Herşeye imgelem karar verir. -Pascal |
|
||||||||||
|
Hep bilirsiniz, ağustos böceği bütün yaz boyu çalar söyler sazını. Sonra o çetin kış gelir. Karınca garantiye almıştır kendini, boyuna çalışmıştır. Ağustos böceği kış gelince yardım ister, az biraz yiyecek ister karıncadan. Karınca ona bilgiç bilgiç hayat dersi verir. Zırnık koklatmaz. Küçükken bu hikaye beni nedense ağlatmıştı. Ağustos böceğinin kışın soğuğunda aç açıkta bırakılışı, bana karanlık dipsiz bir kuyu gibi gelmişti. Bir de üşümek gelmişti aklıma. Karıncaya öfkelendim mi anımsamıyorum. Ama isyan ettiğimi iyi biliyorum. Yıllar sonra bir yerde karşıma bir gerçek çıktı: Ağustos böceklerinin yumurtası 13 ay ve kış boyunca toprağın altında bekler. Baharın-yazın çıkar ortaya ve ömrü sadece 3 hafta kadardır!!!. Yani bu masal Koca bir YALAN…. Karınca boyuna yuvasına yiyecek taşırken bizim ağustos böceği sazını çalamaz ki. Doğmamıştır henüz. Ama masal bu ya! olur diyelim, olsun. Eee karınca da o sazın sözün hatırına şevkine, ritmine, güzel melodisine uyup daha neşeli taşımaz mı yuvasına yiyecekleri… Ağustos böceği verebileceği tek şeyi verebiliyor, birkaç şarkıyı, dahası ömrü de pek kısa biliyor. Ne yapsaydı? Yine de acısını yenerek doğayı neşelendiriyor. Dahası, ağustos böceği sanat icra ediyor. Ve orijinal masal, sanatı da hakir görüyor. Çalıp –söylemeyi, boşa vakit geçirmeye indirgiyor. Besteyi, özgünlüğü yok sayıyor. Masalı dinleyen çocuk, yaşamın sadece çalışmak çalışmak olduğunu ‘’çok çalışanın kazanacağını’’, diğerlerinin ölmeye, sürünmeye mahkum olacağını, öyle olmasının gerektiğini bir güzel çekiyor içine mıknatıs gibi. (Çocuk gelişimci olsaydım belki tüm masalları gözden geçirir alternatiflerini yaratırdım, sonra da işsiz kalırdım herhalde) Dahası Kadim dostluklar kolay kurulmuyor, özen, emek, dikkat istiyor. İlgi istiyor. Dar bakışlar hareket alanımızı daraltıyor. Bizi sıkıştırıyor. Başka türlü olabileceğini, kalıplardan çıkmadan göremiyoruz. Çünkü bize dayatılan kalıpları kullanarak düşünmeye mahkumuz sanki. Bu masalları dinlediğimizden mi? Belki de öyle. Ağustos böceği şarkılar hediye ediyor karıncaya. O elindekini gülümseten, değer veren olarak görüyor. Üstelik bunu yapmaktan da hoşnut. Karıncadan istediği birkaç yiyecek parçasını, karıncanın teşekkürü olarak alacak. Ona yine şarkılar çalacak. Karınca, kendi güdülenmiş kalıplarından çıkamayacak… Sürekli bir hat üzerinde gidip gelmeye, biriktirmeye alışmış… Ağustos böceğinin beklentisini tehdit olarak algılayacak, dostluk kapısını çalan olarak değil. Böylelikle, ağustos böceğimizin sazını çalmaya da gücü kalmayacak. Varoluşun özüne yabancılaşan doğaya küsüp gidecek… Çocukların dünyası bizim gibi değildir. Bizden az şey görmüş, duymuş, yaşamış olabilirler. Ama onların kucakları daha geniştir. Masum hallerini kirletmemek gerek bu masallarla. Eğer ki üzerimize sinmişleri varsa silkelemek gerek. Çocuklarımız, yardımı, dostluğu, inceliği bu masallarla mı öğrenecek?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nurşin , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |