Uzaklarda benim senin için kurduğum düşler.Salıncakta sallanırken aniden yere yüzü koyun düşüvermek gibi acı…Can yıkıcı…Cana saplanan bıçak gibi keskin ucu…
Kelimelerin tutamadığım anlamlarını bırakalı o kadar çok oldu ki.Söylenmedik, söylenmemiş o kadar manalar uçup gitti ki…Gitti ve dönmedi.Ne sen bekledin geri gelmelerini ne de ben…Çaba sarf etmemek için uğraştık.Uğraşımız buydu bizim.Salıncakta sallanan düşmeyi göze almalıydı veya salıncağa binmemeliydi bizce…Biz…Sen ve ben.Biz kelimesine sığıyor muyuz gerçekten?Üç harflik bu kelime sanki bizden hiçbir iz taşımıyor…Bizim, biz diye bir şeyin olduğundan bihaber.
Derin anlamlar yüklediğimiz paylaşımlarımız olmuştur belkide.Beraber adını koyduğumuz anlar…İsimlerini beraber seçtiğimiz, sonra beğenmeyip değiştirdiğimiz zamanlar.Sahi zamanlarımız oldu değil mi bizim?Aynı ana aynı anda sığdığımız, birbirimizi hissettiğimiz, yaralarımıza dokunduğumuz, yaralarımızı kapattığımız, canımız yandığında bir diğerinin içinin parçalandığı anlar…
Ne çok şey paylaşılmış meğer.Meğer biz görmemişiz.Görmek istememişiz de vurgun yemişiz bu sevdadan….Bıçaklar saplanmış ruhumuza, ruhumuz yetim kalmış, biz ağlamışız…Ne acı!Oysa biz yaraladık.Sen ve ben…Birbirimizi yok etmek için yaptık bunları…Var edebilmek zor geldi demek…
İki yürek uçup gitti şimdi başka sürgünlere…Sürgün…
Yüreğime kar düştü çoktan…Soğuklar işledi içime..Sokaklar…Ayak sesleri…Yokluğun…Üşümek sensiz…Zaman yetim,zaman durmuş, zaman geçmez…
Götürün sevdamı sürüldüğü ülkeye
Ağlayın yanıp tutuşan bu sevgiye
Gönlümün saklısında yandı hasret
Gidecek yer var mı ki her yer gurbet?..
]