Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Ber’in, dışarı çıkmaksızın evinde geçirdiği dokuzuncu günüydü; bugün. Elemanı Secret’e; ‘Belirsiz süreye kadar ofise gelmeyeceğini, soranlara işi nedeniyle memleketi Mar kentine gittiğini geliş tarihinin belli olmadığını, duruşması olacak dosyalar ve acil durumlar için ise meslektaşı ve arkadaşı Avyard’la bağlantıya geçmesini,’ belirttiği günden başlayan bir süreydi bu. Bu kısa süre içinde Ad kentine gelmesinden itibaren başından geçen olayları tekrardan yaşamış gibiydi... Med’le ilgili olan kısımlarda en ince ayrıntılara kadar girerek geçmişin muhasebesini yapmıştı... Markız ve Med’den aynı anda olmuştu. Kendisini hayata bağlayan iki varlıktı bunlar... Markız’dan olmamak için Med’den olmuştu. Markız ise; tanımadığı Med’le olan ilişkisinin nefretini farklı kanalla kusmuştu. Markız’ın kendisini terk etmesinden ziyade en çok buna kızıyordu. Yıllar-ca çıktığı kızı tanıyamamıştı. Zor durumunda kendisini terk etmişti. Med’in gerçek olup olmadığına yönelik her türlü olasılığı irdelemişti. Ondan Markız’a söz etmesi nedeniyle önceden uyarısında belirttiğini gerçekleştirmiş bağlantıyı koparmıştı veya içselinin yarattığı sanal bir kişilikti, tümden halüsinasyonlar görmüştü... İkinci olasılıkta kendisini ikna edemiyordu... Sık sık aralarında geçen diyalog içerikleri, geleceğe yönelik sunduğu sezgileri, uyarıları neredeyse tamamen doğru çıkmıştı ve çıkmaktaydı. Gerçeğe ulaşmak için bayağı güç sarf etmişti. Yine sanal seanslar olacakmış gibi bir çok kez kanepeye uzanıp gözlerini kapatmasına karşın duyumsama sağlayamamıştı... Geçmişte Med’le yaşadıkları sanal ise, bu kadar sanal gerçeklik karşısında, yaşanan gerçekliğinde sanal olduğu söyleminde bulunmuş bir yunanlı filozofu anımsadı. Mağara örneğindeki kişilerden biri gibi yaşıyordu sanki. Bu alt olasılık beynini bayağı karıştırdı. O halde yaşadık-larım ve yaşayacaklarım da sanaldı ve ben bunun farkında değilim... Buna karşın; içsel tartışmalarından elde ettiği tüm veriler Med’in sanal olmadığında yoğunlaşıyor, ağırlık kazanıyordu. Bu inançla Med’le daha önceden bir çok kez konuştuğu telefon numarasını yeniden arıyordu. Değişen bir şey olmuyordu. Markız’ın yanında telefon açtığında ilk kez duyduğu kadının daha sertleşmiş ve tehdit dolu sesi dışında bir değişiklik olmuyordu... Ber’in evden çıkmaması en çok kapıcı Kap Bey ile çevre esnafına yaramıştı. Evin içinde kah dolaşarak, kah uzanarak içsel irdelemeleri nedeniyle harcadığı beyin ve bedensel enerji açığını kapamak... Çiğneme, yok etme, eritme, yutma, oyalanma, hormonsal salgılarını ikna etme, gibi güdüsel motivasyonlarının da etkisiyle, Kap Beye her türden gıda, içecek siparişlerinde üstü kalsınlarla verdiği bedeller birçok kez tekrarlanıyordu. Alkollü içecek tüketimi normal sınırlarının üzerindeydi. Harcanan parala-rın kaynağı ise, evini kendisi için Tut-Bırakma Kursevine dönüştürmeden önce bir tefeciden almış olduğu faizli paraydı. Gün ışığını görmemek için kalın perdeleri çekmiş, zaman kavramını yitirmek için duvar saatini masanın üzerine yüzükoyun yatırmış ve kol saatini de çekmeceye kapatmıştı. Genelde soyunuk dolaşıyordu evde... televizyonu sürekli kapalıyken, müzik seti uyuma seansları dışında kısık ayarda açıktı. Evin içi batakhane ortamını yansıtıyordu ve kendisiyle barışıktı. Kişisel bakımını önemsemiyordu. Duş almaması bir yana el yıkamalarının sayısı bile normalin çok altındaydı. Hazır getirttiği şiş piliç, kebap gibi yağlı yiyeceklerden sonra el temizliğini çıplak vücudu; dudak ve çevresi-nin temizliğini ise diliyle yapmaktaydı. Geçen Pazar Yel’in "Tık Tıklı Tam Temizlik" firmasından gelen temizlikçi bayana da kapıyı açmamıştı. Bir ara Artsa’yı ve intiharını anımsamış, yaşamına son vermesine ramak kalmıştı. Ama, geçmişindeki karanlık noktalar ile geleceğini merak etme arzusu, bu kararının üzerine çıkmıştı... Bir süre sonra intihar düşüncesini beyninden tamamıyla silmişti. Kapı zili!... "Yine Kap Bey!.." diye düşündü. Gerekli gereksiz kapı çalmalarından bıkmıştı onun... Ama bunu söyleyip, onda kendisine karşı oluşmuş hoş duyguları yok etmek istemiyordu. Bu başka dairelerde oturanlardan daha çok kendisiyle ilgilenmesinde, bahşişler dışında diğer-lerinin kullandığı ve hoşa gitmeyen "Kap efendi," yerine "Kap Bey!" demesinin de etkisi var mı?" diye düşünürdü. İzlediği yerli dizi ve filmlerde bile duymaktan nefret ettiği bir hitap şekliydi; "Efendi!" kelime-si... Ayırımcı, aşağılayıcı ve bunu resmileştiren etiket gibiydi... Kapı gözetleme deliğinden baktı. Tahmininde yanılmıştı. Dışarıda Solkol ve yanında ilk kez gördüğü bir bayan vardı. Ses çıkarmamaya çalışarak salona geri döndü, kısık sesle çalmakta olan müzik setini tamamen kapadı. Zil üst üste çalmaya devam ediyordu. Birkaç dakikalık aradan sonra tekrar çalmaya başladı. Benim evde olmadığımı sanıp, giderler, diye düşünüyordu Ber. Ziyaretçiler onu yanılttı. Zil sesleri kapı vuruşlarıyla beraber sürdü bu kez. İnatçı misafirlerine kapı arkasından seslenmek zorunda kaldı "Şimdilik müsait değilim. Daha sonra görüşelim!..." "Bu laflarla geri döneceğimizi mi sanıyorsun!" diyen Solkol’un sesi duyuldu. Sesin devamı, tehdit içerikliydi. "Bir dakika içinde hazırlanıp kapıyı açmazsan, kırıp gireceğim!..." Solkol’un dediğini yapacak kadar deli olduğunu biliyordu. Apartmandaki sakinlerin başlarına doluşacağı endişesiyle, ısrar mağduru statüsünü kabullenip, "Tamam! Açacağım. Biraz bekler misiniz?..." diye bağırdı. İç çamaşırla, tişört şort giyimi sonrası kapıyı ardına kadar açtı. Kapıda bekleyenlerden gözlerini kaçırarak, sağ eliyle içeriyi işaret etti. Ses vermeden, "Buyurun!" mimiğinde bulundu. Önce kadın ziyaretçi girdi. Ardından Ber’i sıyırarak içeri dalan Solkol... Solkol, odaları tek tek dolaştıktan sonra salona girdi. Süt dökmüş kedi görüntüsü Ber’e hiç yakışmamıştı. Kendisi de bunun farkındaydı ve bu görüntüyü vermekten rahatsızlık duyuyordu. Beklemediği ve istemediği her iki ziyaretçiyi gözleyerek, onlara "Hoş geldiniz!" dedi. Ziyaretçiler, "Hoş Bulduk!" yanıtını yalancı konumuna düşmemek için sözleşmişçesine vermediler. Solkol, şefkatli bir baba sıcaklığıyla, "Kaç gündür ev ve cep telefon-larını arattırıyorum!" dedi. "Neden yanıt vermiyorsun?... Ne yapmaya çalışıyorsun?..." Ber, Solkol’u yanıtlamak yerine suskun kalmayı tercih etti. Solkol, burnunun ucunu iki parmağıyla sıkar gibi yaparak, "Ahıra çevirmişsin burayı... Yel’in gönderdiği temizlikçi bayanı da içeriye almamışsın..." dedi. "Leş gibi de kokuyorsun. Duş al!.. Üzerine temiz bir şeyler giyin. Konuşacaklarımız var..." Solkol’un konuşma edası emredici nitelikteydi. Buna boyun eğmesi, başkaca talimatların da arkasından gelebileceği kanısını uyandırdı kendi-sinde... "Hiçbir şey yapmak zorunda değilim," dedi bağırarak. "Bana emir veremezsin. Beğenmiyorsan çeker gidersin... Seni ben çağırmadım." Solkol, tepkisini ters bakışlarıyla verdi. Ber, bağırtılı konuşmasını sürdürdü. "Beni yalnız bırakmanı istiyo-rum..." dedi. "Güvenliği arattırma bana!" Solkol, Ber’in son sözleriyle cep telefonunu uzatarak, "Al! Ara!... Bekliyorum!..." dedi. Ber, telefon makinasını alarak sehpanın üzerine bıraktı. "Geçmişteki kişiliğimi takınırım, haberin olsun!... Ben böyle laflara pabuç bırakmam!... Dediğimi şöyle veya böyle yapacaksın!" Solkol. "Sen duş alırken ben etrafı toparlayacağım." Ber, önüne baka baka banyonun yolunu tutarken Solkol vakit kaybetmeksizin etrafı toparlamak için harekete geçti. Duşunu alan Ber, bu kez sakal ve bıyığını kesmesi için banyoya yeniden gönderilmişti. Kirden arınmış ve tıraşlı yüzle geri dönen Ber, Solkol ve onla birlik-te gelen bayana; "Bir şeyler içer misiniz?” teklifinde bulundu. Teklifinin kabul edilmemesi üzerine kendisine içecek bir şeyler almak için mutfağa yöneldiğinde Solkol’un engellemesiyle karşılandı, "Ber!... içmeyi boşver Cupsi hanımın fazla zamanı yok. Birkaç dakika konuşalım..." Solkol, birlikte geldiği kadını işaret ederek, "Bu bayan Cupsi hanım," diye tanıttı. "Ruh ve Ters Algılama Tedavi Merkezi Hastane-sinde, psikolog olarak çalışmaktadır. Ayrıca, Ad kenti Üniversitesi Psikoloji bölümünün derslerine dışarıdan eğitmen olarak girmektedir. Geçmişe dayalı dostluğumuz vardır kendisiyle. Sağ olsun bir güzellik yaptı, beni kırmadı ve geldi... Senle konuşacak..." Ber, "Ben, deli, değilim!" diyecekti ki Cupsi’nin konuşmasıyla söz, dilinin ucunda takılı kaldı. Cupsi’nin ruhani sesi onu frenlemişti. "Ber Bey!... Markız, Bazı ayrıntılar dışında sizi bana anlattı... Mesleğinizin bayağı stresli uğraşlar içerdiğini tahmin edebiliyor ve sizi anlayabiliyorum. Birçok zorluklarla tek başınıza mücadele etmeniz kolay değil tabi ki... Bana başınızdan geçen ilginç olaylardan söz edebilir misi-niz?..." Ber, gözlerini Cupsi’ye dikerek, "Sizinle bu koşullarda tanışmamız hoş değil... Yine de memnun oldum... Anlatılarınızın ne anlama geldiğini bilecek kadar psikoloji kitapları karıştırdım. Sizi bir yükten kurtara-yım; çocukluğum çok güzel geçti, aileden veya çevreden hiçbir kötü muamele görmedim. İçselimde bastırdığım hiçbir anım da yok... Bilinçaltım terte-miz..." dedi. "O halde bunu geçelim, bu döneme gelelim... Markız isimli bayan, bana Med isimli bir arkadaşınız olduğundan söz etmişti... Ayrıca, Solkol sayesinde tanıştığım, bir temizlik firmasından geçen pazar evinizi temizlemeye gelen Yeleleman isimli bayan da bu ismi sürekli mırıldana-rak, garip davranışlar sergilediğinizi en son gelişinde ise içeri almadığınızı belirtmişti." Cupsi, derin nefes alarak vurucu soruyu yönlendirdi. "Sizi bu kadar etkileyen eve hapis olunmanızı sağlayan, pislikle barışık yaşamanı-za yol açan, Med kim?..." Ber, soru kendisine yönlendirilmemiş lakaytlığıyla, "Solkol! Markız nasıl?..." diye sordu. Solkol, ara soruyu bertaraf etmek için derhal yanıtladı. "Senle bozuştuktan sonra benim işyerinden çıkışını aldı." "Haber alabiliyor musun?" "Ber, Lütfen!... Cupsi Hanım size bir soru yöneltti!..." "Haber alabiliyor musun?..." Solkol, inatlaşmanın ortamın esas amacına gölge düşürmesini engellemek için çok sonra söylemesi gerektiğine inandığı bilgiyi verdi. "Markız’dan sana umut yok artık," dedi. "Neden?..." "Zaman ve ortam gerçek kişilikleri ortaya çıkaran öğelerdir." " ?!.." "Markız’ın gözleri yükseklerde, onun gibiler senin gibileri ancak basamak olarak kullanır. Onun emellerini gerçekleştirebilecek seviyede olmadığından seni terk etti. O, arkasından kederlenmeye değmeyecek biri... Bunu sana daha önceleri de söylemek istiyordum... Ama yanlış anla-şılmaktan korkuyordum." "Markız, Med isimli bayanla olan ilişkimi duyması üzerine sinirlenmişti. Beni kızdırmak için bireysel ekonomik sorunlarımı öne sür-dü. O, belirttiğin yapıda olamaz... Bir gün bana dönecektir." "Hiç heveslenme derim." "Bilmediğim bir şeyi mi biliyorsun?..." Ber’in gerçekleri bilmesinin yararı olacağına inanıyordu. "Hani bir ara sana sözünü etmiştim. Akşamları lüks bir arabanın onu aldığından..." "Evet!.." "Küçük çaplı bir araştırma yaptım. Araba, Maf’ın yeni adamlarından birine aitmiş..." "Markız’ın Maf’la ne ilgisi olabilir?..." "Bunu da duymak hoşuna gitmeyecek!" "Son günlerde duyduğum hiç bir şey hoşuma gitmedi. Bir fazlasını daha kaldırabilirim." Solkol, başını eğerek, sağ koluyla kavis çizer gibi sinirli bir hareket gösteriminde bulundu. "Markız, aylardır, Maf’la çıkıyormuş!" "Yalan söylüyorsun!" "Maf’tan ayrıldığımdan beri hiç yalan söylemedim." "Kanıtlayabilir misin?..." Solkol, "Kanıtı kolay ama riskli olabilir..." dedi. "Ajnükgülavnezdem Bar’da solist olarak çıkıyor..." "Buna gülerim işte!..." Ber soğuk gülüşlerdeydi. Kanıt doyurucu gelmemişti. Kanıt desteksizdi. "Markız müzik kulağına ve sesine sahip değil... Bunu sadece ben söylemiyorum. Yerel yönetim konservatuarın-daki eğitmenin söylediğini kendisinden duymuştum Müzikle egosunu tatmin etmek için uğraşırdı." Solkol, gözlerini bir eğitmen edasıyla, Ber’e dikerek, "SodGom ülkesindeki önemli bir gerçeği unutmuş gibisin." dedi. "Sodgom Ülkesin-de, her alanda etkin boy gösteren Mafya, birine yükselmesi için herhangi bir alanda bel verdiği zaman onun yetenekli veya yeteneksiz olmasının bir önemi kalmamaktadır. Sadece okuma yazmayı bileni bile çok yetenekli yazar ve gazetecilerden oluşan bir grubun üzerinde yazı işleri Müdürü yapabilir... Müzik eğitimi almış veya bu eğitimi almamış olmakla birlikte doğal yetenekleri nedeniyle sesi ve yorumu çok güzel sanatçıların üzerine, bu özelliklerin hiç birine sahip olmayan kişileri kitle iletişim araç-ları ve medya kanalı ile çıkarabilir... Örnekleri, çoğaltmamı ister misin?..." "Bilineni bildiriyorsun?... Hadi dediğin gibi barda sahne almış olduğunu kabul edeyim... Maf’la çıktığı konusunda kanıtın var mı?..." "Markız, Maf’ın satın aldığı ve döşediği bir dairede kalıyor... Ailesinin evinden ayrıldı." Ber, kendisini terk etmesinden sonra bir çok kez hatta akşamları da Markız’ın evini aradığını, onun annesinin sürekli ‘daha gelmedi’ yanıtı verdiğini anımsadı. Ayrıca, Solkol’un haber kaynaklarının sağlam olduğunu isteksizce kendisine itiraf etti. "Ama nasıl?... "Markız ile Maf birbirleriyle nasıl tanışmışlardı?..." "Senin sayende?..." "Benim mi?" "Evet! Senin sayende. Maroğlu ve adamlarının saldırısından sonrası-nı hatırla. Maf, Markız’ı resmi mercilerde nasıl ifade vermesi konusunda yönlendirmek için ofisine çağırmıştı. O zamandan beri arada telefonla hatırını sorardı. Çiçek falan gönderirdi, evine..." "Şimdiye kadar nasıl haberim olmamış?..." "Önceleri bağlantıları bu kadar sıkı değilmiş. Senin ekonomik bozul-ma sürecine girmenden itibaren ilerleme kaydetmiş..." Ber, aniden ayağa kalkarak, "Solkol, içecek bir şeyler almamı engel-leme?... Sert bir tepki göstermek zorunda bırakma beni."dedi. Solkol bu uyarıya aykırı hareket etmesinin yararsız olduğunu anlamıştı. Ortam, onun içmesini gerektiriyordu. İçmesi için gerekli koşullara da sahipti. Solkol, "Aynısından bende alayım," diyerek, Cupsi’ye baktı. Cupsi bu bakışa, başını sallayarak yanıt verdi. Bu kez, "Bir tane de Cupsi hanıma getir!" dedi Solkol. Kapağı açılmamış şarap şişesi ve üç kadehle geri dönen Ber’in gözlerinden yaşlar akıyordu. Kesik kesik süzülen damlalar, gerekli damlalardı. İçsel rahatlamalar sağlatıyordu Ber’e... Duygusal hıçkırıkları duyulmuyordu ama, gözyaşları sessiz bağırmalardaydı. Solkol ve Cupsi bunu sezinliyorlardı. Solkol’un elleri, Ber’in ellerine göre daha az titrekti. Şarap şişesini Solkol açtı. Her biri dolu kadehini normal içim süresinden önce boşalttı. Üç kadeh tekrar dolu moduna getirildi. Bu arada, Cupsi, Solkol’a gözle işaret attı. Zamanıydı... Solkol, yayıldığı koltuktan doğrularak, "Bizler sana yardımcı olmak istiyoruz," dedi. "Böyle gidersen daha fazla kötüleşeceksin. Cupsi’nin gözetiminde Ruh ve Ters Algılama Tedavi Merkezi Hastanesinde bir süre kalman yararlı olacak. Sen ne diyorsun?" "Benim ruhum ve aklım yerinde..." Solkol’un yüzünde acı dolu bir gülümseme oluştu. "Senin deli olmadığını ben de biliyorum," dedi. "Ama; iyi görünmüyorsun. Tedaviye ihtiyacın var." Cupsi, kendi alanına giren bir konuyu uzman olmayana bırakma niyetinde değildi. Solkol’un sözünü kesti. "Markız’ın senin üzerindeki etkilerini duyumsayabili-yorum. Ancak; Med konusunda bilgi edinemedik. Onun hakkında bizi aydınlatabilir misin?.." "Med benim her şeyimdi." "İkinci sevgilin miydi?..." "Ondan da öte bir şeydi." "Yani?..." "O, bana benden daha yakın biriydi." "Onunla görüşme imkanı sağlayabilir misin?" "Onunla son günlerde bende görüşemiyorum." "Adres veya telefonu?..." "Adresi yok, telefonuna başkası çıkıyor." "Biraz açar mısın?... Med’le görüşememekten dolayı içselinde yaşadığın duygu ve düşünceler?.." "Hiçlik, yokluk... Şu anda yaşayıp yaşamadığımı dahi sorgular oldum..." Cupsi, Ber’in verdiği yanıttan dolayı yüzünü buruşturdu. Solkol’a bakarak endişesini ortaya koydu. "Ber, senin hasta olmadığını ben de kanaat getirdim. Ama iyi bir terapiye gereksinimin var. Beyninizin içindeki düşüncelerinizi, duyguları-nızı sesli ifade etmenizin yararlı olacağını bilmeni isterim... Hasta muamelesi yapmayacağım, bir arkadaş gibi belirli saatlerde görüşeceğiz, karşılıklı terapilerde bulunacağız." Ber, sonuçta şöyle veya böyle ikna edilemediği takdirde Solkol’un kendisini rahat bırakmayacağını tahmin ediyor, bir taraftan da böyle bir kuruluşa gitmesini gerektirecek rahatsızlığı olmadığını düşünüyordu. Cupsi’nin son cümlesini tutmuştu; sesli düşünmeye, uzman kişilerle bilgi alışverişinde bulunmaya gereksinimi vardı. Hasta muamelesi yapılmaya-cağı sözünü de almıştı. "İstediğim zaman sözünü ettiğiniz terapileri sona erdirip hastaneden çıkma imkanım olacak mı?" Bu; anlam olarak, Ber’in terapiyi kabulü anlamına geliyordu. "Elbette," dedi Cupsi sevinçle... *** 36 Ruh ve Ters Algılama Tedavi Merkezi Hastanesinde geçirilen on beş günlük süre, saatler süren terapiler sonucunda Ber’de oluşan ve resmi rapora da yansıyan sonuç birbirinin aynısıydı. "Kişisel transa geçerek kendisini hipnoz ediyordu... Ber’in bazen yoğunlaşan altıncı his ve algılama yeteneklerinin kendisinde oluşturacağı, insanüstü kişilik kompleksini, bir sanal kişilik yaratıp onunla özdeşleştirerek narsist eğilimlere sapmaktan sıyrılmıştı. İçselinde duyum-sadığı, fakat kabullenip kabullenmeme çelişkisinde beyninin zorlanacağı patlama noktasına geleceği korkusuyla bir kısmını o sanal kişilikte somut-laştırmıştı. Olumsuz etkiler karşısında savunma mekanizması geliştirerek Med ve bağlantılı kişi ve olayları hayal aleminde yaratmış, onları var- ederek kısmen rahatlamıştı. Bu birinci olasılıktı. İkinci olasılık ise; doğal yapısına aykırı yaşam biçimi ile mesleğinin kendisinde kimlik bunalımına neden olmaması için çift kişilik oluşturdu-ğuydu. Kötü damgalı davranış ve düşüncelerini bir kişilikte somutlaşmış, doğal ve iyi değerlerini ise Med ismiyle sanal diğer bir kişilikte oluşmuş, her iki kişilik birbiriyle savaşıyorlardı. Günahla dolu kişiliğini, iyi kişiliğiyle yok etmeye çalışıyordu. Üçüncü olasılık, tüm istek, arzular, düşünceler, duygularını karşılayabilecek, kendisini özümseyebilecek, anlayabilecek, olumsuz tepki verebilecek istediği gibi bir arkadaş bulamamanın verdiği sıkıntıyla, bazı yönlerini kendinden sıyırarak sanal arkadaş var etmiş, yalnızlık fobisinden kurtulmuştu... Cupsi ve diğer uzmanlara göre her üç olasılıkta az veya çok, birlikte veya ayrı ayrı gerçekleşmiş olabilirdi. Dışarıdan gelen bir etki gerçek sandığı bu sanal dünyayı yıkmıştı... Markız’ın zorlamasıyla sürekli Med’le görüştüğünü sandığı telefon numarasının bir başkasına ait olduğunu ve görüşmelerinin aslında gerçekleşmediğini anlamasının verdiği şokla bilinçaltı duygu ve düşünce-ler aydınlanmaya başlamıştı. Sonuçta, Ber’de uzmanların bu gerçeğini kabul etmişti. Yani; Med ve Med’le bağlantılı olayların tümü hayal ürünüydü ve yalandı..." Daha bir çok alt çıkarımlar sonuç raporunu süslüyordu. İçsel boşluğunu bir şekilde dolduramayınca böyle bir sanal kişilik ve alem yaratması kendi mantığına da uygun gelmişti. İstemediği bir sonuçta olsa kesinlik güzeldi; en azından yüzlerce olasılıktan, şüphe ve irdelemelerden kurtulmuştu. Buna rağmen, gerçek sanarak yaşadığı sanallıklardan pişman değildi. Kendi özünü, yarattığı sanal kişilikle tanımıştı. Arzuladığı ve aradığı her şeyi Med’de somutlaştırarak uzunca seneler geçirmişti. Kötü yanlarını törpülemişti. Aynı yapının ve ortamın tekrardan oluşmaması için kendisine hitap edebilecek, algılayabilecek, anlayabilecek kişilerle sürekli görüşmesi gerektiği telkin edilmişti. Telkinleri kulak arkası etmemesine rağmen Med sanal kişiliğinin yerini alabilecek gerçek kişiyi bulabileceğinden o kadar umutlu değildi. Med isimli sanal kişilik ile elde ettiği o kadar düşünce ve duygu birikimi vardı ki; bunların yok olmasına izin vermeyecekti. Bir şekilde bunları başkalarıyla paylaşmak istiyordu... Birçok kez görüştüğünü ve Med’e ait olduğunu sandığı telefon numarasına bir başka bayanın çıkmasından sonra, gerçek aramalara dönüştürmüştü. Bundan bizar olan kadının devlet avukatına şikayette bulunmuştu. Cupsi ve diğer üç uzmanın hazırladığı rapor örneğini devlet avukatına göstererek, "Ruhsal bunalım nedeniyle yarattığı Med isimli bir bayanın telefon numarası sanarak defalarca aradığını... Bayanı rahatsız etme suç kastının olmadığını," savunmasında belirtmişti. Bu nedenle kendisi aleyhi-ne, kamu vicdanı adına dava açılmamıştı... Sanal dünyasının yıkımı nedeniyle oluşacak boşluğu hissettirmemek için Solkol ve Cupsi ellerinden gelen gayreti gösteriyorlardı. Evde ve hastanede geçirdiği yirmi dört günlük süre içerisinde her ne kadar meslektaşı Avyard, acil durumlarda devreye girerek gerekli yardımları yapmışsa da bizzat kendisinin ilgilenmesi gereken işler yığıl-mıştı ofisinde... Sabahtan beri pek azını bitirebilmişti... Gelen ziyaretçileri ve müşte-rilerine eşlik etme amacıyla sayısını hatırlayamadığı kadar çay içmişti. Eleman Secret, çay getirip götürmekten bitap düştüğünü; bir sözle ifade etmemişti. Kasadaki nakit paralar ev ve işyeriyle ilgili iş ve cep telefonlarına, elektrik, su, bina aidatına, zorunlu aylık sigorta primine, devletin aldığı değişik isimlerdeki vergi ve harçlara, kırtasiye giderlerine, sekreterin birikmiş haftalıklarına, ve aylık mağaza borçlarıyla, nakit dışı alışveriş-lerde kullandığı kredi kartı ödemelerine yetişmemişti. Son aylarda gelen işlerden elde edilen paralar, ofis ve ev giderlerini tam olarak karşılamakdan uzaktı. Maf’la, İşçi Sendikasıyla, Legal XYZ partisiyle arayı bozmasaydı... Ayrıca gelen müşteri adaylarıyla, yakınlarına danıştıkları işler konusunda bazı meslektaşları gibi kesin olumlu karar alacağı doğrultusunda garanti vermiş olsaydı ve bazı gerçekleri, olumsuz olasılıkları hatırlatmasaydı bir çok işten olmayacaktı... Ama en azından onurlu duruyordu ve kendisiyle çelişki yaşamıyordu. Aynada kendi yüzüne ve gözlerine rahatlıkla bakabi-liyordu. Bu duyguları, maddi sorunlarını çözmese de ruhsal doyum sağlı-yordu kendisinde. Doğruluğu resmen kanıtlanmamış ama toplumda yaygın bazı söylentiler vardı oysa. Belirli kişilerle bazı ilişkileri yürüterek istenen sonuçları alan bazı avukatlar nedeniyle tercih edilen avukat, hukuk kural-larını, yasaları iyi bilen ve yorumlayan, bu yönüyle müşterisi yararına çıkarımda bulunup sonuç alan, aldıran, değil; hangi yolu kullanırsa kullan-sın ‘iş bitirici avukat’ niteliğini taşıyan kişilerden olmaya başlamıştı. Haksız rekabeti doğuran ve gerçek hukukçuların alt planda kalmasına neden olan bir durumdu bu... Aynı şekilde hareket edemeyen, mesleğin ve bireysel ve toplumsal etik değerlerin etkisinde kalan çoğunluk avukatın bu şekilde çalışmaması; vergilerini, büro kirasını dahi ödeyememe sonucunu doğuruyordu. Sıkıntılı yaşam içinde bürolarına git-gellerdeydiler. Bu ‘ne acı bir durum...’ diye geçirdi içinden Ber... Bu ilişkileri kendiside bir zamanlar Maf’la yürütmüş ve tanık olmuştu. Bireysel etik değerleri bazen nüksetse de paraya olan gereksinimleri sessiz kalmasına neden olmuştu. Bunun muhasebesini birçok kez kendi kendisine yapmıştı. Artık mesleği-ni, kendi oluşturduğu bireysel etik değerlerine göre yürütme ihtiyacın-daydı. Bu genel meslek ve etik kurallara da benzerlik arz ediyordu. Hatta, avukat tutulmadan bazı görevlilerle bağlantı kuran kişiler veya bir şekilde bu ilişkileri yakalayan kişiler bir avukatın hukuk kuralları çerçevesinde elde edemeyeceği kadar olumlu sonuçlar elde etmeye başlamışlardı. Bu durum, yıllarca eğitim almış, mesleki yaşamı süresince sürekli inceleme, araştırma yapmak, hukuksal bilgilerle kendisini güncellemek zorunluluğunu hisseden avukatların, toplum nazarında ikinci plana itilmesine neden olmaktaydı. Ber, bu yapının bozulması gerektiği inancıyla o yapıda artık bir tuğla olmak istemeyeli epey bir zaman geçmiş-ti. Bu anlamda hukukçuların genelinin düşüncesini taşıyordu. Ber, bunları bağıra bağıra bu yapıyı sunmasını isteyenlerin yüzüne haykırmak istiyordu... Bunun, müşteri kaybına neden olacağı ve sonuçta büro kira parası dahi ödeyemeyecek konumdaki avukatlardan olacağı korkusu tartışmasını engelledi. Kaldı ki cebi şişkin olan müşterilerin çoğunluğu bu yaklaşım-daydı... ‘Daha yumuşak bir söylem kullanmalıyım,’ diye düşünerek, "Bu tür ilişkilere girmiyorum. Kaldı ki, bu dosyanın görüşüleceği Yargı üyelerinin geneli, Yargı Başkanı ve devletin avukatı bu tür tekliflere sıcak bakmayanlardan oluşuyor. Dosya içeriği, duruşma aşamaları ile hukuk kuralları dışında hiçbir şey onları etki altına alamaz," demesi de pek etkili olamıyordu. Solkol, Ber’in para kazanması için uğraşıyordu. Birçok kez "Bazı meslektaşları gibi neden hareket etmediğini" söyleyip dururdu kendisine... Bundan sonra almak istediği işlerde öncelikle alacağı ücreti garanti-ye almalıydı. Verilen avanslar o işten alacağının yarısı bile etmiyordu.. Müşteriler, işlerini bitirinceye kadar oyalıyor, işleri bitiminde de bakiyeyi alamıyordu. Bu hatırı sayılır çoğunlukta gerçekleşmişti. "Çayınızı soğutmuşsunuz. Yenileyeyim mi?" diyen Secret, dikkatini dağıttı. Gözlerini Secret’in gözlerine anlamsız şekilde diken Ber, sorunun yinelenmesi üzerine, "İyi olur," diyerek olumladı isteği... Masasında bekleyen dosyaları inceleme güç ve enerjisi kalmamıştı. Yarın bakarım, diye düşünerek yanıbaşındaki etajerin üzerine koydu... Konuşmak istiyordu. İçini açmak, karşılıklı duygu düşünce alışveri-şinde bulunmak... Boşluğunu doldurmak... Bunlara müthiş bir arzu duyu-yordu. Bu durumlarda istediği muhatabı bulabilmek kolay değildi. İnter-nete girmeye karar verdi. Bağlantıyı kurdu, rast gele seçtiği isimlere "Merhaba!" dedi. Yaklaşık dokuz kişiye selam vermesine rağmen sadece bir kişi buna yanıt vermişti. Sıradan sorular ve yanıtlar karşılıklı geldi, gitti. "Adınız?... Yaşınız?... Bulunduğunuz yer?... Mesleğiniz?... Hobileriniz?..." Eve gidip uyuma isteği duydu. Bu isteğini gerçekleştirmek için ofisten ayrıldı... *** Devamı: 21.SAYFA'DA
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bahattin YILDIZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |