Kaç ağaç kaç patika kaç dosttan geçmişsin
Kaç dere kaç göl kaç pusudan çıkmışsın
Susuz bırakılmış kinin üstüne kül serperken bile
Döner durur kendine kızarsın
Kaç kürek cezası versen de geçmişe
Hatırlamazsın
Bir sürek avının telaşındasın
Nereye baksan orda kalırsın
İzler çok derindedir
Gölgeler silik bir anı gibi geçer önünden
Gün vurdukça görülür ancak
Kaç vurgundan çıktığın
Tuzlu dudaklarıyla yanarken gece
Lanet okursun o bir çift göze
Susarsın
Kıvrak bir kısrak gibi sana sokulan
Kayaçların rahminde uyursun
Ruh boyut değiştirir
Beden gevşer
Sen senden vazgeçtikçe
Her gece her düşünde
Vurulursun
Gün
Kırmızı bir gül gibi dikenlerini göstermeden doğar
Bir hevesle kalkarsın
Yarım bir tebessüm gibi eser rüzgar
Kavak dallarında yaşamın son ıslığını duyarsın
Belki duyumsarsın özleyeceklerinin sesini
Durmasını istersin anın
Korkarsın
Yanlış bir zamanda gizlenmeye kalkarsın
Kaç yağmur kaç bahar kaç hüzün görürsün
Bilirsin son pusu kurulmuştur artık
Ellerin nerede duracağını bilemez
Her şey fazla gelir sana
Kendine acırsın
Hayalinin serabına dalar
Ölmeye hazır bir nefes alırsın
Kokun gelir senden önce
Dağılır ruhun
Börtü böcek üstünde deşilirken döşün
Hava olur su olur toprak olur
Durulursun