Herşey bir tren yolculuğunda başladı. Kelimeleri bölerek baktığım bir pencerenin uzanan görüntüsünde içimdekilerin aynası sandım.Sanrılarımın reel uzantılarının bu olduğuna inandım. Ardından koyu pembe perdeler çektim. Üstüne birde elbiselerimi çıkardım. Daha önceden hiç bulunmadığım bir yerde, hareket halinde çırıl çıplak tren raylarının sesini dinledim. tam bir saat olmuştu. Üstümü giyinirken tenimdeki sertliği hissettim, oysaki rahatlamam gerekiyordu.ereksiyon halinde kaldım bir süre. Benim öyle uzun ereksiyonlarımda olmadı hiç. Kalıplaşmış bir bedende çöküntü gibi kala kalmıştım. Elbiselerimi giyinirken ki sürtünmemiydi beni bu hle düşüren bilmiyorum. Trenden inene kadar bu böyle sürdü ve indim. Ayak bastığımda üstümdeki yükü trenden kurtarmanın sevinci vardı. Altında kalanların da acısı. Rüya gibi ama hayale benzemeyen nitelikte bir kan damlamasıydı. anladım ki insan düşünerek, düşüncesiyle değişik adımlar atabiliyor ve hükmedebiliyor.
Carol Sempre adında bir kadının o topal adımlarını aklıma getiriyorum o trenden inerken hiç topallamadan ilerliyordu ve asıl önemli olan unsur yanımda bir kadının oluşuydu ve nasıl olmuştu bunu da bilmiyordum. kalıplaşmış bir beton dedim ya, madalyonu boynunda schrödingerin kedisi gibi pardon kendisi gibi...
latin dansında büyüleyici olan şeyler gibi tılsımların anasına seslenircesine...
anısını anmak nedir bilirmisin sen...
Deneme 1 - 2 - 3
salt düşünce bazlı sentak bir arguman