Her insanın yaşamı, bir öyküydü; sonu hüzünle biten ya da hiç olmayan!
Ve benim düşlerimdi, öykülerim. Kayıp ve uzakken sesin, düşlerimin rengi; sonu karanlık gökler gibi oysa sesinle pembeleşirdi hep. Ama ben en çok sonu gelmez mavi karanlığını sevdim; sonsuzluğunda hiç bilmediğim gözlerinin derinliği olduğundandı belki!?
Düşlerim karanlıktı, ümidim yoktu sana dair, ardından gözyaşı döktüğüm şey ancak periler ülkesinde yaşanacak bir masaldı…
İlkbahar geldi!...
Yeni bir düştü gördüğüm ve yeniden yazdığım bir öykü sadece. Yeniden merhaba deyişim, hayata; gizli saklı bir vedaydı aslında. Özlediğim, ölümdü belki de ölüm değil yalnızlığıydı sadece. Sesin, ölümün yalnızlığını mesken tuttuğundan özlemim; ölümeydi…
Toprak kokusu da sinse bedenime yine seni arıyordum olamayacağın yerlerde ve zamanlarda! Niye mi? Çünkü yeni bir öykü yaşıyordum yine periler ülkesinde…
Vira bismillah!...
Ebedi gönül dost’uma;
"Toprak kokusu da sinse bedenime yine seni arıyordum olamayacağın yerlerde ve zamanlarda! Niye mi? Çünkü yeni bir öykü yaşıyordum yine periler ülkesinde… / Vira bismillah!..." / /