..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Dilbilim > Hakan BENLİ




30 Ocak 2008
Zaman , Kültür ve Nesil  
NOGAY KÜLTÜRÜNDE DİL PROBLEMİ

Hakan BENLİ


Son birkaç yıldır Nogay dili ve kültüründe yaşanan bu erezyonu durdurmaya yönelik münferit veya organize faaliyetler yapılmaya başlanmıştır. Bunların başında derneklerin faaliyetleri gelmektedir. Bu gerçekten önemli bir gelişmedir. Aydın ve bilinçli insanların özverili çalışmaları sonucu gelecek nesillere yönelik önemli yatırımlar yapılmaya başlanmıştır. Dernekler , Nogay kalabalıklarına toplum bilincini yerleştirmekte önemli bir görev ve misyonu üstlenmiştir


:DDFA:



     Tarihi belirleyen, kategorize eden ve düzenleyen temel birim zamandır.
     Zaman ihtiyacı, insanlığın var olduğu andan itibaren , yaradılışı gereği bir zaruret olarak ortaya çıkmıştır. Zamanın anlamlaştırılması ve kategorik sınıflandırılması insanın sosyal bir yönünü temsil etmektedir.
     Zamana bağlı ve zamandan bağımsız olarak toplumlar, süreklilik arzeden bir enerjiye sahiptirler.Toplum, bu enerjinin dışavurum şiddetine göre sürekli olarak bir devinimdedir. Bu devinimin lokomotifi ise kültürüdür.
     Toplumu meydana getiren en önemli ögelerin başında kültür birlikteliği gelmektedir.
     Kültür ise, bulunduğu toplumun anatomik yapısını ortaya koyan bir bileşkedir. Toplum tarafından biçimlendirilmiş , toplumun yaşayış düzenini, kendileriyle ve başkalarıyla olan ilişkilerini sınırlayan ve sınıflandıran genel yaşam kurallarıdır diyebiliriz.
     Bu bileşkenin yelpazesinde dil ana unsurdur. Yalnız, şunu ifade etmek gerekir ki, bu ana unsur çoğunlukla dil / din ekseninde gezinmektedir. Tam da bu noktada zamanın, zamanın gerektirdiklerinin ve etkilerinin bu eksen üzerinde ne denli belirleyici olduğu ortaya çıkmaktadır.
     Bu belirleyicilik, zamanın içinde yer alan tarihe hergün yeni dipnotlar düşmektedir.
     Toplum, bu belirleyici unsurların bileşkesi olan kültürün temel taşıdır.Ve her ikisininde bağlı olduğu ortak nokta zamandır. Toplum olmadan kültürün, kültür olmadan toplumun oluşması mümkün değildir.
     Toplumu, toplum yapan ve ona aidiyetlik kazandıran, meşruiyetini sağlayan dil / dindir.
     Tarihin bir çok döneminde etkin olan unsur '' din '' olmasına karşın, toplumlar- milletler tarihinde '' din '' henüz pek yenidir ve asıl aidiyetlik unsuru olmaktan uzaktır. Ancak bu aidiyetlik unsurunun önemli bir ögesidir.
     Toplum / millet oluşumunda dil en önemli ve en belirleyici unsurdur. Bu tarihin pekçok döneminde olduğu gibi günümüzde de böyledir.
     Her ne kadar kültürün içerisinde dil alt başlıkmış gibi gözüksede - kültürün genelleyici bir kavram oluşundan ötürü - kültürü meydana getiren, yeşerten ve geliştiren dildir. Dolayısı ile dil olmadan kültür olmaz denilebilir. Zira kültürü ifade etmek ve tarihsel süreç içerisinde düzenlemek için dile büyük bir gereksinim vardır.
     Din, kültürden çok zaman sonra ortaya çıkmış olmasına karşın kültürü belirleyici bir unsur olduğu için yeri, hemen dilden sonradır.
     Bu bağlamda toplumu toplum kılan üç ana unsuru sayabiliriz. Bunlar dil, din ve kültürdür.
     Kültür bağlamında dünyanın en eski kültürlerinden birisi hiç şüphesiz Türk Kültürü' dür. Yalnız şunu ifade etmek gerekir ki, Türk Kültürü' nden daha eski olan kültürler olmasına karşın bunların yalnızca bir ya da ikisi yaşanılabilir halde günümüze kadar gelebilmiştir. Dolayısı ile Türk Kültürü bu bağlamda da ender kültürlerdendir. Aynı benzeşme Türk Dilleri açısından da bu şekildedir.
     Tarih içerisinde Türk Kültürü ve dili , birçok kereler değişime uğramıştır.Temel olarak aynı kalabilmeyi başarmış olsa bile çevresindeki başka kültürlerden ve dillerden etkilenmek sureti ile yer yer değişikliğe uğramış olmakla birlikte günümüze kadar gelebilmeyi başarmış ve son olarak bu günkü şeklini almıştır. Bu değişim toplum içerisindeki enerjiden kaynaklanmaktadır.
     Türk Kültürü ve dili tek bir parçadan meydana gelmiş değildir. Kendi bünyeleri içerisinde birçok kollara ayrılmış bulunmaktadır. Bu kollardan birisi de Nogay Kültürü ve Dili'dir.
     Nogay kültürü de tarihsel zaman içerisinde gerek göçebe yaşamın etkileriyle gerek yaşadığı savaşlar, baskılar , etnik temizlikler ve sürgünlerle gerekse sürgünler sonrasında yerleştiği yeni yerlerin farklı kültürel etkileşimlerinin etkisi ile sürekli bir değişim içerisinde bulunmuştur.
     Bu değişimler kültürel zenginliği getirdiği gibi kimi zaman kültürel körelmeyi de getirebilmektedir.Kendine ait olmayan kültürel değerlere sahip çıkması söz konusu olduğu gibi kendine ait kültürel değerleri unutmaya veya terk etmeye de yol açabilmektedir.
      Referans noktası olarak yakın tarihimizden, Nogay Türkleri' nin göçlerin ardından Anadolu' ya yerleşilmesinden sonraki döneminden başlarsak, sosyal yaşantımız içerisindeki değerleri kültür olarak değerlendirirsek son elli yıllık dönem içerisinde kültürümüzde büyük bir erezyonun meydana geldiğini söyleyebiliriz. Bu erezyonun ana kaynağı ise kapalı bir toplum olan nogayların son elli yıllık zaman dilimi içerisinde dışa açılmaları ve farklı kültürlerle kaynaşmaya başlamalarıdır. Kız alıp vermeler neticesinde dışa açılmaya başlayan ve farklı kültürlerden etkilenen nogay kültürü, eğitim ve öğretimin yaygınlaşması ile de bir yıpranmaya maruz kalmıştır. Kültürel anlamdaki bu yıpranma öncelikle konuştuğumuz dilin içerisine farklı kelimelerin girmesi ile ya da kulandığımız kelimelerin yerine aynı anlamda türkçe kelimeler kullanmaya başlanması neticesinde dilin zayıflaması ve birçok kelimenin yitirilmesi ile sonuçlanmıştır. Bu süreç bugün eskiye oranla daha hızlı bir şekilde devam etmektedir.
     Köylerde, kendi ortak kültürel değerleri paylaştığı kalabalıklarla yaşamış olan Nogay ahalisi toplum olmaktan pek çok kez uzak kalmıştır. Bu bilinci yaşamamış olan kalabalıklar, geçmişte yaşadıkları yerler ile bağlarını mecburiyetten kesmiş olmalarına karşın, aynı topraklar içerisinde ve yakın yerlerde yaşamalarına rağmen kendi değerlerine sahip kalabalıklar ile de derin ilişkilerden uzak kalmayı ve her cemaat kendi derinliğinde yaşamayı tercih etmiştir. Bu sosyal ilişkiler akrabalık ve hısımlık düzeyinde seyretmiş fakat Nogaylık bilincine erememiştir.Bu durum kültürel çözülmeleri hızlandırmıştır.
     Nogay köylerinde toplum bilincinin oluşmamasının başında eğitimli kesimin az olması başta gelen etkendir. Bununla birlikte kapalı toplumlarda oluşması beklenilen miliyetçi duyguların derinliğinden ve etkilerinden kaynak bulan millet bilincinin oluşmaması ayrı bir sosyolojik vakadır. Bu bilincin yeşermemesinin bir diğer etkeni ise ; yeni vatanları olan Anadolu'da , kendi kültürleri ile benzeşen ve ortak paydalarının çok olduğu, neredeyse aynı dili konuştukları, ayni dini paylaştıkları ve etnik olarak aynı kökenden gelen bir milletle yaşıyor olmalarıydı. Yani ne Nogaylar Türkleri yadırgamıştı ne de Türkler kucak açtıkları Nogayları yadırgamıştı. Bu benzeşme Nogaylarda toplum bilincinin oluşmasına set oluşturmuştur. Ve elbetteki bu iki nedenin haricinde başka nedenler de mevcuttur.
     Bu nedenlerden biri Nogayların, Anadolu'nun farklı noktalarına yerleştirilmesidir. Belgelerle sabittir ki, göçler sonrası Nogaylara oturma serbestisi tanınmıştır. Lakin Nogayların birbirlerinden uzak yerlere yerleşmeleri neticesinde kendi aralarındaki iletişim zayıflamış ya da tamamen bitmiştir. Aynı bölgeye yerleşen Nogaylar ise aynı bölge içerisinde farklı noktalara yerleşmek sureti ile kendi aralarındaki irtibat düzeyini asgariye indirmişlerdir. Bu iletişim eksikliği birbirleri ile kaynaşmalarını azaltmıştır. Bu nedenle kapalı toplum / kalabalık olarak addedilmektedir. Kültürel birlikteliğin sekteye uğraması bu kültürün zayıflamasına ya da yer yer unutulmasına neden olmuştur. Bu da önemli bir faktördür.
     Nogay köylerinde toplum bilincinin oluşmaması nedeniyle kültürel zenginlikler kaybolmaya başlamış, geriye kalan kültürel birikim ise gelecek nesillere bilinçli bir şekilde aktarılamamıştır. Okumuş ve aydın kesimin hiç olmaması veya az olması nedeniyle başkaları tarafından asimile edilmelerine gerek kalmaksızın kendi kapalı kalabalıkları içerisinde kültürel asimile olmuşlardır.
     Nogayların kültürel erezyonunda sosyo-ekonomik faktörler de rol almıştır. Son elli yıllık zaman dilimi içerisinde Türkiye'nin sanayileşmesi ve çiftçiliğin eskiye nazaran azalmaya başlaması ile, ekonomik zorluklar başgöstermiş, bunun sonucu olarak da gerek büyük şehirlere gerekse yurt dışına göç zaruri hale gelmeye başlamıştır. Bu göçlerle kan kaybetmeye başlayan kalabalıklar, yetişen yeni nesile kendi kültürel değerlerini bilinçli bir şekilde vermekten uzak kalmışlardır. Son dönemde buna en iyi örnek kimi köylerde hiç köylülerin kalmaması ya da geride kalanların genelde yaşlı oluşudur. Bahsi geçen dönemlerde yetişmekte olan yeni nesiller, sadece gördükleri ve öğrenebildikleri kültürel değerler ile yetinmek durumunda kalmışlardır. Nesiller arasındaki bu uzaklaşma kültürel anlamda da uzaklaşmayı doğurmuştur. Farklı kültürel ortamlarda, büyük şehirlerde veya Avrupa' da yaşamaya başlayan genç nesil kendi kültüründen kopmuş veya uzaklaşmıştır. Özümsemeden ayrıldığı kültüründen ve kalabalıktan farklılaşmıştır. Bu nesiller arası çatışma değildir. Bu yakın bir zamanda nesiller arasında nerede ise hiçbir bağın kalmayışı ile sonuçlanacak bir süreçtir.
     Bu gün Nogayca yarı yarıya unutulmuş olan bir dildir. Bunun en büyük sebebi yukarıda saydıklarımızdır. Genç nesiller kendilerine ana dillerini öğretecek aile fertlerinden uzak kaldıkları için kendi dillerinden ve kültürlerinden uzaklaşmış ve soğumuşlardır. Kendilerine gerekli altyapı verilmediği ya da verilemediği için Nogaycayı anlayabiliyor ama konuşamıyor veya ne anlayabiliyor ne de konuşabiliyor hale gelmişlerdir. Bu kopukluk neticesinde kültürel aktarım olmadığı için Nogay Kültürü de dar bir zümre içerisinde yaşanılır hale gelmiştir.
     Yetişen genç nesillerin Nogay dili ve kültüründen ayrı kalmalarının bir başka etkeni eğitim sistemidir. Şunu özellikle ifade etmek gerekir ki , bu eğitim sistemi, asimilasyona yönelik olduğu için değil sadece sonuçlarından ötürü Nogay gençlerinin , kendi kültürlerinden uzaklaşmasına bir vesile olmuştur. Şöyleki ; çocuklar okulda Türkçe ile tanışmışlardır. İlerleyen dönemlerde okumak amacı ile köyden ayrılmaya başlayan gençler uzak kaldıkları dillerini işlevsel olarak kullanmamaya başlamışlardır. Kullanılan dil günlük konuşma dili düzeyinde kaldığı için Nogaycaları gelişmekten uzak kalmıştır.
     Bu erezyonun sorumlusu elbetteki Türk eğitim sistemi değildir. Sorumlusu bizleriz. Hepimiz. Hemen her köyde Nogaycayı bilen yaşlılar bildikleri hikayeleri, atasözlerini, masalları, kendi yaşadıklarını kendilerinden sonra gelen nesillere aktarmada zaafiyet içerisindedirler. Aynı şekilde genç olan nesillerde büyüklerinden bunları öğrenmek istememişlerdir. Dolayısı ile bu kopukluk yüzlerce yıllık bir birikimin kısa bir zaman dilimi içerisisinde unutulmasına sebep olmuştur.Üstelik hiçbir baskı görmeksizin.
     Sovyet rejimi içerisinde onlarca yıl etnik ve dinsel baskı altında sürgünler ve katliamlar yaşayan Nogaylar bile tüm bu olumsuzluklara karşın kültürlerine ve dillerine bizden daha fazla sahip çıkabilmişlerdir.
     Dolayısı ile bu gerçekler göz önünde iken suçu başkalarında aramak beyhude bir davranış olacaktır.
     Nogay kültüründe yaşanan erezyonun bir başka boyutu ise telekominikasyondur. Türkiye'nin sanayileşme süreci içerisinde yaşadığı teknolojik devrim 1983 yılından sonrasına denk gelmektedir. Nogayların kültürel erezyonunun en hızlı yaşandığı dönem ise bu tarihten sonra, telekominikasyon ağının gelişmesi ile parallellik göstermektedir. İletişimin kolaylaştığı bir evrede nesiller arasındaki çevresel uzaklığı yakınlaştıracak bu gelişmenin, nesiller arasında yakınlaşmayı sağlamasını beklemek gerekir. Ne varki bu tam tersi bir sonuç doğurmuştur. İletişimin kolaylaştığı dönem içerisinde kitle iletişim araçları da zenginleşmiş ve çeşitlenmiştir. Tek kanallı televizyon döneminden özel televizyonların yayın yaptığı, özel radyoların ve yazılı basının geliştiği bir döneme denk gelmekteyiz. Bu gelişme nesiler arasındaki kopukluğu daha da hızlandırmış ve derinleştirmiştir.
     Köylerde yaşayan Nogaylar, televizyonun etkisi altına girerek diyalog ortamından uzak kalmışlardır. Önceki dönemlerde yaşanan komşu ziyaretleri azalmaya başlamış ve bu ziyaretlerde anlatılan hikayelerle, anılarla, yapılan sohbetlerle farkında olmaksızın genç nesile aktarılan kültürel paylaşım radyo ve televizyonun evlere girmesi ile durma noktasına gelmiştir. İzledikleri televizyon ve dinledikleri radyolar aracılığı ile genel anlamda türkçe konuşmağa yönelmişlerdir. Kültürel değerlerini aktaracakları yeni nesiller ise köylerden ayrılarak , çalışmak veya okumak amacı ile başka yerlere gitmişlerdir. İletişim sağlanamadığı için dimağlar kendi kültürlerinden yoksun kalarak yaşamaya başlamışlardır. Kültürlerinden uzak kalan bu nesillerin çocukları ise, anne ve babalarından çok daha az bilgiler almışlardır ya da hiç almamışlardır. Bu gün şehirlerde yaşayan birçok genç Nogaycayı bilmemektedir. İletişim dili olarak Türkçe kullanılmakta ve kültürü yaşatacak olan Nogayca dilinden mahrum olarak yetişmektedirler.
     Nogaylar, köysel yaşamdan kentsel yaşama geçişte, bir yılanın kabuğunu soyarak terk etmesi gibi kendi kültürlerini ve kültürlerinin yaşamasını sağlayan atardamar olan dillerini geride bırakmaya başlamışlardır. Bir elli yıl sonra Türkiye Nogaycası'nın unutulan diller sınıfına girmesi içten bile değildir.
     Bahsi geçen elli yıllık dönem içerisinde eğitimli nesillerin yetişmesi, Nogay dili ve kültürünü yeniden yeşertmeğe muaffak olamamıştır. Gelecek nesillere yönelik olarak Nogay dili ve Kültürü ile ne araştırmalar yapılmıştır ne de yazınsal eserler verilebilmiştir. Kendi kültürümüzle ilgili olarak akademik düzeyde yüzeysel araştırmalar yapılmış olmasına karşın tabınlar,şınlar,yemek kültürümüz, sosyal yayaşıyımız, gelenek ve göreneklerimiz ile ilgili kendi nesillerimiz dahilinde yazılı veya görsel envanterler hazırlanmamıştır. Hikayelerimiz, masallarımız yazılı olarak kayda alınmamıştır. Bu eksiklikler nedeni ile elde kalan kültürel miras heba olma noktasına gelmiştir.
     Anadolu'da yaşayan Nogayların ve sahip oldukları Nogay dili ve kültürünün maruz kaldığı kültürel erezyonu genel olarak sıraladık.
     Son birkaç yıldır Nogay dili ve kültüründe yaşanan bu erezyonu durdurmaya yönelik münferit veya organize faaliyetler yapılmaya başlanmıştır.
     Bunların başında derneklerin faaliyetleri gelmektedir. Bu gerçekten önemli bir gelişmedir. Aydın ve bilinçli insanların özverili çalışmaları sonucu gelecek nesillere yönelik önemli yatırımlar yapılmaya başlanmıştır. Dernekler , Nogay kalabalıklarına toplum bilincini yerleştirmekte önemli bir görev ve misyonu üstlenmiştir
     Derneklerin oluşumunun ardından yapılmaya başlanan ve gelenekselleşen sosyal aktiviteler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi ise Sabantoy' dur. Sabantoy ister kendi kültürümüzün bir parçası olsun isterse sonradan benimsemeye başladığımız bir aktivite olsun farketmez. Önemli olan Sabantoy'un da Nogay kalabalığını toplumsallaştırmaya yönelik önemli bir işleve sahip oluşudur..
     Nogayları birbirlerine yakınlaştırmaya başlayan bir başka önemli araç ise internette açılan Nogay siteleridir. Bu siteler aracılığı ile Nogay gençlerinin, uzak kaldıkları Nogay Dili, kültürü ve edebiyatına ilgileri artmaya başlamıştır. Bu gerçekten sevindirici bir gelişmedir. Bu paylaşım adresleri aracılığı ile genç nesiller sosyal aktivitelere yönlendirilmekte ve buralarda yapılan paylaşımlarla kaybedilen ya da kaybedilmeye başlanan kültürel mirasımız yeniden yeşermeğe başlamaktadır.
     Bu gelişmelerin yanısıra yapılması gereken daha birçok kültürel faaliyetler sözkonusudur. Bunlardan ilk akla gelen dergi faaliyetidir. Kendi kültürümüzü, kendi efradımıza tanıtmak ve öğretmek için etkin bir yol olacağı muhakkaktır. Bu vesile ile Nogay büyükleri ile yapılacak röportajlar, kayda alınacak tabınlar, şınlar, kültürek araştırmalar ve yayınlar ; Nogay dili ile ilgili çalışmalar, hikayeler ve masallar, gelenek ve göreneklerimiz yazılı kayıt altına alınmak sureti ile paylaşıma açılacaktır.
     Yine bu konularla ilgili sempozyumlar ve konferanslar düzenlenmek sureti ile Nogayları ve Nogay dilini, kültürünü ve edebiyatını tanıtabiliriz.
     Erezyonu engelemenin tek yolu toprağa tohum ekmektir. Bu tohum yeşerecek ve ilerde toprağı sıkı sıkaya kavrayan kökleri ile büyük bir ağaç olacaktır. Meyve vermeye başlayacaktır. İşte bu günlerde bu meyve verecek ağaçların tohumları atılmaktadır.





Ö.Hakan BENLİ
27.03.2007
Kulu - Konya
     
     



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Köyümü Özledim [Şiir]
Hıdrellez [Öykü]
Kıs Kelmeden - Kış Gelmeden - Nogayca Hikaye [Öykü]
Av - Nogayca Hikaye [Öykü]
Radyo [Öykü]
Cigare [Öykü]
Nogay Kültüründe Çocuk Oyunları - 1 [İnceleme]
Ertengi - Nogayca Masal [İnceleme]
Gündemdeki Sabantoy [İnceleme]


Hakan BENLİ kimdir?

Konya'da yaşayan bir Nogay Türküyüm. Bulunduğumuz çevrede kaybolmaya yüz tutan dilimizi ve kültürümüzü yeniden canlandırabilmek için çalışmalar yapma gayreti içerisindeyiz.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal,


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hakan BENLİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.