Gücük ayının onyedisi günü
Gücük ayının
Küçük
Küçücük bir haber aldım
Buzluydu gözlerince
Sınıyordu ince ince
Yaşlı ve yorgundu yüreğim
Yaşlı
Hasta
Yorgun
Küçük haberse bilmece
Yaşlıydı gözlerim
Sen ölürken yavrum
Biz
İkimiz ölürken
Gizlice
Bahanesi koca bir yalan olan
Baban
Hülyalar içinde
Korkmazdım ölümden
Yine de korkmuyordumda
Akla zulmü kaldıramaz insan
Kalbe zulmü kaldıramazmış iki can
Sen ölürken yavrum
Ben ölürken
Biz, ikimiz
Can evimizden
Vurgun yedikde
Başka iklimlerin ayrı saatlerinde
Mavi mi yeşil miydi bilmem hayat
Orada gün parlıyordu belki
Gece ağrıları çekerken ben
Sen beni terkederken
Üşüyorken ağustos ortası
Gözlerimdeki yaş
Yavaş yavaş
Kırmızıdan is karasına dönerken
İs karasına
Karası...
Kara...
Seni alıp giderken
Söz vermişti ölüm meleği
Bizi buluşturmaya gelecekti
Sen giderken yavrum
İzin kaldi usumda
Sisin
Acın
Bedenim on yıl daha yaşlı şimdi
Bin kere kırılmış kalbim
Hasta
Yorgun
Solgunken
Yaşlı bedenimden kalanımla
Abine olunca oyuncak
Kaçtım
Alaycı gözlerle
Yalancı sözlerden
Sevgimden
Öyle demişti ölüm meleği
Geri gelecekti
Canımda ne kan nede derman
Beklemeye gücüm yok
Söyle ona gelsin artik
Özledim ben seni
Çok özledim çok
Gücük gelip dellenir
Toklu başı sallanırken
Cipildeki çakıl gibi
İşittiğim yalanlarla
Kımıldamaya yeltendi yüreğim
İs karası geçmemişken
Bağrımdaki ağrılara
Göynümdeki yaralara
Senden arta kalanlara
İlaç olmazki bu haber
Buz köze değdi değmesine
Bir umut bir çare yok
Gülmek için sebep ne
Neden ağlayayım şimdi
Çok geç artık çok...
© Ildız