..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > izdüş




10 Aralık 2010
Çaput  
izdüş
‘o’nun gidişinin nedeni de sen sorduğunda sana cevap veremememin nedeniyle aynıydı.


:ACFI:
Odaya girdiğimde ölmek üzereydi etrafını kuşatan kadınların ortasında. Beni fark ettiklerinde açıldılar. Onu son kez yakından görmem için, gel, dedi, adını, kim olduğunu bilmediğim kadınlardan kalın kaşlı olanı son derece üzgün bir ifadeyle. Ortalarında, nemli yatakta son nefeslerini alıp vermek için suya benzer sesler çıkaran hakkında değil de daha çok benim uğruma üzülüyor gibiydi o kadın. Bense tuhaf hissediyordum kendimi. Çoktan yaşanmış bir sonu yeniden canlı, dipdiri anımsıyor gibi hissediyordum. Yorgundum da hem bedenimle hem zihnimle. Suskundum. Öylece kapıdan girdiğim gibi durmuş, odanın dip köşesindeki ona bakıyordum kadınların aralarından görebildiğim kadar. Kalınca bir yorganla örtülmüş bağrı yavaş ama şiddetle inip kalkıyordu. İyice solmuş yüzünü ve beyaz saçlarını da görebiliyorum. Açık gözleriyle kendine bakanlara bakıyor, onları da yanında götürmek istiyor ya da onların yanında kalmak istiyor gibi bir anlam vardı bakışlarında sanki. Islak alnına da birkaç dağınık saç tutamı düşmüş. Değişik bir merakla onu daha yakından izlemek istedim ama öte yandan ona bakmak da içimde… Nedenini bilmeden beni çağıran kadına baktım. Acıyan gözleri hala yüzümdeydi. Gel, diye yineledi usulca. Yürüdüm bu kez bende, bir yandan beni inceleyenlerle göz göze gelmemeye çalışarak. Ben yürümeye başlayınca da dipteki kalabalık iyice açıldı. Onu yakından görebiliyordum artık. Dili dudaklarına dayanmış bir bozuk et parçası gibi görünüyordu kapatamadığı ağzında. Gözlerini gezdirdi. En son bana baktığında biraz daha açıldı. Diğerlerinden ayırmış, tanımıştı beni. Kadınların bana baktıklarını biliyordum, bu yüzden bir şeyler söyleme zorunluluğu hissettim. Ama boğazımdaki düğüm bulamadığım kelimelerin çıkmasına izin vermedi. Sustum ve öylece izlemeye devam ettim. Dili alt dudağından üst dudağına doğru oynatmaya başladı hafif kaşlarını kısarak. Son gücünü toplayıp bir şeyler demek istiyor gibiydi. ‘sus’ demişti yüzündeki ifadenin tıpkısıyla ilk kanamamı geçirdiğimde korkuyla ona bunu söylediğim gün.
‘sus! Git bi çaput goy oraya!’
‘ama niye ganıyo öle, ölür galırım valla ana’
‘git gız ne diyom ben sana, çaput goy. Olur öle, geçer!’, dedi sertçe.
Soba borusundaki telin üstünde asılı bezi alıp basmıştım bir yandan ne olacağı merakıyla düşünerek. Şimdi de zar zor oynatıp da ses çıkaramadığı ağzından ne söylemek istediğini düşünüyorum. Hatırladığım sesi ve şivesiyle ‘affit’ belki. Dikkatlice. Ama hayır, hatırladığım ifadesiyle ‘goygit’ dir, eminim, yıkılmasını görmemi istemeyerek. Daha bir şiddetlendi göğüs iniş kalkışları. Gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi olup kapandı ve açılmadı bir daha. Son nefesleri hırıltıyla şiddetlendi. Kadınlar yine sıkı sıkıya etrafını sardılar. Ben birkaç adım geriye açıldım. Sol köşemizdeki minderin üstünde otuzlu yaşlarda bir kadın elinde kuran, sesini bir aşağı bir yukarı götürerek okumaya başladı. Kadınların aralarındaki küçük boşluklardan son kez baktım ona. Biraz sonra öldü. Odadan dışarı çıktım. Dış kapıda abim beni görünce kasketini yüzüne indirdi. Evden ince çığlığa benzer sesler yükseliyordu dışarıya doğru. Küçük amcamı gördüm. Cenazenin ne zaman kalkacağını sorduktan sonra arabada beni bekleyen C.’nin yanına gittim. Köye en yakın şehre doğru, otel için, yola çıktık. Sokaktan çıkmadan önce eve doğru baktım.
Küçük beyazımsı taşlar var şimdi. O zamanlar kuru topraktı. Dar gömleğinin sardığı göğüslerini kabartarak, paçalarını sallaya sallaya geçerdi kâkülünün düştüğü gözü bende. Aldırış da etmezdi ‘ANA’ sert çıktığında. Bana bakardı, bende ona, ‘ANA’ da bana. İçeri girip geleceği günü düşünürdüm. Gelirdi. Onun arkasından da benim kanamam gelirdi ambarda ellerine değdiğimde. Utanırdım. Koşarak kaçıp soba borusunun üstündeki telde asılı beze sarılırdım. Ama bu hiç olmadı. E. yengeyle haber gönderdiğinde hayattaki buğdayları çuvallara doldurup ambara götürüyordum ‘ANA’ ve kardeşimle. Konuşmayı da, gece saat … de buluşmayı kabul ettim. O ilk buluşmamız, ambarda, kulağımız seslerde. Bana dokunduğunda içimdeki titreme geçmişti fakat bu kez de ürpermiştim.- ‘ne olacak acaba… ne olacak sanki… ne olacaksa olsun…’, ‘ama olmadı bir şey…’- Gittikten sonra parmak uçlarımla yatağıma gittim. Bir odada yatardık hep. Şimdi onun öldüğü yerde çoktan ölen babam, sonra sırasıyla annem, kardeşim, abim, küçük kardeşim ‘F’ ve en son, kapıya yakın olan yerde ben. Uyumadan sabaha kadar düşünmüştüm, bana dokunduğundaki sıcaklığı. Sonraki günler çabuk geçti. Gizlice ambarda buluşmaya devam ettik. Küçük kardeşim ‘F’ biliyordu sadece onun bazı geceler geldiğini. Ambarın kapısıyla evin kapısı arasındaki duvarın dibine sinip nöbet tutardı. Sonra bir gün ‘o’ köyden ayrıldı ve bir daha hiç gelmedi. Günlerim ev işleri sırasında onu düşünerek geçti uzun zaman. Sık sık ambara gidip onunla konuşurdum. Beni duyduğunu…
Onun gidişinden üç kadar yıl sonra, bostan yerindeyken, ‘ANA’ kaşlarını çatıp ‘kan’ın gelip gelmeyeceğini sordu bir ay sonrası için. Ben gözlerimi indirdiğimde anlamıştı. Sustu. Yüzüme öfkeyle bakıp tükürdü ve gitti. Bir daha onun sesini duymadım.
Ana sustuktan iki ay sonra da ‘…’ köyünden bir kötürümle yaşarken C.’ye kaçtım. Birazdan bir otelin kapısının önünde araba duracak ve C. İle ben arabadan inip yukarı çıkacağız. Ve yarın ‘ANA’ma söyleyeceklerim var…

‘ANA’ ya…
‘daha önce sana defalarca söylemeye çalıştım anne. Ama ilk kanamayı geçirdiğim günkü bakışların ve sesin hiç çıkmadı aklımdan. Tabi, bunun yanında ölene kadar zor dayandığın utancın büyümesini istemediğimden de söylemedim. Şimdiyse bir ölüsün. Ne olduğu, ne söyleyeceğim öyle pek de umurunda olmasa gerek. Ama biliyor musun anne, ne söyleyeceğim benim umurumda! Çünkü yıllarca sokak kapısından dışarı çıkamamanın, çıktığın zaman da akranlarının utanmaman için yüzüne bakamamasının ve benim sana ve diğerlerine olan yıllanmış özlemimin nedeni bu işte! Hayır anne, benim iffetimi ‘o’ almadı. Hatta ‘o’nun gidişinin nedeni de sen sorduğunda sana cevap veremememin nedeniyle aynıydı. Korkmuyorsun, biliyorum anne. Bir ölü olduğun için sana söyleyeceklerimden korkmuyorsun. Yani önemli değil artık senin için. Her neyse. Biliyor musun anne, ‘o’nun için çok önemliydi bu. O kadar önemliydi ki, bir daha hiç gelmemek üzere gitti. C.’ye kaçtığım o günden beri ‘F’ ile görüştük anne, bu yüzden biliyorum ‘o’nun köye bir daha dönmediğini ve hatta acısından anasının öldüğünü. Biliyorum anne, her şeyi biliyorum, babamım, amcalarımın, yengelerimin adımı duyduğunda kalkan içlerini, senin bildiğin gibi biliyorum. Ama anne, senin bildiğinden bir fazlasını da biliyorum ben. Az önce öldüğün zaman dış kapıda abimin beni görünce kasketini yüzüne indirmesinin nedenini de biliyorum anne. Bakma böyle şehirden konuştuğuma anne. sus, desen, git bi çaput goy oraya, ama niye ganıyo öle, ölür galırım valla ana, derim’



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ettenarkadaş ile Evdenarkadaşın Kısa Süren Dostluğunun Hikayesi


izdüş kimdir?



Etkilendiği Yazarlar:


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © izdüş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.