Aşka Dair... Yunus'ça Bakış

Başında kavak yelleri esenlerle, kavak yellerini savuşturanların en azından kıyısına uğradığı ya da uğratıldığı bir limandır aşk kapısı. Bu kapı gönüldendir. Giriş ve çıkış ancak kalpten geçer. Eğer gönlün kapısı nazikçe, edebine uygun, cesaretle çalınırsa kapının açılması kolaylaşır ve misafirlikten ev sahibi konumuna geçilebilir. Yok, eğer darbelerle zorlanırsa gönül hırpalanır ve oraya misafir olarak girmek bile mümkün olmaz.

yazı resim

Başında kavak yelleri esenlerle, kavak yellerini savuşturanların en azından kıyısına uğradığı ya da uğratıldığı bir limandır aşk kapısı.
Bu kapı gönüldendir. Giriş ve çıkış ancak kalpten geçer. Eğer gönlün kapısı nazikçe, edebine uygun, cesaretle çalınırsa kapının açılması kolaylaşır ve misafirlikten ev sahibi konumuna geçilebilir. Yok, eğer darbelerle zorlanırsa gönül hırpalanır ve oraya misafir olarak girmek bile mümkün olmaz.
Bu kapıdan geçmek kadar orada belli bir dönem ya da her daim kalmak da önemlidir.
Yunus Emre der ki;
Gönül çalabın (ilah, tanrı) tahtı
Çalap gönüle baktı
İki cihan bedbahtı
Her kim gönül yıkar ise.

Aşk iki boyutludur; birincisi insani (nefsi), ikincisi Rabbani (ruhani). İkincisinin yolu çoğu zaman birincisinden geçmektedir. Tıpkı Kays (Mecnun) gibi…
İnsani olan, insanidir; kontrol edilebilir gözükse de gayri ihtiyari bir seyr izler. Bu sebepten yadsınamaz, yadırganamaz, ayıplanamaz. Bu dönemi hayırlı değerlendirenler, hayırlı kapıyı aralayarak hayra ererler ve yine Yunus’un dediği gibi:
Aşkın âşıklar öldürür
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni

İnsani olan bir yönüyle rahmanidir. Şöyle ki, Hz. Adem (a.s.) bir idi. Mutlak bir olan Allah (c.c.) onu Havva validemizle ikiledi ve bu ikilikten birlik teşekkül etti. Bu birlikten de insani olandan rahmani olana bir aşk seyri oluştu.
Dünyanın nizamında insani olan birlikten doğan bir denge ve kuvvet vardır. Nesebin sıhhati, toplumun sıhhatinin sebebidir. Aile saadetindeki aşk, mutluluk ve huzur atmosferini kuvvetlendirmektedir.
İnsani olan aşk bu yönüyle de Rahmani bir iklim sunar.

Rahmani olana gelince;
Onu anlatmaya kelimelerimiz kifayet etmez. O ancak yaşanılır, anlatılmaz. Biz de ancak yaşayanların yansımasını aktarabiliriz.
Onu yaşayanların pirlerinden Yunus Emre rahmani olanın tarifini sunmakta:
Severim ben seni candan içeri
Yolum vardır bu erkândan içeri

Beni bende deme bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeri.

Benden içeri bir benin tam karşılığı olan Rahmani aşka Mevlâna’ca bir yorum:
“Aşksız olma ki, ölü olmayasın
Aşk ile öl ki, diri kalasın...”

İbrahim (a.s.) için “serin olan ateşte” aşkın muhabbeti hâsıldır.
Musa’ya (a.s.) Kızıldeniz’de aşkın yolu açılmıştır.
Ebu Bekir (r.a.)’in sadakatinde ve dostluğunda aşk,
Mevlana’nın raksa semasında aşk iksiri mevcuttur.
Yunus’un Tabduk’a taşıdığı odunların intizamında aşk vardır.
Kays’ın Leyla’da eriyip turap olmasından sonra Mecnun olmasında, aşkın payı külçelerle ölçülemeyecek ağırlıktadır.

Yunus:
Aşkın odu ciğerimi
Yaka geldi yaka gider
Garip başım bu sevdayı
Çeke geldi çeke gider

Aşka dair son söz yine Yunus’tan:
Dağa düşer kül eyler
Gönüllere yol eyler
Sultanları kul eyler
Hikmetli nesnedir aşk

Selam ve muhabbetle.

Başa Dön