Göklerin takviminden azad
dörtnala….
Bir harem kurmuştum kendime
faraza…
Senden..
Orda…
Ayrılığın bileşkesi, ölümdü….
telkari gibi işlediğin ruhumda …
Suretsizlik …. Ne doyulmaz zulümdü.
Sözlerinin şırası..-cennet-..darboğazda bir döküm...
Burda
Kurak bağlarımı soğurmada yeşilin..
soğumada cinnetim…
....nefesinle…
Sana ilmek ilmek örülmüşlüğümle...
Iğıl ığıl boy vermede
……… himmetim…..
Anla…
ben sana kurşun gibi zimmetliyim...
uzun süre önceydi..
kendimi tan kızılına boyadığım..
kambur bakışlardan beriydi otağım
İzi vardı umutların sayfasında…
Bir Resim defterinin..
Bir resim defteri, coşkun beyazdan bir nehir yatağım…
……/…….
Bir de beslenme çantası…
Ana kokan..…
Seninle İçine sığdırdığım
tüm insanlık
bir avuç kadavra tutağım.
Sözlerinin şurası..cinnet..darboğazda bir ölüm..
Kendime
Kitabe soruyorum….
Yokluğun kadar eski
Zemheri suskular kadar uzun
Hitabet oluyorum.….
Anla
sensiz her lahzaya …
kan ve irinden haşiye döküyorum.....
Örs ve çekiç arası….- hiddet- darboğazda bir yekün..….
Sen delirmiştin o gece
Ben kör köstebek misali gizini sürüyordum aşkın..
Kıyında tek bir damla merhamete
Denk düşmemişti susamışlığım.......
Ayrılık..
çığlığı tarih kadar eski bir kılınç.
Eski bir zürriyet...
ben sana
o gece zerre zerre bölünmüştüm…
ayrılık
sevdanın gönlünü alamayan hürriyet…
aydınlığım
anla ben
sana damar damar yürümüştüm...
iki deniz arası masmavi bir girdap..… darboğazda bir sökün..
O seslenişin……
Bilmiyordun sesin,
bana yıldızlardan bir hamak kurmuştu..
Güneşi başıma tac etmiştin darboğazda….
Yoksa beni mi güneş güneş dizmiştin? …
Ah o dudağında oynaşan acuzeyi bir yok’a ittim..,
Anla..
Ben seninle
………........hayale sığmaz cennetlerin neşriyim..