Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Korkunç rüyalar görmeye başladım. Kentim yağmalanıyor, bombalanıyor heryer kan revan içinde ve insanlar çığlık çığlığa etrafta koştururken bunun nasıl büyük bir acı olduğunu tenimin herbir sanmitrekaresinde hissediyordum. Bütün rüyalar gibi sadece uyandığınızda hissettiğiniz o derin rahatlama hissiyle sırılsıklam ter içinde gözlerimi güzel bir yaz sabahına açtım. Böyle sersemletici ve karaktersiz bir rüyayı neden gördüğümü bildiğim için pek de mana aramadım sonucunda. Gecelerin serin zamanının içimde erittiği tüm güzellikler dahilinde bir eski zaman kavramı yaratıp sinsice kendime ihanet ettiğimi düşünüyorum. Gördüğüm tüm rüyaların bir nedeninin olduğuna inanmaya başladığımdan beri aralıksız sevda zamanları ve yoksulluk ekseninde hayalperest durumlara gebe bir dünya içindeyim. Parlament mavisi bir gece içindeyken dünyanın en güzel kentinin bombalanması rüyalara bile ağır gelecek bir acı. Sesler içinde bir ses duyduğumu düşünüp onca karmaşanın içinde geriye dönüp hayallerimdeki sen’i düşünüyorum, ardından rüya denilen eziyetin sonucuna katlanıyorum. Tasviri imkansız insanlar, mekanlar, sokaklar, arabalar, kaldırımlar, köpekler, kuşlar, ağır bombalar altında kalırken kendimi tanımayamamak gibi aciz bir durum içinde virane hallerde dolanırken ortalarda, bilinen tüm gerçekler silinip gidebiliyor hafızadan. Korkunç rüyalar görmeye başladım. Ellerim hissizleşiyor birine dokunurken, gözlerim renginden yoksun sadece bakıyor ama neredeyse tamamen görmüyor. Kentim alevler içinde ve yangınlar arasında çığlıklar , acılar içerinde yeniyetme sevdalılar. Maviden kırmızıya dönen bir deniz, iki yakanın da üstüne dolaşan dumanlar, feryatlar ve siren sesleri. Rüyaların en kötü en acımasızı bu olsa gerek diye düşündüm bütün gün. Yirmi haziran bugün, deprem veya sıradan bir felaket günü değil. Dönüm noktası da değil dünyanın ve ahirete direk yolculuk da söz konusu değil. Son sevdiklerimden bir kayıp yok, firari bir durum eksik bir değer yok. Kaybolan tüm güzellikler yerini başka güzelliklere bırkaıyor zamanla biliyorum, o vakit neden bu acı neden bu bilinmez can sızısı. Kentim neden alevler içinde ve ben rüyamda dahi neden kuşku içinde biçare bir bezginim. Neden herkes ağlarken feryatlar içinde koşuştururken bir sesle irkiliyor, kendimden birşeyler kaybediyorum. Hangi söz hangi ses beni rüyamda dahi panikletebiliyor nefes almamı, yürümemi engelleyebiliyor. Hayat rüyalarda sadece bir nesne mi obje mi yoksa aynı bilinmezlikle bir handikap mı. Hiçbir söz sıradan bir hareketin yerini tutamazken rüyalarda, neden benim rüyam söz ağırlıklı ve herhangi bir hareket anlam katmıyor yaşanılanlara. Kimler vardı mesela rüyamda, kimler canımı yaktı, hangi acılarla yoğruldu bu zaman, hangi ellerden geçti fikirlerim, hangi yürekler yeşertti bu acı düş’ü, çocukluğumdan bir hatıra değil elbet bu zaman, yaşanılanlardan ders de çıkarmam mümkün değil. Kelimelerden yoksun bu hayal zamanı ve ölümsüz sıradanlıklar durumu kime ne için verilen bir mesaj. Neden yirmi haziran ve neden bilinen tüm acılarla en güzel kentimde yangınlar. Ben neden içindeyim bu savaşın, kime yenildi kentim veya kime boyun eğdim kendimdeyken. Dalmadan rüyama kimden acı topladım, kim kabullendirdi bana yenilgiyi ve bu hangi saçma parodi. Hangi fikir fikirlerimi sildi, hangi insan beni rüyalarıma esir etti. Korkunç rüyalar görmeye başladım. Yirmisinde, kendimden de şüpheye düşecek şekilde herhangi bir ay’ın herhangi bir gününde. Balıklar su yüzüne çıkmış deniz üstünde cansız yatıyorlar mesela, sahi balıklar batmaz mı suda? Çocuklar neden daha az ağlıyor mesela ve kadınlarda tek damla gözyaşı yok, suratlarında ağır bir makyaj yada maske. Darağıcında bir ölü misali tüm kadınlar, sessiz sakin ve kendinden emin. Aynı gemide değilmiyiz oysa, aynı kentin sakinleri değilmiyiz? Korkunç rüyalar görmek için yanlış bir zaman sanırım, korkunç acılardan geçerken insan. Sesinin kısılması gibi bir sanatçının, elinin tutmaması gibi bir yazarın, gözlerinin görmemesi gibi bir ressamın, okyanusa açılamayan bir kaptanın. Korkunç rüyalar görmeye başladım yirmisinde haziranın. Kimliğim meçhul bir sokak adamı olurken bilinen en eski zamanın. Kentimde yangınlar içinde kaybolurken tanımadığım tüm yakınlarım. Saraç 20/06/09 erbil..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © seyfettin araç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |