bir bölümü Rusya'dan gelen ve Doğu Anadolu'nun her tarafına sızan silahlı çetelerin finansmanında kullanılmaktadır. Bu çeteler yerel milislerle birlikte terör hareketlerine girişmişlerdir.
-
Papazlar, iki üç yıldan beri, Ermeni ilkokullarındaki çocuklara varıncaya dek, tüm Ermenilerin zihinlerini zehirleyerek, hükümete karşı gelmeyi aşılamaktadırlar.
-
Patrikhane, çetelerin kurulmasına öncülük ettiği gibi parasal büyük yardımlar da yapmaktadır. Çetelerin Patrikhane'nin yönetiminde olduğunu belirtmekte yarar vardır.
PATRİKHANE VE TERÖR
Patrik Varjabetyan ın 1884'te ölümünden sonra yerine Erzurum Piskoposu Harutyun Vehabetyan seçilir. Vehabetyan döneminde, Ermeni komiteleri örgütlerini genişletmiş, Avrupa ve Amerika'da şubeler açılırken, Patrikhane yavaş yavaş perde arkasına çekilmeye başlamış, ön plana Ermeni milliyetçiliği ve özerklik isteyen ihtilalci siyasal partiler çıkmıştır. İlk Ermeni partisi "Armenikan" 1885 yılında Van'da, ilk Marksist parti 1887'de Cenevre'de kurulmuştur. Bunlar 1890'da birleşerek "Hınçak İhtilalci Partisi" adını almışlardır.
Patrik Vehabetyan 'dan sonra yerine geçen İzmit Manastırı Başrahibi Horen Aşıkyan (1888-1894) döneminde sıradan polisiye olaylar abartılarak Avrupa'ya "Türk baskısı ve işkencesi" şeklinde yansıtılmış ve müdahale edilmesi istenmiştir. Buna rağmen, Patrik Aşıkyan terör eylemlerine karşıydı ve bir denge gözetmeye çalışıyordu. Ancak, çabaları sonuçsuz kaldı: Ermeni teröristler hain olduğu gerekçesiyle Patrik Aşıkyan 'a saldırı düzenlediler. Patrik yaralı kurtuldu ve ardından görevinden istifa etti.
Aşıkyan 'ın yerine, Hınçakların tehdit ve baskılarıyla, Mısır Ermeni Patriği Mateos İzmirliyan İstanbul Ermeni Patrikliğine seçilmiştir. Patrik İzmirliyan komitelere bağlı olan Ermeni kökenli devlet memurlarını da hizmetine almış, sadece ihtilal ve isyan fikrini yaymakla kalmamış, hükümetin yaptığı bütün işleri eleştirmiş, İngiliz Büyükelçiliği ve Londra gazetelerine raporlar göndermiştir.
Patrik İzmirliyan ın döneminde isyanlar, hemen her vilayette hızla yayılmaya başlamıştır. Siyasal eylemleri nedeniyle Abdülhamit tarafından Kudüs'e sürgüne gönderilen İzmirliyan, İstanbul'a dönünce ikinci kez Patrik (1908-1909) seçilmiştir.
TAŞNAK, HINÇAK VE ASALA TERÖR ÖRGÜTLERİ
Patrikhanenin desteği ve öncülüğünde kurulmuş olan Taşnak ve Hınçak terör örgütleri 1918 yılında Talat Paşa ve Cemal Paşa'ya suikast düzenleyerek öldürmüşlerdir. Aradan 55 yıl geçtikten sonra, Ermeniler bu kez Türkiye Cumhuriyetine karşı terör eylemlerine başlamışlardır. 1974 Kıbrıs Savaşının ardından ASALA (Ermenistan'ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu) ve ARA (Ermeni İhtilalci Ordusu) sahneye çıkmış, 1984'e kadar yurt dışında görevli 42 Türk diplomatı ile 15 görevliyi şehit etmiştir.
Avrupa ülkeleri, Suriye ve Lübnan'da üsler edinen ASALA, PKK, Kıbrıs Rumları ve Yunanistan ile işbirliği yapmış, 8 Nisan 1980de Lübnan'ın Sidon kentinde PKK ile ortak basın toplantısı düzenlemiştir. 1984 yılından itibaren Türkiye karşıtı eylemlerin odağı PKK ön plana çıkmış, ASALA geri planda kalmıştır.
4 Haziran 1993de Hınçaklar Beyrut PKK merkezinde toplanmışlar, kiliselerde Lübnan Ermeni Ortodoks Başepiskoposu ile Hınçak yetkililerin katıldığı dinsel ayin ve toplantılarda, Türkiye'de iç savaşın devam edeceği, Türk ekonomisinin iflasa sürükleneceği, ülkenin bölünerek bir Kürt devletinin kurulacağı, Ermenilerin Kürtlerin mücadelesini desteklemeleri gerektiği konuları paylaşılmıştır.
PATRİKHANE VE IRKÇILIK
Ermenistan ve Ermeni Kilisesinin Türkiyeden toprak ve tazminat talep etmesinin hastalıklı bir saplantı haline dönüştüğünün en somut örneklerinden biri 5 Temmuz 2013 günü "Ermenistan Diaspora Bakanlığı" tarafından düzenlenen Ermeni Avukatlar Forumu nda konuşan Ermenistan Genel Savcısı Agvan Hovsepyanın sözleridir:
"Her ne olursa olsun Ermenistan Cumhuriyeti yitirdiği topraklarına kavuşmalı ve Ermeni Soykırım mağdurları maddi tazminat almalıdırlar. Fakat tüm bu isteklerin hepsi yasal temellere dayandırılmalıdır. Soykırıma uğrayanların yakınlarının mutlaka parasal tazminat alması gerektiğine, mucizevi şekilde Türkiye topraklarında muhafaza edilmiş bulunan kiliseler ile kiliselere ait arazilerin Ermeni Kilisesi'ne iade edilmesi gerektiğine ve Ermenistan Cumhuriyetinin yitirdiği topraklarını geri alması gerektiğine kesinlikle inanıyorum."
Bu bağlamda 25 Şubat 2015 Agos gazetesinde yayımlanan Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan'ın Ermenistan vatandaşı olmak isteyen Ermeniler ile ilgili yönergesi de ürkütücüdür:
"Kimin kanını taşıyorsun sen? Ermenice konuşarak vatandaşlık alamazsın. Vaftiz kâğıdını getir, Ermeni olduğunu ispatla ki sana vatandaşlık vereyim. Ermeni, diniyle ayrılmaz bir bütündür. Eğer Ermeni olmak istiyorsan, gelir vaftiz olursun, Ermeni Kilisesi mensubu olursun, ve o zaman dersin Ben Ermeniyim diye"
Bir ülke vatandaşı olmak için illa bir kilisede vaftiz olma koşulu aranması nasıl ve ne biçim bir etik anlayışıdır? Ermeni olduğunu kanıtlayamayan Ermenistan vatandaşı olamıyor mu yani? Soy, sop ve kan kültüne dayalı böylesine bir dinsel ırkçılık, apartheid ve kafatasçılık uygulaması dünyanın başka hangi ülkesinde var? Ermenistan bir din devleti mi ? Amaç kan ve soy kültüne dayalı, homojen bir Ermeni milleti mi oluşturmaktır ?
İSRAİL VE ERMENİSTAN
İlginçtir ki böylesine bir dinsel ırkçılık, apartheid ve kafatasçılık uygulamasının öncülüğünü dünyada Nazilerden sonra ilk kez Siyonistler başlatmıştır. Siyonizm salt Yahudi ırkı ve milleti için bir ülke kurulmasını amaçladığından, Turancılık benzeri, ırkçı bir ideolojidir.
1975de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Siyonizmin ırkçılık ve ırksal ayrımcılık olduğunu 3379 sayılı kararıyla kabul etmiştir. Bu bağlamda Siyonizm Güney Afrika Cumhuriyetinde uygulanan ırkçı apartheid ve sömürgecilik rejimi ile eş tutulmuştur. Nazizmin kippalısıdır. Gamalı Haçın yerini Magen yıldızı almıştır.
Buna rağmen İsrail tüm dünyaya meydan okurcasına 20.7.2018de ülkeyi salt "Yahudilere özel" bir yurt olarak tanımlayan yeni bir yasayı onayladı ! "Yahudi Ulusunun Devleti" isimli bu yasa ile Arapça, ülkenin iki resmi dilinden biri olmaktan çıkarıldı, işgal altında tutulan topraklarda Yahudi yerleşimleri yapımına devam edilmesi "ulusal çıkar" olarak tanımlandı, "birleşik ve bütün" bir Kudüs'ün İsrailin başkenti olduğu belirtildi. Yasa, İsrail'i "Yahudi halkının tarihsel anayurdu" olarak tanımlıyor ve "Yahudilerin ulusun kaderini tayin etmekte özel hak sahibi olduğu" belirtiyor !
Bu yasanın taslağı daha korkunçtu: Taslakta " salt Yahudilerin yaşayacağı topluluklar oluşturulması" gibi bazı maddeler vardı. Bu maddeler şimdilik yasadan çıkarıldı. Ama yakın bir gelecekte bu maddeler de eklenecektir.
Bu inanılmaz gelişme, İsrailde demokrasi ve laikliğin ölümü, sömürgeci emperyalist zihniyetin ırkçı politikalarla etnik üstünlüğü ve Tevrattaki seçilmiş halk saplantısını yasalarla meşru duruma getirmektir. Ermenistan da aynı tehlikeli yolda ilerlemektedir. Tabi tüm bu gelişmeleri ana akım dünya medyası, Avrupa Birliği ve ABD görmezden gelmiştir. Türk kamuoyunun ise haberi bile yoktur.
EPİLOG
Görüldüğü gibi dünya çapında başta Katolik Kilisesi (Vatikan) olmak üzere siyasal çıkar peşinde koşmayan din yok gibidir. Ermeni Kilisesi de bu grup içindedir. Üstelik XIX. yüzyıldan bu yana gerek Osmanlı, gerek Türk hükümetlerine karşı ayaklanmaları örgütlemek, terör örgütlerinin oluşumuna zemin hazırlamak gibi plan ve projelere öncülük etmişlerdir. Oysa, bu tür eylemler yasa dışı suç oluşturduğu gibi aynı zamanda ahlak, etik ve insanlık dışıdır. Ama kimin umurunda değil mi? İncilde şöyle yazar:
Her can, başta olan yönetimlere bağlı olsun. Çünkü Tanrı tarafından düzenlenmemiş yönetim yoktur. Var olan yönetimler Tanrı tarafından düzenlemiştir. Bu nedenle, yönetime karşı direnen, Tanrı düzeneğine karşı gelmiş olur. Karşı gelenler kendilerine lanet satın alırlar. (Rom 13: 1-4, Latince Vulgatadan çeviri ED)
Yukarıdaki sözlerin Hristiyan teolojisindeki anlamı kısaca şudur: Hükümete karşı direnen, tanrısal düzeneğe karşı gelmiş olur ve bunun sonucu da lanetlenmektir. Lanetli olanların de neyle yargılanacağı ve nereye gideceklerini sanırım Ermeni din adamları benden çok daha iyi biliyordur! Henüz vakit varken ve tanrısal lanete uğramadan Ermeni Apostolik Kilisesini karanlık ve kirli geçmişleriyle yüzleşmeye, Ermeni ve Türk halkından özür dilemeye, günahlarını ve kirli emellerini itiraf etmeye ve bu işlere bulaşmış kişileri ifşa etmeye davet ediyorum. (Kaynakça: Çeşitli yerli yabancı ansiklopedik kaynaklar, Osmanlı araştırmaları, arşivleri internet siteleri)