... Aşkın Bir Boyutu...

Bu yazı uzun bir hiyakenin bir parçası olmakla birlikte aşkın nasıl bir boyuta geldiğini gözler önüne serecek sizler o cümleleri okurken...

yazı resim

...Aşk çöküntüm öyle bir noktaya geldi ki seninle olabilmek uğruna başka kadınların vücutlarında alıp veriyorum neredeyse her nefesimi. Onlara olan düşkünlüğümden değil, seni yaşatmak uğruna her şey. Onları mutlu ederken seni hayal ediyorum her defasında. Garip bir tutkuyla bağlanıyorum önce, ardından seni yaşayabilme, yaşatabilme düşüncesiyle damarlarımda bir heyecan… Alıkoyamıyorum bu istekten kendimi. Ne kadınların yollarını gözledim böyle zamanlarda, ne hayatların kesişme noktasında yakaladım kendimi… Acımaksızın her defasında senin tadına ulaşmak için onları kullandım.
Öyle haberler alıyorum ki senden. Sen de tıpkı benim gibi vücudunu aşka satıyormuşsun. Geçen günler de ortak arkadaşlarımızdan biriyle karşılaştım. Ayaküstü sohbet ederken istemeden ağzından kaçırdı gibi. Aslında benim böyle düşünmemi sağlamak için ağzından kaçırmış gibi davrandı. Her halinden belli oluyordu bilerek söylediği. Usulca dinledim olup biteni anlatırken. Benden sonra hayatına bir sürü insan girdiğini, her ilişkinde mutsuzlukların peşini bırakmadığını, bir türlü huzurlu bir hayat süremediğinden bahsetti. Öyle seri bir şekilde anlatıyordu ki bunları sanki özellikle yollanmıştı bana. Kaderin bir cilvesi gibi geldi bunu düşündüğüm anda. Hala ısrarla konuşmaya devam ediyordu, belli ki benim ağzımdan laf koparmadan, bir lokma da olsa dedikodu malzemesi almadan gitmeyecekti. Ben de inatla usulca dinlemeye devam ettim. Neredeyse yarım saat konuşmuştu. Bir anda aklıma, “bir gün gelecek bedenin bile yaptıklarına isyan edecek, mutsuzluğunun acısını bile benimle paylaşacaksın…” dediğim zamanlar geldi. Tanrı akıttığım onca gözyaşının değerli olduğunu anlatmaya çalıştığını düşündüm senin nasıl, ne halde olduğunu öğrendiğim anda.
En sonunda söyleyecek sözleri kalmadığının, yani dedikodunun sonuna geldiğini anladığı anda sustu. Benim bir şeyler söylememi istercesine gözlerimin içine bakıyordu.
- Herkes hak ettiğini yaşar. Dedim.
- Benim gitmem lazım, biraz acelem vardı. İyice geç kaldım.
Dedikten sonra, alelacele yanımdan ayrıldı. Bense senin şuan ki hayatın hakkında anlatılanlarla şok olmuş bir vaziyette, onca insan kalabalığının içinde usulca beklemeye devam ediyordum. Sanki hala gelecekmişsin gibi. Ben nereye, nasıl gidecektim? Bunları bile unutmuştum senin isminin geçtiği o ilk cümleden beri...
Kendi kendime anlatılanları toparlamaya çalıştım. Mutsuzdun, hayatın acılarla doluydu. Huzur yakınından bile geçmiyordu. Dünya başına yıkılmıştı resmen. Bunları düşündükçe çıldırıyordum. Ben onca kadınla seni mutlu etmek, seni yaşatabilmek için beraber olurken, sen nasıl bu hale düşmüştün. Nasıl vücudunu bu kadar kolay aşka teslim etmiştin.
En çok neyi merak ediyorum biliyor musun? Başkalarıyla sevişirken gözlerini kapattığın anda bize ait hangi anıyı eski bir film gibi tekrar tekrar oynatıyordun o en zevk aldığın anlarda? İşte bu sorunun cevabını öğrenmek için öyle kadınlar seçiyordum ki; aldatılan kadınları, yıllardır erkekleri bir oyuncak gibi kullanan kadınları… Gün geldi seni anlamak için günü birlik ilişkilerin içinde buldum kendimi.
Aşk, tutkuların izini sürerken beni iğrenç bir hayatın içine soktu. Ben de senin gibi mutsuz, bir o kadar da huzursuzum. Senin hakkında anlatılanlar benim hayatımdan farksız. Tek fark ben artık hayatımı herkesten her şeyden uzakta yaşıyorum. Kimse bilmiyor…

Başa Dön