Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Bu gün kendimi rahatsız hissetmiş hastaneye gitmiştim. Dedim ya hastanelerle aram hiç iyi olmamıştır. Hastanenin girişi her zaman ki gibi yine kalabalıktı. Hemen her yaş ve meslekten insan her adım atışışınızda karşınıza çıkıyorlar. Yüzlerde binlerce belli belirsiz ifade sarmalları. Bazısı içeri giriyor kimi hastaneden dışarı çıkıyor. Yaşlı bir adam daha genç birine omuz vermiş. Bu durum biraz şaşırtıcı geliyor ama genç adamın ayağındaki alçı durumu bana anlatmaya yetipte artıyor bile. Ağır adımlarla iki yanı çiçeklerle çevrilmiş taş bir kaldırımdan geçip giriş merdivenine ulaşmak için yürüyorum. Adımlarım ileri doğru ama içimde tarifi imkânsız bir duygu beni ilerlemekten alıkoymaya çabalamakta sanki. Daha ileri gitme yolda geri dön diyor bir ses. Aldırmadan girişe doğru yürüyorum. Taş basamakları isteksiz olsa da çıkıyorum. Ben yukarı doğru hamle yaparken, sağımdan ve solumdan inen insanları görüyorum. Merdivenleri çıkıyor, çamlı giriş kapısından içeri adımımı atıyorum. Kaydımı yaptırıp yine merdivenler çıkıyor, koridorlar geçiyorum. Her kapının önü insan dolu yine… Son koridoru dönüyorum, bilinçli yâda istemeyerek kafamı kalabalık koridorlardan birine çeviriyorum. Odaların önündeki bankları bilirsiniz; sıranın size gelmesini beklerken yorgun bedeninizi bir parça dinlensin diye bıraktığınız banklardan söz ediyorum. Gözüm o banklarda birine takılıyor.; uzun siyah sacları yine siyah bir toka ile bağlı. Sırtında siyah ve topuklarına kadar uzayan bir mantosu var. Mantonun düğmeleri de siyah. Kendinden daha yaşlı iki bayanın arasında oturuyor. Yaşlı bayanlar konuştukça hiç lafa karışmamasına karşın, arada sırada bir birine bazen ötekine dönüp onaylarcasına başını sallıyor. Kimi kez konuşulanları mimikleri ile ya onaylıyor ya da onaylamıyor. Onu yeni görmeme karşın, yıllardır tanıyor gibiyim. Sanki beynimin satır aralarında yer tutmuş bir tanıdık. Evet, tanıyorum onu ama nereden ve nasıl. Derken kadının yanına genç bir erkek yaklaşıyor. Elinde tahlil kâğıtları olduğu belli olan evraklar var bu genç adamın. Adamı da tanıyor olabilirmiyim diye dikkatli bakıyorum. Bu benim. Ama bu imkânsız diyorum kendi kendime hem burada hem orada nasıl olabilirim. Kadını daha yeni görmüştüm. Adam, yani ben elimdeki kâğıtları kadına doğru üzgün ve yıkı bir şekilde uzatıyor. Tahlil sonuçlarını ona anlatıyorum. Yüzümdeki ifadeden sonuçların pekte iç açıcı olmadığı hissine kapılıyorum. Dizlerimin bağı kesiliyor birden; ayaklarımın altında zemin ikiye ayrılıp içine düşüyorum sanki. Bir girdaba düşerken tüm hayatım gözlerimin önünden akıp geçiyor; hastane girişindeyim, içeri adı atıp atmamak arasındaki tereddüt anındayım. Kaydımı yaptırıyorum, koridorlar geçiyor, merdivenler çıkıyorum. Hastane yeni temizlenmiş her yan deterjan kokuyor. Benim deterjan’ a alerjim olduğu geliyor aklıma… Gözümü bir hastane odasında açıyorum. Başımda uzun siyah saçlı, kara saç tokalı bir bayan bana bakıyor. Elimi uzatıyorum tutsun diye ama o tutmuyor ellerimden. Bir boşluğa düşüyor bedenim, yer yarılıyor ayaklarımın altından. Düşerken bir soru takılıyor aklıma, siyahlı kadın sen kimsin?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © eyyüp yıldırmış, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |