..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Kesinlikle Karşıyım! > Kâmuran Esen




1 Kasım 2009
Dağdan İnenler Kadar İtibarım Yok  
Hiç kimse; hiçbir zaman bana ve benim gibilere sahip çıkmadı, bizim gibilerle gurur duymadı, duymayacak. Bunu biliyorum. “ Acaba “ diyorum, “ Ben nerde yanlış yaptım ? "

Kâmuran Esen


PKK’lıların kahraman gibi karşılanmaları, bu şova izin verilmiş olması , bebek katili Öcalan’ ın posterleri, PKK bayrakları karşısında küçüldüm küçüldüm ve sanki bir kibrit kutusunun içine sığmaya çalıştım.


:AHFI:
Televizyonda, dağdan inen PKK’ lıları karşılama görüntülerini izliyorum. Üstlerinde PKK üniformaları, zafer işareti yaparak geliyorlar ve binlerce kişi tarafından kahraman gibi karşılanıyorlar. Devletimiz bu kişiler için özel mahkeme kuruyor oracıkta. Gelenlerin hiç biri, “ pişmanım ” demiyor, hepsi de “ Sayın Öcalan’ın emriyle geldik ” diyorlar, “ Barış için geldik ama savaşa da hazırız.” diyorlar. Pişmanlık Yasasından yararlanmak istemediklerini söylüyorlar. Sekiz dakikalık sorgulama sonunda,hiçbir olaya karışmadıkları(!) için de serbest bırakılıyorlar. Sanki, çiçek veya mantar toplamak için dağa çıkmışlar.

Askere, çoluğa çocuğa, yaşlıya gence kurşun sıkan eller; vatandaşa çiçek atıyor. Bu görüntüleri izlerken – nasıl anlatacağımı bilemiyorum- nutkum tutuldu. PKK’ lıların kahraman gibi karşılanmaları, bu şova izin verilmiş olması , bebek katili Öcalan’ ın posterleri, PKK bayrakları karşısında küçüldüm küçüldüm ve sanki bir kibrit kutusunun içine sığmaya çalıştım. Ağaçlarımın bütün dalları silkelendi, evimin mahrem odalarına girildi, yüreğimin üzerine ağır bir taş konuldu. Ama acizdim. Televizyonu kapatmaktan başka seçeneğim yoktu.

O an, geçmişime kısa bir yolculuk yaptım. Öğretmenlik yaptığım yıllarda; ne amirlerimden, ne devletimden, ne de vatandaşlarımdan hiç böyle sahiplenme görmedim. Kendimle ve kazandığım başarılarla gururlanamadım; çalışmalarımda kimseyi yanımda veya arkamda hissedemedim. Hep bir şeyleri eksik bırakmaktan, hata yapmaktan, yeteri kadar başarılı olamamaktan ve devletimden aldığım maaşı hak edememekten korktum.

Benim “ baba ” diye güvendiğim devletim, yıllar önce emekli olduğumda bana bir emekli kartı vermişti. Ve kartın masrafı olarak emekli ikramiyemden 250 kuruş kesmişti. Bu benim çok ağırıma gitmişti. Benim devletimin bana bağışlayacağı bir 250 kuruşu yok mu ? Benim devletim bu kadar âciz mi ? Ya da devletin bir memuru , devletin gözünde bu kadar değersiz mi diye âdeta kahrolmuştum.

Oysa ben öğretmenlik yaptığım yıllarda, maaşımın dışında devletime pek yük olmadım. Sağlık giderlerimin, ilâçlarımın çoğunu da kendim karşıladım. “ Devlet sana bu hakkı vermiş. Neden sevk yaptırmıyorsun ? Neden bu hakkını kullanmıyorsun ? ” dediklerinde, devletimi düşündüm . Maddi durumu benim maddi durumumun daha altında olan insanları düşündüm. Bu hakkı onların kullanmasını istedim. Kendi çapımda devletimi korudum. Ona bir de ben yük olmayayım dedim. Keşke devletim; bana çıkarttığı emekli kartının masrafını yine ikramiyemden kesseydi de, bunu “ giderler ” bölümüne yazmasaydı. Ben de bunu öğrenmeseydim.

Kırk yılda bir kasaba dışına çıktığımda, herhangi bir şehrin herhangi bir Öğretmen Evinde konaklamak istediğimde, çoğu zaman yer bulamadım. Üst makamlardan biri gelir beklentisiyle birçok odanın boş bırakıldığına, ama biz öğretmenlere “ yerimiz yok ” dendiğine defalarca tanık oldum.

Oysa ki ben, 28 yıl ilkokul öğretmenliği yaparak devletime hizmet ettim. 15 yıl köylerde çalıştım. Tek öğretmenli bir okulun hem müdürü, hem öğretmeni , hem hizmetlisiydim sekiz sene boyunca. Okulumun yakacak ihtiyacının bir kısmını, öğrencilerimle birlikte dağlardan topladığımız kozalak, çalı, çırpı ile sağladım. Isıtma problemi nedeniyle öğretmen odasını kullanmadım. Sınıfımın sobasını kendim yaktım. Okul bahçesinin çitini kendim onardım. Yağmur yağdığında çamur deryasına dönen okulumun bahçesine taş döşedim öğrencilerimle birlikte. Okulumun badanasını kendim yaptım. Okulun temizliğini, yine öğrencilerimle birlikte sağladım. Ödeneği olmayan bir okulun kırtasiye masraflarını karşıladım. Okulun diğer ihtiyaçlarını karşılamak için, varlıklı kişilere el- avuç açtım, zaman zaman kermesler düzenledim. Kimse, benim çabamı görmedi. Bırakın çabamı görüp takdir etmeyi, dilencilik yapmakla eleştirildim.

Yıllarca, son dersten sonra öğrencilerime ücretsiz kurslar verdim. Anadolu Liselerine öğrencilerimi gönderebilmeyi başardım. Sosyal etkinlikler sebebiyle, evde olmam gereken saatleri okulumda geçirdim. Ama mutluydum, bu durumdan şikâyetçi değildim. Çünkü, görevimi yapıyordum.

Türk Milli Eğitiminin amaç ve ilkeleri doğrultusunda, Atatürkçü öğrenciler yetiştirdim. Onlara vatan, millet sevgisini aşıladım. Çalışkan, üretken, dürüst bir vatandaş olmaları için elimden gelen gayreti gösterdim. Bir kış günü düşüp bacağım alçıya alındığında; koltuk değnekleriyle 15 gün okula gittim. Okulun tek öğretmeni olduğum için, iki haftalığına vekil öğretmen verilemeyeceği için, okulumun kapanmasını ve öğrencilerimin eğitim öğretimde uzak kalmasını istemedim.

Şimdi, on yıllık bir emekliyim. Emeklilik, bana durağanlığı anımsattığı için bu kelimeden nefret ediyorum. Yaptığım öğretmenlikle gurur duymak istediğimde ve bunun hakkım olduğunu düşündüğümde, PKK’ lıların karşılanma töreni gözümün önüne geliyor.

Hiç kimse; hiçbir zaman bana ve benim gibilere sahip çıkmadı, bizim gibilerle gurur duymadı, duymayacak. Bunu biliyorum. “ Acaba “ diyorum, “ Ben nerde yanlış yaptım ? "

Ama; her şeye rağmen, umutsuzluğa kapılmayacağım, Atatürk’ ün çizgisinde yürümeye devam edeceğim. Devletime ve milletime olan güvenimi asla yitirmeyeceğim. Emekli olmama rağmen, insanlar için bir şeyler yapmaya, bir şeyler üretmeye devam edeceğim. Emekliyim diye köşeye çekilmek, oturmak, dinlenmek bana göre değil. Zaten, kendimi hiç yorgun hissetmedim, hissetmiyorum, hissetmeyeceğim. İçimde gürül gürül ırmaklar akıyor. O ırmakların beni götürdüğü yere doğru gidiyorum yıllardır.

Atatürk diyor ki: “ Yorgunluk, her insan için olağan bir haldir. Ancak; insanlarda bu yorgunluğu yenecek öyle bir mânevi kuvvet vardır ki ; işte bu kuvvet yorulanları, dinlenmeden ayakta tutar. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. “

Bana, yorgunluğumu hissettirmeyen mânevi gücü veren Allah’ ıma şükürler olsun !

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Teşekkür
Gönderen: tevfik / , Türkiye
8 Ocak 2010
Hocam yazınız gerçekten müthiş.Bizleri üzen ülke gerçekleri bunlar maalesef.Ama hiç endişelenmeyin biz gençler ülkemiz için doğru olanı yapmaya ve Atatürk'ün bizlere gösterdiği yolda ilerlemeye her zaman devam edeceğiz.Saygılarımı sunar ellerinizden öperim.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın kesinlikle karşıyım! kümesinde bulunan diğer yazıları...
Toplumumuzun Kadına Verdiği Değer
Kâmuran Esen Shov (!)
Kitap, Sehpa Olarak Nasıl Kullanılır!
Şarkı Sözü Yazarı Olmaya Karar Verdim
Bir Köşe Yazarının Özellikleri
Bir Erkeğin Birkaç Eşinden Biri Olmak
Mudurnulu Fatma Nine"nin Günlüğü / Ne Günah, Ne Günah Değil?
Erkekler Şalvar ve Cüppe Giysin
Rtük'ün Saçmalıkları
Moraliniz mi Bozuk?o Halde Gazete Okuyun!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Atatürk'ü Anlatabilmek
Kütüphanelerimizin Hazin Durumu
Ahilik ve Düşündürdükleri
Evli Çiftler Nasıl Piknik Yapar
Bir İzedebiyat Yıllığı Alır Mıydınız?
Dünya Kadınlar Günü
Alanya'da Turizm Suratımda Nasıl Patladı!
Mudurnulu Fatma Nine"nin Günlüğü / Güle Güle 2014
Yaşadığımız Ama Artık Alıştığımız Garip Olaylar
Dün Gece Bir Rüya Gördüm - Oy Arttırma Taktikleri Kursu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.