Bu Gece Bir Aydın Öldürüldü

Doğru yerde durabilmek...

yazı resim

Bir aydın öldürüldü. Hem de bu gün, bu gece 19 Ocak 2007de bu ülkenin artık hepimizin aşina olduğu o bildik elleri tarafından vurularak bedeni ortadan kaldırılan Hrant Dink ne yazık ki bu gece geç saatlerde gerçek anlamda öldürüldü. Bedeni ortadan kaldırılmasına rağmen bir aydının, demokratın, ilericinin aslında halkların zihninde ve anlamında yok edilemeyeceğinin bu geceye kadar ispatı olan gazeteci, yazar Dink ne yazık ki, liberalizmin iç gericilik tarafından desteklenen sahte demokratlığı ve solculuğu eli ile bir kez daha hem de Ogün SAMAST ve onu yönlendiren tetikçi ellerin isteyip de yapamadığı ölçüde ve başarıda kurşunlanmıştır. Bu gece Hrant Dink ödülü ne yazık ki katillerle aynı safta durabilen bir İkinci Cumhuriyet adamına, yeni çağın Mandevillei olarak da nitelendirebileceğimiz Ahmet ALTANa verilmiştir.
Editörü olduğu Taraf gazetesi vasıtasıyla, Hrantın katillerini ortaya çıkaran Gazeteci-yazar Nedim ŞENERin ve bu ülkenin diğer aydın ve demokratlarının sahte suçlamalar eli ile içerde tutulmasını destekleyen Ahmet ALTAN, tarihin komik bir ironisi olarak bu ödüle layık görülmüştür. İkinci Cumhuriyetin gerici, piyasacı, aydınlanma karşıtı icraatlarını desteklemek adına yola çıkanlar demokrasi ödülü aldıkça Mumcular, Dinkler, Dursunlar, Altıoklar halkların anı ve anlamlarında birer kez daha vurulmakta, katledilmektedirler.
Daha birkaç gün önce Darbeciler yargılansın, yeni anayasa yapılsın! söylemi ile içeriğinde tek bir anti emperyalist slogana yer olmayan (sanki darbeciler emperyalizmden icazet almadan darbe yapabilirmiş gibi) 12 Eylül mitingini düzenleyen hayır AKP değil- Kürt Ulusalcıları ile kuyrukçusu liberal sol ve temsilcilerinin Sanırım insanlık tarihinin en tehlikeli, en öldürücü kelimelerinden biri 'bağımsızlık' kelimesi."dir diye köşe yazısı yazarak bu akımı destekleyen ALTANa verilen ödülü alkışlamaları garip gelmemelidir bizlere. Aksine acımalıdır yüreğimizin aydınlık yanı bu aşağılık pazarlıkların sonucunda.
Emperyalizm ve yerli işbirlikçileri ile girdiği pazarlıklar sonucunda şekillendirdiği sözüm ona yeni paradigması ile bulduğu her fırsatta Marksizme ve devrimciliğe saldıran, bu kavramları aştığını iddia ederek kendince yeni bir Proudhonculuğu örgütlemeye çalışan ulusal ve utanmasalar devrimci hareket ve soldan doğru olduğu iddia olan yardakçılarının; köşesinde eline geçen her fırsatta devrimi ve devrimciliği küçülten, aşağılayan yazılara yer veren ALTAN gibilerle ortak olarak neden Hranta bu denli sahip çıkıyor görüntüsü verdikleri de açığa çıkmış oldu böylece.
Bu güne kadar aydınlarımız, demokratlarımız ve devrimcilerimiz işkenceden geçirildi, hapislerde çürütüldü, vuruldu Hepsine eyvallah. Ama böylesi bir omurgasızlık ile kendine mal etme durumunu yeni yeni yaşıyor, öğreniyoruz. Durduğumuz zemini doğru tahlil etmek durumundayız. Gericilik girdiği ilkesiz ilişkilerin ve ittifakların da yardımı ile değerlerimizi hiçleştiriyor, fiziken yok ettiği geleceğimizi, manen de yok etme yoluna giriyor. Artık mücadele alanında bir cephe daha açıldı. Bu cepheyi kaybetme lüksüne sahip olmadığımız da ortada. Türk-Kürt bu ülkenin tam bağımsız, aydın, demokratik geleceği için bedel ödeyenler ve onların onurlu mirasını bu leş kargalarından korumak zorundayız
Sloganlarımızı doğru belirleyelim, Deniz de bizim, Mahir de Mazlum da bizim Haki de Uğur da bizim, Hrant da Suphi de bizim Nazım da
Bu gün bir aydın öldürüldü. Ölen de bizim, diriltecek olan da biziz
Yani gerçekten Hepimiz, ama hepimiz Hrantız Gerisi teferruat

Başa Dön