Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Sen sevdiğim mevsimsiz açan çiçekler gibi solup gittin. Bense sevdiğim kaç mevsimi sensiz geçirerek solarak çürüyüp bittim. Ben ve sen sevdanın kadrini kıymetini bilemeyen iki zavallı aşıkmışız meğer. Ne olurdu sanki, birbirimizi yitirmeden anlasaydık sevdayı. Hayatta her şey solar yok olur gidiyor. Gözler görüyor gönüller acı çekiyor. Ne var ki şu yeryüzünde solmasın zamana yenilmesin. Ah sevdiğim ah ki ne ah. Keşke gönlümüz hiç solmasaydı. Bir solmayan gönül var. Şimdi hayallerimi yıkan insanın hayali ile avutuyorum kendimi. Ap acı avuntularım var. Aklın idrak etme sınırının çok ötesinde bir ızdırabım var. Miras bıraktığın bir yalnızlık dünyasındayım. Ne olurdu sanki merhameti olan bir aşkı yaşasaydık. Aşk bu kadar acı ve insafsız olmasaydı bize. Öyle zamanlar oluyor ki gün seninle başlayıp seninle bitiyor. Ama hayal ve hayalin içinde bitmeyen acılarla dolu yüreğim. Gözlerimi açıp kapatıncaya kadar geçen kısa ve uzun zamanlarda hep seni düşünüyorum. Aklımı bozmaya ramaklar kalıyor. Kah kimi zaman aşkı, kimi zaman kendimi, kimi vakitlerde aklımdan hiç çıkmayan seni yargılıyorum. Daha anlamını bilmediğim, bir türlü tarifini anlamadığım bir sırrın elinde perişan oluyorum. Şimdi aşk açıklanması imkansız bir soruya cevap aramak oldu. Aşka dair beynime sorduğum sorular sessizliğimi bozup, acılarımı yeniden tazeliyor. Korkunç düşünceler içinde bir o yana bir bu yana savrulup duruyorum.. Ya sen beni unuttuysan. Ya artık koskoca bir hiç isem senin için. Her geçen gün duygularım nasır tutuyor. Ömrüm beyhude bir şekilde heder içinde bitiyor. Ne kadar çok istesem de başladığım yere dönemiyorum. Herkesten kaçar oldum artık. Mutsuzluğum saklamak için tenha yerlerde öylesine yürüyor, ömür denilen zamanı tüketiyorum. Hemen hemen aynı gün aynı geçmişi yargılıyorum. Tekrarı olmayan bir mutluluğu arıyorum. Şimdi benim için yaşam gayesi denen bir mutluluk hayali kalmadı. Bir an içimde bir sevgi doğuyor, bir süre sonra bu sevginin yerine yüreğimde bir nefret kabarıyor. Ne sevgi nede kabaran nefreti dindiremiyorum. Oysa hayallerde dahi düşündüğümde tarifi imkansız güzelliklerim olurdu. Varlığı görülmeyen ama varlığıyla insana huzur veren o mutluluk tükenip bitti sanki. O mutluluğun yerine bağrıma düşen ince bir ihanet var artık. Bazen uzaklara dalıp hasretli türküleri söylüyorum. Yanan yüreğimden dudaklarıma dökülen gözyaşı dolu kederli şarkıları söylüyorum. Keşke duyabilseydin. Ama duyamazsın ki. Sevgiyi duymayan kulakların, acımı, özelimi, sensizliğimi nasıl duyabilir ki. Yine yıkık ve şaşkın bir vaziyette dönüp duruyorum bu güzel şehirde. Sana söylemediğim, söyleyemediğim hasretli aşk dolu sözcükler dudaklarımın ucunda seni bekleyip durdu hep. Şimdi her biri ayrı bir zehir dilimde. Seni bekliyor. Ah bir dönsen neler neler söylerdi dillerim. Sen dışında kime ne diyebilirim ki. Benim için aşk sen demek. Sana ait bu acı ve tatlı sözler. Sahibi sensin. Sıradan bir insan gibi insanlarla sohbet ediyor, yavan kelimelerle muhabbetin tadını buluyor, aklımca eğleniyorum. Kendime kaldığım zamanlarda, kara hülyalara dalıp seni yad ediyorum. O kara hülyalardan kimi zaman çıkmak istemiyor, kimi zamanda istesemde çıkamıyorum. O kara hülyalarım kederleri acıları getiriyor artık. Sonsuza dek mutsuz kalacağıma inanıyorum. Yada yaşadıkça hep özlemi özümleyen bir beşer olacağım artık. An geliyor acılarımın dinmesini bitmesini istemiyorum artık. Varsın kanadıkça kanasın yüreğim, ağladıkça ağlasın gözlerim. Hayatı ve ölümü aklımdan ne zaman çıkartıp attım hatırlamıyorum artık. Aşk gidince her şey bitti. Aşk belki manasız bir masal, belki de aşk güzelliği asla bitmeyecek sandığım bir huzur alemiydi. Aşkın eziyetlerine işkencelerine aldırış etmemeli onu asla boynu bükük bırakmamalıydık. Çünkü bizim için aşkın iki yüzü vardı. Biri iyi, birisi kötü. Olmalıydı da çünkü. Birbirini tamamlayan iki yarımdı bunlar. Benim ki beklide aşk değil ahmakça bir aldanıştı. Bir yalana inanmaktı. Bundandır sitemim. Bundandır küskünlüğüm, sana, hayata ve aşka kırgınlığım. Seven, sevdiğini mutlu etmeliydi. Oysa senin ellerinde, aşk diye inandığım senin elinde perişan oldum. Gönüller sevgi sayesinde birbirlerine görünmez tellerle bağlanıyordu. Benim gönlüm sendeydi. Peki senin gönlün kimdeydi ki. Neredesin şimdi gönül verdiğim. Ah şu yokluğun ve aklımdan hiç çıkmayan varlığın… yüzümü ne güldürüyor ne de gönlüme bir huzur veriyor. Şimdi unutmak vakti diyorum, kaç vakit geçti ama bir türlü acın geçmedi. Ne zaman senin yokluğun gönlüme düşse derin bir hüzne bürünüyorum. Düşündükçe seni acıdan acıya savruluyorum. Hatırıma gelenleri def edemiyorum. Oysa sevgiliden uzaklaştıkça aşkta azalarak yok olup gider derler. Bitmedi ki solgun sevdan, bitmedi sürüyor işte aşkın. Aşk sabırla zehirli bir balı yemek değil miydi. O zehir içinde dahi mutluluğu dile getirmek acılara aldırış etmemek değil miydi. Sevgi dert değil, huzur getirmeliydi insana. Ayrılıkla biten sevgi de mi olurmuş ey sevdiğim. Gel biz bu gönül işine, aşk sevgi yerine yalan diyelim. Ne biçim bir yalandır ki bu sevda, senden daha gerçek. Ayrılıkla biten sevgiler boş bir emek zahmetlerden başkası değilmiş. Boşunaymış emekler, boşunaymış sonsuz mutluluktayım demeler. Acımı içime gömüp aklımdan söküp atamıyorum seni. Bir mezar gibi gönlüme gömdüm seni. Başında duran ben sana dua eden yine ben. Sana sitem eden, canım yanıyor diyen yine ben. Şimdi şikayetsiz bir ömrüm yok. Her gün avunmaz umutlarım şikayetlerim var. Hasta çocuklardan daha solgun hayatım. Aşkın sustuğu bittiği bir yere varmalı, orada yaşamalıyım diyorum ama sensiz sevdasız bir yer yok ki kainatta. Bir bak etrafına sevginin olmadığı yerde kaç insan yaşıyor. Damarlarımda dayanılmaz yokluğunu yaşıyor taşıyorum. Benden hiç ayrılamayan bir senle, sessiz bir hüzünle yaşıyorum. Aşk insana dağlar kadar büyük düşünceler bırakan ilahi bir sır sanki. Çözmeliyim aşmalıyım o dağ gibi düşünceleri. İçinde huzur bulduğum bir dünya bulmalıyım. İçinde mesut düşüncelerin olduğu, mesut sesleri duyduğum, bahtiyar yüzleri gördüğüm bir dünya bulmalıyım. Gerçek saf aşktan yoğrulmuş bir yüreğim olmalı. Aşkın güzelliğini uzun uzun anlatmalıyım varlıklara. Aşka davet etmeliyim yaratılmış varlıkları. Aydınlıklar ve huzur hiç bitmemeli benim dünyamda. Gözyaşları sadece mutluluktan akmalı. Şikayet değil şükür edeceğim bir aşk dünyası bulmalıyım kendime. Aşk huzur yolu olmalı, gözyaşları varsa huzura gülüşe dönüştürmeliyim. Yaşamayı seven aşıklarla, seven insanlarla dolu olmalı etrafım. Oysa ben sevdiğim, en iyisini yaşamak isterken en kötüsüne düştüm. Şimdi yaralı bir komutan gibi, güzel düşünce ordusunu bir hiç uğruna yok etmiş bir başarısız komutan gibiyim. Dünyamda karanlıklar bitmeyi bilmiyor. Delicesine sevdiğinin senin olmamasını bilmek en büyük yenilgi oluyor insana. Bazen ansızın kalbim duracak gibi oluyor. Çaresizliğimi derinden hissediyorum. Ve artık sen sevdiğim gelemeyeceğim, varamayacağım kadar uzaktasın. Belki şimdi iki yalnızız belki de ben bu koskoca evrende bir başıma yalnız kaldım. Unutamayacağımı bile bile seni unutmaya çalışıyorum. 8. MEKTUP Azaba düşmüş gönlüm yine ölmüş kara g
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |