Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Rüyamda bana, hiç tanımadığım birileri gelecekmiş. Zaten saçmalık burada başlıyor. Beni tanımayan birileri, ne diye bana gelsinler ? Hani gelinlik kızım da yokmuş ki , kız istemeye geleceklerdir desem. Bir karı – kocaymış gelecek olanlar. Bir de küçük kızları varmış. Bende bir telâş bir telâş , sormayın gitsin. Temizlikler yapıyorum, yemekler- tatlılar hazırlıyorum. Yani cumhurbaşkanı gelecek olsa , bu kadar telâş yapılmaz. Her şey de öylesine ters gidiyor ki. Bir bakıyorum evde tuz bitmiş , yağ yok, elektrikler gidip geliyor. Kek yapıyorum, kabarmıyor ; tavuk haşlıyorum , pişmiyor. Giymek istediğim bütün çoraplar kaçık , eteklerim kırış kırış falan. Henüz ütü de icat edilmemiş. Sıkıntıdan ter içinde kalıyorum. Derken ; çok genç bir kadınla, yaşını başını almış bir adam geliyor. Adam , daha kapımdan girerken “ Ne bu evin hali ? ” diyor. Ne gibi , diyorum ; ” Ev ev değil , çiçek sarayı ; her yanı çiçek. Dinimizce çok sakıncalı . Çiçekler , yoldan geçen erkeklerin dikkatini çekiyordur. Pencere kenarındaki çiçeklere bakan erkekler, sizi rahatsız etmiyor mu ? Yabancı erkeklerle göz göze gelmek çok nahoş bir durum. “ diye yanıtlıyor. Neyse, giriyoruz içeriye. Yerdeki antika kilim dikkatini çekiyor beyefendinin. “ Harika ! ” diyor…Ben , “ Seksen yıllık kilim ” deyince , kaşlarını çatıyor. ” Rica ederim SEKSEN demeyin ; çok tahrik edici bir sayı ” diyor. “ Seksen diyeceğinize , yetmişten on yıl daha fazla dersiniz , olur biter.”…Allahallah ! Nerden geldi bu adam diye ter basıyor sinirden. Gözlerini kilime dikerek konuşuyor : “ Kilime sarı renk , fazla vurulmuş. Biliyorsunuz ki Anadolu kilimindeki sarı renk, aşktan sararıp solmayı ifade eder. İmandan yoksun olanlar, ancak böyle aşk acısı çeker. Allah aşkını inkâr eden bir renk . Bu sarı renk, halının bütün değerini sildi süpürdü.” Tam o sırada kızcağız , bir kenarda duran bebeği görüyor ve bebekle oynamaya başlıyor. Adam, yerinden fırlayıp, bebeği alıyor kızın elinden. Bana dönüp, diyor ki : “ Uzun ve çıplak bacaklar, Mısır Piramidi gibi göğüsler…Çok tahrik edici bir bebek , kaldırın şunu. ”…….Utanacak ne varsa, ben de bir utanıyorum bir utanıyorum ; utancımdan yüzümde ateşler yanıyor sanki. Korka korka yemek masasına buyur ediyorum konuk aileyi. Hemen , masadaki tatlı dikkatini çekiyor adamın. Soruyor : “ Nedir bu tatlının adı ? ”…Kekeleye kekeleye “ di di dilber dudağı ” diyorum. Gözleri yuvalarından çıkıyor adamın. ” TDK’ ya dilekçe verip, bu tatlının adının değiştirilmesini isteyeceğim. Bir dilberin dudağının, benim ağzımda işi ne ? Cık cık cık ! ” Rüya bu ya , adamı evden kovmam gerekirken ; yerlere kadar eğilip özür diliyorum salak gibi ( af edersiniz ). Sonra gözlerini kısıp sigara böreğine bakıyor. “ Allah bilir, siz buna hâlâ sigara böreği diyorsunuz. Bu börek , insanları sigara içmeye teşvik ediyor ; sigara haram ! ” diye bas bas bağırıyor. İşte o anda ben küçülüyor küçülüyor, incir çekirdeği kadar kalıyorum. Kendimi temize çıkarmak için, “ Sanırım imam bayıldıya bir şey demezsiniz .” deyince, iyice kızıyor. ” Dini, imanı olmayanlar ; din adamlarımızla dalga geçmek için bu adı koymuşlar. Çabuk kaldırın masadan şu yemeği ! ” diye tepiniyor. Korkudan zangır zangır titreye titreye kaldırıyorum masadan imam bayıldıyı . Rüyamda, çok salak biriymişim sevgili okurlar. Diyor ki karısı : ” Şu sehpa üzerindeki yemeninin oyası ne kadar güzel ! ”……Oh ! Çok şükür, nihayet azarlanmaktan kurtuldum diye seviniyorum. ” O oyanın yöresel adı, Türkân Şoray’ ın Kirpiği ” der demez, adam başlıyor konuşmaya . ” Çektiği filmlerde rol arkadaşı erkeklerle fingirdeşen bir kadının adını böyle tarihi bir oyaya vermek , dinimizce hiç caiz değil.”….Kendimi kurtarmak için, “ Bakın ! Şu oyanın adı erkek adı. Zeki Müren’ in Yan Dişi. ” diyorum. Çatalını tam ağzına götürmek üzereyken, hiddetle masaya bırakıyor adam. ” Bu oyayı yapan genç kızlar ve hanımlar , sürekli olarak Zeki Müren’i , yani bir erkeği düşünüyorlar. Kim bilir, ne fanteziler kuruyorlar. Böyle sapkın hayaller, kızlarımızı dinden çıkarır. ”…İşte tam burada, rüya bu ya, başıma kocaman tokmaklar inip kalkıyor. Dişlerim birbirine vuruyor. Bu sırada adamın cep telefonu çalıyor. Ağzındaki yemek kırıntılarını bitirmeye çalışırken konuşuyor: “ Alo ! Merhaba Hanım !...İşte falan fişman, şu şöyle olacak, bu böyle olacak, vır vır, dır dır, kih kih kih , koh koh koh vs.”….Korka korka soruyorum, “ Kim bu hanım ? ” diye. Bana neyse. Göbeğini şişire şişire yanıtlıyor : ” İlk eşimdi arayan. İkinci ve üçüncü eşimle beraber benim için dünürlüğe gittiler. Sözü almışlar da, onun müjdesini veriyor. Bizim mahallede genç ve güzel bir kadının kocası öldü. Kadıncağız ortada kaldı. Kendisine imam nikâhı kıyacağım. Zavallı kadın yoksulluk çekmesin. İnsanlık ölmedi ya ! ” İşte o zaman anlıyorum , kimlerin bazı sözcüklerden ve görüntülerden neden rahatsız olduğunu ? “ Aç adam, gökteki Ay’ ı yufkaya benzetirmiş.” diye bir atasözü var. Kişinin kalbi bozuksa, seksen deyince “ seks ” aklına gelir ; süt deyince de “ dolgun göğüsler ” diyorum içimden….Sinirden , elektriğe kapılmış gibi zangır zangır titrerken, sarsıntıdan uyanıyorum. Bir bakıyorum, sıcak yatağımdayım. Uyanınca ; böyle bir Türkiye’ de yaşamadığım( ! ) için, sabah sabah zil takıp oynamak geldi içimden. Tam oynamaya başlayacağım sırada , içimden gelen ve sık sık beni uyaran ses şöyle dedi: “ Oynamanın sırası mı ? Tehlikenin daha farkında değil misin ? ” Tehlikenin farkında olmasam , hiç böyle rüya görür müyüm ? Eğer siz farkında değilseniz sevgili okurlar, aklınıza turp sıkayım söylemesi ayıp.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |