Yatağımdaki kıza seni anlattım dün gece de. Elleri usul usul omuzlarıma masaj yaparken dinledi seni. Diğerleri gibi… Usul usul kavradı aşkın yatağımdan uzak ve fakat bana da yakın olmadığını. Cinsellik ve aşk… Bazen hepimizden daha iç içeler. Yatağımdaki kız ve ben gibi. Bazense suyun iki öte yakasındaymışçasına ayrılar. Sevdiğim kız ve ben gibi. Bazense gariptir; sevdiğinle seviştiğinde çözülür derler bu durum, sevdiğinle seviştiğin için ayrılırsın. Siyahla beyaz arasındaki incecik çizgi gibi. Gecenin her dakikasını gündüzün serseriliğiyle doldurursun. Gündüzler de doludur. Gecenin sunduğu her nefes gibi… Her şeyi yaşarsın. Hayat emrindedir. Girmek istediğin her kapı daha sen yaklaştığında aralanır çıkarcı birkaç yalakanın istemsiz ve fakat güler yüzlü takatiyle. Onu düşünürsün. Hayatın bunca dolu dakikasında kendini onun düşlerine bırakır da yatağındaki her kıza dahi onu anlatırsın. Öyle bir geceydi işte yine. Hayranlık dolu binlerce dokunuşun ardından yaktığın sigaran sana çok insandan çok daha iyi yaşadığına şükretme fırsatı değil de onu düşünme sebebi olur ya; o tarz bir geceydi yine. Kollarımda dolaşan iki el ve ellerlimin dolaştığı bir beden… Şanslıymışım. Çok insan böyle düşündü. İnsan tek sefer severmiş. Seviştiğinde dahi de onu düşünürmüş. İşte bu gece de bunu yaptım. Seni sevdiğimi her dakika tekrar hissettim. Omuzlarımda iki güzel el, aklımda güzellik kavramımı oluşturan sevdiğim ve acı bir mutluluk eşliğinde göz kapaklarımı kapadım. Bir anımı aradım da sensiz geçen… Uyumuşum.
Mehmet Cem UYSAL