Bütün birlikler birbirine girmişti
Kim nereden belli değildi
Sivilde Hukuk Fakültesi öğrencisi
Aynı zamanda coğrafya öğretmeni
Numune-i İrfan Mektebi’nde muallim
Askerde
Yedek subay aday adayı Hakkı Efendi
Bulunduğu yerde subay sayılan tek kişiydi
Erler çaresiz kalınca
Ne diyecek diye
Koşup geliyordu Hakkı Efendi’ye
Gözünün içine bakıyordu
Onları kurşundan koruyacak
Evliya gibi görünüyordu gözlerine
Hava karardı
Düşman ateşi altında
Toparladı erleri Hakkı Efendi
Bakmadan kimin hangi birlikten olduğuna
Bir sıraya sokup dizdi düşmanın karşısına
Uzandı hat Menteş Tepe yakınlarına kadar
Kendinizi emniyete alana kadar
Burada siper kazacaksınız dedi
Küreği olanlar kürek
Olmayanlar parmaklarını tırnaklarını kullanacak
Uyumak yasak
Başlarına iki çavuş dikti
Erler çalışmaya koyuldular
Biraz hareketsiz kalsalar
Başları düşüyordu toprağa
O kadar uykusuz
yorgundular
Hiç ayakta uyunur mu
Kimi ayakta uyuyordu elinde tüfek
İleride düdükler çaldı
Düşman askerleri çekildi
Ateş kesildi
Yemek İngiliz bisküvisi
İngiliz reçeli
Gelirse geriden kurtlu bakla
Tanesiz üzüm hoşafı
Duruldu biraz ortalık
Sessizliğe büründü Anafarta Ovası
Hakkı Efendi bundan yararlanıp çevreyi keşfe çıktı
Sabah yemyeşil olan fundalık
Şimdi kül kömür karası
Bir dere yatağında yanmış
etleri yarılmış
çok sayıda ceset gördü
Manzara ürkünçtü
korkunçtu
Bunlar şehit
veya çok ağır olduğu için yarası
kaçamayan
ateşe bakarak yanan erlerdi
Kendilerine yapmak
Başkalarını yakmak
Buydu İngiliz’in en büyük numarası (*)
(*) 2. Dünya Savaşı'nda da alev makinesini icat ettiler.