akşamın pembe avuçlarında sarı bir yaprak
imlası bozulmuş bir dağın söylediğidir
kıracın bağrında toz burgaçları
arının pürene söylediğidir
böyle kent ulumaları içinde sevmek
acının sırtlan dişleri arasında
gecenin kalbinde sancırken yıldızlar
en kepir yerinden bozlaklar akıtmak bozkırın
vurulmuş av solumaları içinde sevmek
kekre bir bulutun söylediğidir
omzumda sabırdan dokunmuş heybem
ayrılık nakışlanmış ipliği gönül yaşından
taş kale yüreklerin kapısından geçmişim
susuşun taş kesilmiş çığlıklarından
kirpiğimde kalan nem
gecenin ürkünç uçurumlarından
bir ay devridi ki hele
kır bir kısrak gibi
köpük köpüğe
hoyrat ve kırlıyım
bak da gör hele
bana tanrısı olduğumu söyleyen
ne kadınlar bıraktım ardımda selsele
bitmez bir heyelanın tozlarına banmış saçlarım
geçtiğim yerlerde koparttığım tufanda
yurtsuz ve yabanlıktır yazgım
her yerde ve zamanda
yellerde savrulan dikenin söylediğidir
bir hitit akşamında
mil çekilmiş gözlerine gönlümün
tam bin yıl söylendim
asuri şarkılarda
seni sevmek
bilinmez denizlere yelken açmaktı
odysseia’nin gemilerinde
ömründe deniz görmemiş
fyrigyalı bir köleden
şakiler yaratan hasretin
bir korsan gemisi gibi
bela kasırgalarına sürmüş kalbimi
içine dağların siluetini çizip
hükümdarın ölüm fermanıydı
uşşak-ı dil figar bir osmanlı akşamında
sürgünlük yaftasıydı boynumda
kolumda damgaydı
alnımda kara yazgıydı
recmdi
kötü yola düşmüş
bir istanbul’du seni sevmek
geceyle şafağın öpüştüğü ışığın söylediğidir
ömrümü
tüm bozkır yollarının ağıtlarından yazdım zamana
heybemde kalbimin kanla çizilmiş haritası
akmayan gözyaşlarının imlasıyla okuyarak suretini
heybemde uzun havalar
bende kalan gözlerin kalbimin pusulası
sen yollarına düşmüşüm
evrenle buluşturarak her bir heceni
seni sevmek
direnmenin-savaşmanın-isyanın
kalbimdeki sureti
çünki sevdalara bakar kör kalır
başkaldırmasını bilmeyen yürek
alanlarda kalan kanın söylediğidir
15.06.2002 - 2004
adnan durmaz ] ]