Gerçek bir sevgide diğer insanın iyiliğini istersin. Romantik sevgide diğer insanı istersin. -Margaret Anderson |
|
||||||||||
|
- Sekizinci ve Son Bölüm - Eldeki olanaklardan yararlanılarak ampül değiştirildikten sonra oluşan hasar artık göz önündeydi! Kırılıp devrilen önemli bir şey olmamıştı. Hane halkı, moda deyimle, ‘ faciayı kılpayı atlatmıştı! ’ Ufak tefek sıyrıklara, şurada burada önemsiz incinmelere hiç aldıran olmadı… Ampulün söndüğü için sehpa, tasarlanan hedefi tam tutturamadan Güldane’ nin sırtına yarım yamalak inmişti... Doğal olarak en büyük hasar Abdülrezzak’ taydı… Ortaya yüzükoyun kıvrılmış; kendi kendine, “ Ula bağa ne oldi? , Aman Allahım! Cin çarpması mi, zelzele mi urgadı bizim haneye ? ” diyerek sayıklıyordu… İlk müdahaleyi, “ Ne de ossa sayende hemşire de olayazdım! Baba sen şimdi gazi mi oldun, yogsa niyazi mi ? ” diye kinayeli şekillerde lâflar dokundurarak Hatçe yaptı… Patlak çatlak noktaları temizledikten sonra sarıp sarmalayarak yatırdılar adamı. Abdülrezak’ ın kendisine gelmesi uzun sürmedi… O gece evde yaşanan dramı hiç gündeme getirmedi ve kaşımayı da düşünmedi… Abdülrezzak’ ın bu davranış, diğerleri üzerinde yarı korkulu utangaç ve çekingen etkiler bile oluşturmaya yetti. Olayı böyle karşılamasının nedeni, bir kabullenme mi, yoksa kafasında kurarak geliştirip uygulamaya koymak istediği atılımın engellenmesi endişe mi olduğunu anlayabilmek için atacağı adımlara bakmak yeterlidir… Kendisini toparladıktan bir hafta kadar sonra, ‘ nerede kalmıştık , dercesine konuyu yeniden açtı bir akşam: “ Ne deysiğiz geçende ağnattıklarıma? Ekmek yetmii, aş yetmii! Üstüğüze lazım, başığıza lazım. Bu uzun günnerin arkasından kış gelii! Heç vakit harcamadan işbaşı yapak deyim! ” Adam, kaşında açılan yarayı, başında olan kırığı da kullandı sonuna kadar. Ortalıkta egemen olan utangaçlık ve çekingenlik havasından yararlanarak Güldane’ yi de, çocukları da örgütledi kısa bir zamanda… Kendiliğinden gelişen aile içi bir kargaşada hasar gördüğüne sevindiği zamanlar oldu, plânlarını yaşama geçireceği için… Kısa bir hazırlık döneminden sonra ekip belirlenen noktalarda konuşlandı Abdülrezzak’ ın yönlendirdirmesiyle! Aradan iki ay kadar zaman geçmişti… Ümmühan, gece gündüz demeden arşınlamakta olduğu işlek caddelerden birinde kaldırımdan dalgın dalgın ilerlerken yeniyetme bir çocuğun önüne fırlamasıyla irkildi… Çocuk, “ Abla okula gidiyorum ve bu işi yapmak zorundayım.” diye dil dökerken kaldırımda duvar dibinde dizili duran yara bandı, kağıt mendil ve kulak çöpü kutularından satmaya çalışıyordu… Bir başka çocuk daha yaklaştı yanına; o da kibrit, çiklet gibi şeyler satmaya çalışırken, babası hasta olduğu için okulu bırakmak zorunda kalacağından söz ediyordu… Ümmühan, ilk önce bir kapkaç ve ya gasp olayı ile karşı karşıya kaldığını sandı… Derken iki çocuk daha belirdi ayaklarının dibinde!... Körpecik omuzlarında yağ tenekesinden ve meyve sandığından bozma sözde boya sandıkları asılıydı… Ümmühan, ürperti ile olanları izlerken çocuklar yarım yamalak cümlelerle ayakkabı boyadıklarını anlatmaya çalışıyorlardı!... Abdülrezzak çocukları gelip geçenler arasından belirlediği insanlara yönlendirirken kendisi de boş durmuyor; kibrit kutusu büyüklüğünde kitapçıklardan satmaya çalışıyordu… Abdülrezzak, kısa bir zamanda hedef kitlesini belirlemiş durumdaydı. Mevzilendiği noktadan gelip geçen herkesin cebindeki parada gözü olmakla birlikte, çocuklarının eşliğinde gelip geçen kadınlara ve dolaşmak gibi, alışverişe çıkmak gibi durumlarda aile büyüklerine iyi satış yapıldığını saptamıştı… Hele kadının belirlin biçimde hamile olduğu durumlarda genç evlilerin de cömert davrandıklarını keşfetmişti… Bu tür müşteri gruplarını geriden kollayarak durum alıyor ve elindeki kitapçığı uzatırken de, “ Rabbim analı babalı büyütsün, helâl ve bereketli rızklar ihsan eylesin evlatlarınıza! İnşallah! “ diyordu. Toplumca kutsal sayılan günlerde de hasılat daha bereketli oluyordu. İşin içinde kesin olan bir gerçek vardı… O da bu satışta kadınların genel olarak kolay aldanacak potansiyel bir alıcı grubu olduğuydu!... Ümmühan’ ı fark edince şaşaladı!... Ümmühan’ a yanaşmadığı gibi ona sırtını dönerek siftinmeyi yeğledi… Bitti
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mudi Beya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |