İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud |
|
||||||||||
|
2006 yılının sonbahar aylarında tanışmıştık Sevgi’yle. Tanıştığımız yer bir hastane odası. Ben refakatçiydim O ise hasta. Anneannemle aynı hastanede tedavi görüyorlardı. Benimde o günlerde girmem gereken bir sınav vardı ve sınava gireceğim yer hastanenin çok yakınıydı. İlçede oturduğumuz için pekte bildiğim yerler değildi oralar, bu yüzden çareyi anneanneme refakatçi olmakta buldum. Tam hatırlayamıyorum ama iki ya da üç gün hastanede kaldım. İlk gün sınav telaşından pek kimselerle ilgilenmedim. Tabi anneannem boş durmamıştı, diğer hastalara bahsetmişti benden ve bende sınavdan geldiğimde geçmiş olsun ziyaretlerine başlamıştım. Ancak biri vardı ki; çok özeldi. Adı Sevgi, anneannem benimle tanışmak istediğini söyleyince şaşırmıştım. Neden tanışmayı çok istesin ki? Sebebi tabi ki; anneannemin torunum hoca demesiydi. (fahri Kur’an Kursu hocası) Sevgi’yle tanışmak için odasına gittik, hayatımda çok nadir gördüğüm ışık saçan bir güler yüzü vardı. Sımsıcak bir tanışma olmuştu. 22 yaşındaydı ve iki yaşından beri felçliydi, kol ve bacaklarını kullanamıyordu. Ama belli ki aklını kat be kat kullanıyordu. Sohbet iyice uzamış odada yalnız kalmıştık. “Abla ilacımı verir misin saati geldi de” dedi. Hemen suyu doldurup ilaçla beraber uzattım ve almasını bekledim ancak birkaç saniye sonra aklım başıma geldi uzattıklarımı alamazdı Sevgi. Benim ilacını ağzına verip suyu da içirmem gerekiyordu, o an öyle utanmıştım ki kendimden. Elbette ki bilinçli yapmamıştım ama O’nun incinme ihtimalinden dolayı kızmıştım kendime. Sevgi’nin hastalığından hiçbir şikâyeti yoktu. Sohbetimiz boyunca hiç acıklı acıklı konuşmamış, isyan etmemişti. İki yaşında geçirdiği bir hastalık sonucu bu hale gelmiş ve artık son yıllarda zamanının çoğunu hastanede geçirir olmuş. Bunları anlatırken bile tebessüm ediyordu. “bu çektiklerin ahirette günahlarına kefaret olacak biliyorsun değil mi?” dedim. “Ebetteki biliyorum yoksa katlanılır mı” dedi. Bu kez ben tebessüm etmiştim. “Peki, namaz kılabiliyor musun?”dedim. “Kılıyorum” dedi. “Ama çok hasta olduğum zamanlarda birde hastanede yattığım zamanlarda kılamıyorum ama eve gidince hepsini kaza ediyorum. Namazı nasıl kılmam.” Sevgi’nin engelleri vardı hayata dair ama bu engeller namazını engelleyememişti. Güya ben onu bilgilendirmeye, moral vermeye gitmiştim ama O’nun hiçbirine ihtiyacı yoktu, çünkü hayatındaki her şey yolundaydı… Peki ya bizim hangi engelimiz namazı kılmamıza engel? Ya da Sevgi’nin de dediği gibi “namazı nasıl kılmayız.” 26.09.2009
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ayşe kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |