I
Hava soğuktu ve kalabalıktı gece
Yağmur ince iğneler halinde yağıyordu
Körfezin kollarında oturmuş kalbimi baltalıyordum
Unutulmaya mahkumdu söylediğim her söz
Unutmaya hükümlüydüm
Yaşadığım her anı
Ayışığına aldırmadan kalabalığa bakıyor
Baltamı sıkıyordum
Elimin ayasında bir çatal çizgi uzanıyordu
Açıp kalabalığa gösterdim
Kısaca elime uzun uzun birbirlerine baktılar
Bu el bizden değil dediler
Beni ittiler.
Kim sever bir şehri o şehre rağmen
Kim anlar ki bir insanı gözlerinden başlayıp
Başka gören var mı kaldırımlardaki yalanları
Biri daha okudu mu çakıl taşlarındaki masalları
Yağmur ince iğneler halimde yüzüme batıyor
Lime lime oluyordu kalbim…
Kuma bir çukur kazıp içine haykırdım
Elimin ayası çatallı benim
Sizden değilim
II
Yenilgiler, çiçek tozları ve gül yaprakları
Kurutacak mürekkebim yok
Kendi düşümde serseriyim
Serçe sürüleri gibi dağınık düşlemim
Her yöne birden uçuyor
Hayır, uzatmayın bana yardım elinizi
Ne faydası var imgenize
Eli kalem tutmayan bir şairin.
III
Cismim mum, düşüm alev
Yana yana bitiyorum
Dünyaya uzanan elim acıyor
Ve tükürük saçıyor hisli sözlerim
Kalemlerimi yedim son açlığımda
Yani yalnızlık, silme yalnızlık…
…
Bir naylon torbaya girip
Çimlerde uyuyacağım uykumu
Köpekler işesin üzerime
Bedenim bari işe yarasın
Dışım sakallı kirli
İçim silme gül yaprağı
Kalemimi kalbime batırdım da
Yemin ettim bininci kez
Bir daha şiir yazmamaya
Nemli duvarlarımı çoktan terk ettim
Boşluğunda asılıyım bu hafif makyajlı kentin
İttim kendimi evimden sokaklara gittim
Elimin ayası çatallı benim
Sizden değilim.
IV
Evrenden büyük şu benim kibrim
Al işte ana yurdumda serseriyim
Gün biniyor günlerin üzerine
Her güneşle bir tırnak daha açılıyor dünya ile aram
Cılızlaştı beni tutan halat
Ve yüzüme iğneler halinde batıyor hayat…
Dünya öyle geniş enine boyuna
Öyle derin ve yüksek
Öyle uzun ki öncede ve sonrada
Aslında bir nokta
Kibrimden büyüktür tam ortada
Dünya etrafımda döner bilirdim
Meğer ki dönen başımmış neyleyim
Elemin ayası çatallı benim,
Kendimin eseriyim…
Nisan 04 - Bursa