..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bu kitap çok gerekli bir açığı dolduruyor. -Moses Hadas
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




16 Nisan 2011
Kasabanın Delisi  
Mehmet Önder
“Delinin iyisi senin sülalenden çıkar!” diye bağıra çağıra içeri girdi. Hani burnundan soluyor, derler ya, öyle. Geldi, karşımdaki koltuğa oturdu: - Bana bir dilekçe yaz. Yukarıya! - Nereye yukarıya? - En yukarıda kim var bilmiyor musun?


:AGDH:





KASABANIN DELİSİ



      “Delinin iyisi senin sülalenden çıkar!” diye bağıra çağıra içeri girdi. Hani burnundan soluyor, derler ya, öyle. Geldi, karşımdaki koltuğa oturdu:
- Bana bir dilekçe yaz. Yukarıya!
- Nereye yukarıya?
- En yukarıda kim var bilmiyor musun?
- Bilmez miyim? Bizim binanın en üstünde tapu kadastro var; amiri müdür bey.
- Daha yukarı!
- O olmaz. Yetkim yok. Hem o iş dilekçeyle de olmaz.
Sonra işaret parmağıyla pencere tarafını gösterdi. O yandan değil bu yandan en yukardakiymiş; Ankara’yı işaret ediyor.
Derdi büyük olmalı. “Tamam” deyince biraz rahatladı. Koltuğa yaslandı, başladı anlatmaya:
     …

Ben seçtiğimiz insanların bize hizmet için o koltuğa oturduğunu sanırdım; öyle değilmiş. Meğer her seçtiğimiz üstümüze basar kendi üstündekine hizmet edermiş.
Bizim kasabadan geçen kentlerarası yol sayın cumhurbaşkanı rahat geçsin, diye asfaltlanmıştı. Yine kasabanın en işlek caddesi başbakanımız ziyaret edebilir dedikodusu üzerine acele yapılmış, halk da beleşten rahat etmişti.
Bizim sokak öyle değil ki! Tarihte fatura ve icra tebligatlarını getiren postacıdan daha kıdemli memurun ayak basmadığı çıkmaz sokağa kim hizmet getirir?
Ben tam biz bu gidişle sokak lambaları bile yanmayan sokağımızda, çukurlara düşe kalka yaşamaya devam ederiz, derken, belediye hoporlöründen bir duyuru yapıldı: “Sayın bakanımız belediyemizi ziyaret edecektir tüm halkımız davetlidir.”
Eh artık bu fırsat kaçmaz, sokağımızı bir güzel elden geçirteyim. Sokak lambaları takılsın, çukurlar doldurulsun; şöyle kaymak gibi, yürümeye doyulmaz bir yolumuz olsun. Artık kimse kolunu bacağını kırmasın. Hem mahallelinin hayır duasını da almış olurum, dedim.
     …

Hızlı adımlarla belediyeye doğru yürürken, bir yandan da planlar kuruyorum: Çıkarım sayın bakanımın karşısına, eve bir acı kahvemizi içmeye davet ederim. Bakan bu, siyaset adamı. Kimbilir o koltuğu hak edene kadar ne çetin sınavlardan geçti. Halkın gönlünü almasını bilir. Gelemeyecek bile olsa şöyle elini uzatıp omzumu okşar, “En kısa zamanda bir kahvemizi içmeye geleceğim” der. Belki de geliyorum, der. Hatta gelir de.
Kolay mı? Koca bakan bizim delik deşik çıkmaz sokağa gelecek. Kim ister ki, bakan gelsin bizim sokakta bir çukura düşsün, bir yerini incitsin.
Hak saklasın, böyle bir durumda belediye başkanının yüzünün şeklini düşünebiliyor musunuz? Başkan bunun utancına mı yansın, gelecek seçimlerde seçmenin karşısına çıkamayacağına mı?



Hiç kuşkum yok, daha bakan belediyeden dışarı adımını atmadan bizim sokak kaymak gibi olur.
     …

Belediye binasına vardığımda ortalık anababa günüydü. Sayın bakan gelmiş, başkanın odasında belediye hizmetleri ile ilgili bilgi alıyormuş. Tam zamanı. Baktım kapının önünde korumalardan bir duvar; ama benim koruma filan dinleyecek halim mi var? Ufak tefeğim de, iki korumanın koltuğunun altından başkanın odasına daldım. Daldım da, ne çare, arkadan birileri ceketimden sımsıkı yakaladı, sayın bakanıma yaklaşamıyorum. Artık kafaya koydum ya, girip derdimi anlatacağım. Bir çığlık attım:
- Bırakııınn. Bakanımla görüşecem. Oyumu verdim, hizmetimi istiyorum.
Öyle sert girmişim ki, kendimi sayın bakanımın ayaklarının dibinde buldum. Döndüm ardıma baktım, kimse yok. Yalnızca ceket cebimin bembeyaz astarı kopmuş, kapının kolunda sallanıyor.
Başkana gözüm ilişti, ellerini dizlerine vura vura kahkaha atıyor. Hiç beklenmez, sayın bakanım da sırıta sırıta kıkırdıyor.

     …

Belediye başkanı gülme krizini atlattıktan sonra açıklamalara başladı:
- Efendim, üzerinize afiyet. Ah ah, o zamanlar memlekette doktor mu var efendim, hastane mi var? Aşıyı kim bulmuş da biz bulalım efendim. Menenjit belası işte. Biz her hizmeti zatıalinizin iktidarında tanıdık, sayenizde ulaştık efendim.
Bakanın koltukları kabardı kabardı, taa böyle yükseldi. Yanındakilere “Gördünüz mü biz neymişiz?” der gibi hareketler yaparken, belediye başkanı:
- Biz de size layık olmaya çalışıyoruz sayın bakanım. Bu vatandaş arasıra gelir. Böyle kendini yerlere atar. Kırmayız efendim. Deli de olsa insandır.
Bakan bu sözler üzerine çok duygulandı. Gözlerinden yaş gelmiş olmalı, elinin dışıyla gözlerini sildi. Sonra yerinden kalktı belediye başkanı alnından öptü, şefkatle sırtını okşadı:
- Tebrik ederim sevgili başkan. Bu ülke, bu millet sizin gibi çalışkan, fedakar yöneticiler sayesinde ayakta duruyor.

      …

Kapı kolundan cep astarımı aldım, ardıma bakmadan çıktım.
Bizim sokak mı? Bütün umudum yeni cumhurbaşkanımızda. Yolunu bir kez kasabamıza düşürüversin. Selam da yaz unutma!

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Sağolasınız.
Gönderen: Mehmet Önder / , Türkiye
19 Nisan 2011
Asıl teşekkürler benden efendim. Sağolasınız...

:: Çok güzel...
Gönderen: Mustafa Şakarcan / , Türkiye
17 Nisan 2011
Çok güzel bir öykü daha... Ellerinize sağlık Mehmet Bey. Teşekkür ve saygılar...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.