Bir Depresyona Metafor
(“Dünya, yolumuzu kaybetmemizdir.” F. Kafka)
( Belki de beni tanıyacaksın! )
Karanlık.
Kral, küskün.
Kral, tacını fırlatıp atıyor.
“Bir daha asla!” “Bir daha asla!”
Bunun ruhuna ne olmuş?
Göğsü delik deşik
ve kartallar göğe doğru uçuyorlar...
Bin başlı ejderha tutmuş kapıyı ;
‘geçmişe uyanmak yasak!’
Şimdi’nin ayakları keçe ile bağlı;
çıt yok; ne birbirine değdiği yerde an’ın,
ne evvel , ne ahır...
Suyun başındaki dev, bin başlı...
Kiremitler birbirine aktarır ya yağmur suyunu;
o da öyle aktarıyor, kendisinden bir şey katmadan;
yüzüne, içine yağan ve artık onun olmayan hüznü...
Çökmüş, tortulanmış kader.
Başka türlü yaşanılamayınca ‘bir türlü’ yaşayıpkalınan!
Melekler, şeytanlar dolaşmaz!
Işık, düşünce ulaşmaz.
Usun, ruhun dibi; serin ve tozlu bilinmezlik!...
Picasso fısıldıyor:
“Sanat hakikat değildir;
sanat bize hakikati anlamayı öğreten bir yalandır”.
Bir yalan!..
Bazen boğulmuş bir çığlık.
Çözülüp gitmiş bir maske,
ki artık hiçbir ‘porno’yu gizleyemez.
Ve hançer!..
Cüppeli hoca tutuklandı.
Serbest bırakıldı.
Tutuklandı...
Kötü ruhlu bir yarada paslanmada o zaman bu zaman...
Bir kemik, vicdan, ‘illallah’ demiş;
erimiyor, erimiyor, erimiyoooor!
Ve salınarak iniyor aşağı,
tozutarak (şimdiki) zamanı.
Zaman dipte. “Ben buna, dibe vurmak diyorum!”
Sonra her şeyi, sonra her şeyi yeniden örtüyor balçık!
Varoluş dipte...
Mesihler yorulmuş.
(Rumi, bilmem kaç, yıldız tarihi, bilmem...)
Çöl vurgunu yalvaçlar uykuda gezinmekte.
“Şu şişe bittikten sonra seni öldüreceğim!”
Matarasını belinden çıkarıp fırlatıyor Dev’in suratına...
Çıplak haberci...
(Porno haber!)
Tanrının açtığı kuyular taşla dolduruluyor.
İfritler iş başı: sivri burunlar
huzura ermek için aklın katettiği mesafeleri yutuyorlar!
Düşüncelerle dolu,
kederle dolu baş;!
göğe doğru kaldırıp başını yakarıyor:
(Oysa hurcu, belalı ganimetlerle dolu.)
“Ya Rab!”
“Kanımda dolaşan iğne.”
“Ruhuma dayandı!”
“Eti geçip.”
“Uyuyan aklı geçip.”
(“Gökyüzü, ağırlığından kurtulmak istediğimiz
acıları silkelediğimiz bir çöplük müdür.?” A. Alatlı)
Tutku elimde kırık...”
(bir kılıç gibi işe yaramaz oldu)
“-Hep yanımda ol istiyorum!”
Ama fırlatıp atamıyorum onu.
“Sen kimsin!?” Elime yapışık! Kalbime yapışık!
(Susmam! Sustukça sıra bende!)
...!
Ve koynumda serin
Bir su kırbacı gibi
Gezdirdiğim imanım
Bir köşede,
gelip solucanların yuva kurmasını bekliyor...
Büyük kapının birden gıcırdayarak
kapandığını kimse fark etmedi.
Sonra köprü kaldırıldı; her şey hesaplı kitaplı.
(Zeynep, aldı silahını komodinin gözünden.)
Kuş uçurulmuyor kuş!...
Ağaçların ardında sıcacık evlerimizi yitirdik!
Tüyden dumandan çocukluk günlerimizi yitirdik!
Oyuncaklarımızı, bineklerimizi
bıraktığımız bahçe de, yanıyor şimdi!
Yanıyor;
güzelim tarhlar ve asmalar,
sularında sevgilinin
beyaz
topuklarını
yıkadığımız pınar!
(Hâlâ tanımadın mı!?)
Nurol Banabak 3.02.2000