Erimek

yazı resim

Erimek

Oturuyorum
ayrılığın ilk sabahında
aynaların karşısında
ama
sanki
bu
ben değilim
baktığım
sanki
yeni bir dünyada uyanan
bu
bir başkası
tıpkı
azgın fırtınaların ardından
hiç bilmediği topraklarda uyanan
bir köle
gibi
şiş
ve
kocaman gözleri
ağlamaktan
koparılmış özgürlüğüne
o
ince hayatının
ve
oturuyorum gün boyu
aynı taburede
hiç bıkmaksızın...
dışarıda hayat
dışarıda karmaşa
dışarıda
kaybolmuş umutlar
yumağı...
dışarıda;
ne ararsan
insana dair...

bense
duruyorum
dingin sensizlikte
yayı bozuk bir saat gibi...
ve
delirmeyi
sabır sayıyorum
habire kurarken
o
bozuk
yayı...

Oysa
uzaklarda
sanki iki kirpik
çarpışacak
ve sarsılıp
uyanacağım
sonra herşey ben(im)le uyanacak
ve kendimi
yeniden
sana yalvarırken bulacağım:
Ne olur
bari ellerimi koparma
bırak
bende kalsın
yoksa tutunamam
ve düşer giderim
senin kalpsiz boşluğunda...

uzaklar
sanki
ne kadar da yakın
öyle değil mi
düş kurarken...

Hava karardı
ve
kalakaldım o yabancı
gözlerin aklarında
sesim çıkmadı
ben
odadan çıkmadı
ben
sanki
bir adada
çiçeksiz ağaç
meyvesiz ve kuru
Oysa
ne de derin
tuzlu suların
çepeçevre sardığın
bu kuru adayı...
bir o kadar da verimli
Ama olmuyor işte
eksik kalıyor bir şey
ve açmıyor çiçek
ve vermiyor meyve
sularının tuzunda kuruyorum gün be gün
ve
kaskatı
kuru bir oduna dönüşüyorum
senin içinde...

Öleceğimden korkarak
bu uzak adada
dalamıyorum
o
mavi sularına
ve
kalıyorum
ortanda senin
tıpkı
eski dinlerden kalma
ürkütücü bir totem gibi...

Bu oda
bu karanlık
bir çift yabancı göz
ve
tuzda dolanan anılarda
eriyorum
korkusuyla
kalmaktan
geçmişinde
hançerli
ellerinin...

-L-
(18.05.2012-Barselona)

Başa Dön