Kamusal alan, olabildiğince gürültülü ve yıkıcı bir şekilde yayılmaya devam ediyor. Aziz vatanın tüm kaleleri yakında kurtarılacak türbanlıların istilasından!... Yakında türbanlılara haram olacak Türkiye. Peki ya sonra… Onlar, hangi haramı tercih edecekler? Başörtüsünü çıkarmayı mı yoksa başörtülü olarak Türkiye’de yaşamayı mı?
prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /
Başörtüsünü simge olarak kullanmak. Neyin işareti ki bu örtü? Bir kadının inancından başka bir şeyi hatırlatmıyor. Ben mi fazla iyi niyetliyim yoksa bu türbanlılar mı art niyetli. Komşumuz Güler Teyze, laik düzenin en büyük düşmanı mı? Peki ya türbanı yüzünden perukla tıp fakültesine devam eden komşu kızı Deniz, bir militan mı? Daha kötüsü annem! Yıllarca annem bildiğim kadın yoksa İran ajanı mı?
Sorunun asıl kaynağı samimiyet. Bu doğru. Ama samimi davranmayanlar başörtülüler değil. Asıl samimiyet yoksunları, inançları gereği örtünenlerin örtüsünün altında başka bir neden aramak. Herkesi kendileri gibi görüyorlar. Kendilerinin her tavrı simgesel olduğu için her hareketi, her tavrı öyle görüyorlar.
Okullarda başladı laik düzeni kurtarma savaşı. Önce doğdukları ve vatandaşı oldukları ülkede eğitim görme hakları alındı ellerinden. Sonra da siz bu ülkeye hizmet etmeye “laik” değilsiniz diye memuriyetlerine son verildi. Ama oğullarının ülkeleri uğruna ölmeleri hakkı saklı tutuldu. (bknz. Şehit Cenazeleri) Çok merak ediyorum, şehit askerin annesine madalya takan kamu görevlileri neler hissettiler. “Ne yapalım? Emir demiri keser!”diye düşünmüşlerdir. Ya da “Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım.” Bazı sağlık kurumlarında, kahraman sağlık görevlileri de türbanlı hastaları tedavi etmeme cesaretini gösterdi. Fakat “türbanlı medya” tarafından şiddetle eleştirildiler. Devlet de yalnız bırakınca; çaresiz kabuklarına çekildiler. Ama gösterdikleri sadakat ve kahramanlık, laik tarihimize altın harflerle kazınacak türden… Korkmayın, bu ülke sizin gibiler sayesinde bugünlere geldi. Yaptıklarınız unutulmayacaktır.
Adım adım silinecek türban bu ülkeden. Gereken yalnızca cesaret. Ben yetkililerin ve etkililerin bünyelerinde yeterli miktarda cesaret tohumu olduğunu düşünüyorum. Ama henüz büyümediği için en cesur adımı atmaya korkuyorlar. Ben eminim ki bu düşünce beyinlerinin bir köşesinde bekliyor. En uygun an geldiğinde uygulamaya konacaktır. Nedir bu düşünce aklınıza gelmiyor mu? Durun ben söyleyeyim. Biliyorsunuz bu ülkede camiler devletin bir kurumu olan Diyanet’in kontrolünde. Dolayısıyla tüm camiler kamusal alan. Bu durumda başörtülülerin camilere ve diyanetin kontrolündeki diğer binalara da alınmaması gerekiyor. Umarım yetkililer, en kısa zamanda bu cesur adımı da atarak laik düzenin temellerini iyice sağlamlaştırırlar.
Bazıları samimi Müslümanlarla sorunu olmadığını söylüyor. Ve burada doğru bir noktayı bir ucundan tutuyorlar. Evet sorun samimiyettir. Samimi olalım lütfen…