Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Yüz seksen dördüncü kata tırmanan asansörde, yalnızlığını gidip gelen düşünceleriyle paylaşıyordu Adam. Yükseldikçe hareketli kaldırımlar uzaklaşıp insanlar küçülürken, hava taşıtları yakınlaşıp, büyüyordu. Yüzüncü katın üstü, birinci düzey araştırmacılara ayrılmıştı. Birinci düzeye iki mevsim önce yükselmiş; ayrıcalıkları artarken, projelerin gizlilik dereceleri de Adam için bilinmez olmaktan çıkmıştı artık. Önceleri hoşuna gitmişti bu özellik. Ama sonraları, eski bir yazarın söylemiyle; bilgisi arttıkça, huzursuzluğu da artmaya başlamıştı. “Bu kadarı da fazla” diye düşünürken, tiz bir uyarıyla irkildi. “Yasak düşüncelerden uzak durun Bay Adam.” Kızdı, belli etmemeye çalıştı. “Anlaşıldı” dedi, yüksek sesle. “Teşekkür ederim” dedi, sesli uyarıcı. Sesi gereğinden fazla yükselmiş, uyarılmıştı. Bu kez sesini kontrol ederek söylendi: “Ne günlere geldik! Hesap vermeden düşünemiyor insan.” Buruk gülümserken, başını iki yana salladı. “Bu yine de iyi! Dördüncü düzey düşünmeme izin veriliyor. Ama neden bir değil? Birinci düzey araştırmacı, dördüncü düzey düşünme… Bu biraz eksik galiba!” İlk üç düzey, yöneticilerin hakkıydı. Yüzüncü katın altındakiler, beş ile on arasındaki düzeylerle yetinmek zorundaydı. Orada işlerle ilgili düşünceler serbest, sesli, kişisel düşünceler yasaktı. Karşı çıkmak, düşünülemezdi. Bunu en son düşünen araştırmacı, yeni bir gezegende denek olarak bulmuştu kendisini. O, artık resmi adı ön araştırmacı olan, canlı bir denekti. Asansör hafif bir vınlamayla durdu, kapı açıldı. Odasının kapısındaki metalik gri renkli alanda, üçer sıralı, üç sıra kırmızı buton belirdi. Birincisine sağ elinin başparmağıyla dokundu. Rengi yeşile dönüşürken, parlamaya başladı. Yedincisine işaret parmağıyla dokunup sesli şifreyi söyledi: “483.478.246.814.583.” Dördüncü sırada beliren üç buton genişliğindeki alanda, “girebilirsiniz” yazısı göründü. Ilık bir ses, “hoş geldiniz Bay Adam” dedi. “Hoş bulduk” diyerek, içeri girdi. Güneş çoktan yükselmeye başlamıştı. O saatte gelmek, birinci düzey araştırmacılara tanınan bir ayrıcalıktı. Diğerleri için çalışma günü, saatler önce başlamıştı. Manzarayı izlerken, istediği zaman içebildiği kahve eşliğinde düşüncelere daldı. Küre Kent’in dışına son çıkışını anımsadı, belli belirsiz. “Çok uzaklarda kaldı o günler” dedi, içinden. “On yıldan fazla oldu. Neredeyse on iki yıl.” Dışarıda terör kol geziyordu. Hastalıkların, yaşamak için öldürmeyi hak görenlerin arasında yaşamak kolay da değildi. Dışarıda, yaşamdan çok ölüm vardı. Ölümüne bir yaşam kavgası sürüp gidiyordu. En gözü pek olanların bile çekindiği koruyucularla, izinli çıkabilirdi. Ama riskliydi. Tüm önlemlere rağmen, iki mevsim önce bir araştırma ekibi intihar saldırısıyla yok edilmişti. Planlayanlar, azot esaslı atmosferiyle uzayın derinliklerinde dönüp duran, Umut 18 adlı gezegene denek olarak gönderilmişti hemen. Saldırı sonrası Küre Kent’in dışına çıkma istekleri azalmış, arada bir istenen izinler de, genellikle geri çevriliyordu. “Şirket bizi koruyamıyor mu artık?” düşüncelerinin yayılması da istenmiyordu. Gerekçe olarak, dışarıda her geçen gün yeni salgın hastalıkların belirlendiği bildiriliyordu. Ki bütünüyle yalan da değildi. Sıkıldı, sol yanına dönüp, “atmosfer mavisi olsun” dedi. Duvarın rengi dönüşürken keyiflendi. Seviyordu atmosfer mavisini. “Atmosfer, yaşamın temel kaynağı” dedi, gülümseyerek. “Güneş’i de unutmamalıyım.” “Sistem açılsın” dedi, bu kez. Gözlerini kısıp baktı. “Ekranı bir ölçü büyüt” dedi. Ekran büyürken ılık ses, “günaydın Bay Adam” dedi. “Günaydın Elsa” dedi, Adam. Bilgisayarına sevgilisinin adını vermişti. Elsa yüzüncü katın altındaydı. Sistemden Adam’a ulaşamazdı. Adam, Elsa’ya ulaşabilirdi, ama bunun için geçerli bir nedeni olmalıydı. Şirket bu konuda katı davranıyordu. Kendisini bir anda kazancıyla ancak yaşanabilen sıradan sokak görevlilerinden birisi olarak bulabilirdi. O durumdaki Adam’ın yüzüne de, Elsa bile bakmazdı. “Yeni araştırma listesini göster Elsa” dedi, neşeyle. Birkaç kez gözden geçirdi. Seçmekte zorlanıyordu yeni konusunu. Gönlü insan davranışlarına yakındı. “Paylaşım, dışlanma, katılım” başlıklarını seçti. Paylaşımı iki, dışlanma ve katılım konusunu dört araştırmacı almıştı çoktan. Beşinci olmak istemedi. Kendisine güveniyordu, ama dört rakamı sınır olarak kabul ediliyordu. Beşinciler ve diğerleri, ilk dört araştırmacıdan daha iyi sonuçlar elde etmek zorundaydı, her zaman. Aksi durumda, sicillere eklenen başarısız puanlarıyla, yaşam boyu uğraşmak zorunda kalacaklardı. “Geç gelmekle, hatalı davrandım belki de!” düşüncesiyle sıkıldı. Arkasına yaslanırken gülümsedi. “Neden sıkılıyorum ki? Paylaşım ne güne duruyor?” diyerek, rahatlattı kendisini. “Paylaşım konusunu alıyorum. Kaydet Elsa” diyerek, kahvesi eşliğinde çalışmaya başladı. Sistemin sıcaklık ayarlamaları dışında, ses duyulmuyordu odada. Sistem, Adam’ın yeğlediği 25 derecede tutuyordu sıcaklığı. İsteyen araştırmacı oda sıcaklığını seçebilirdi. Bu seçenek de, yüzüncü katın üstündekilerin ayrıcalığıydı. Alt katlarda, yalnız bölüm şeflerinin odası vardı. Gruplar halinde çalışılan kalabalık salonlara açılan küçük odalarda, genel kurallar geçerliydi. Onlar çalışanların şefleriydi, kendilerinin değil… Saatler 12.18’i gösterirken arkasına yaslandı. “Bir kahve daha içsem mi?” diye düşündü önce. Sonra, “yemek zamanı yaklaştı” düşüncesiyle, kararını değiştirdi. Yemek konusu da farklıydı, kişiler ve katlar arasında. Çalışanlar rengârenk beslenme haplarıyla, ya da eski zamanlarda olduğu gibi masalar çevresinde beslenebiliyordu. Katlar arasındaki fark, beslenme yerleriydi. Yüzüncü katın altındakiler, her on katta bir ayrılan kalabalık salonları paylaşıyordu. Üstündekiler, yüz sekseninci katın on ayrı biriminde, kenti izleyerek yiyebiliyordu yemeğini. Üstelik, araştırmasını belirttiği zamanda tamamlamak koşuluyla, yemek zamanı sınırlı da değildi. Sessizce, “Bay Nostalji” olarak adlandırılan Büyük Şef, ilginç bir insandı. Ne yaşanan günden, ne de geçmişin bazı özelliklerinden vazgeçemiyordu. Yöneticilere tanınan ayrıcalıklarını değerlendirip; görünürde de olsa geçmişin beğendiği özelliklerini ve yaşanan günleri bir araya getiriyordu. Üç kahveden sonra, beslenme haplarının ilaç benzeri olacağını düşündü Adam. “Kaç gündür salona da gitmedim. Biraz sohbet de iyi olur ayrıca” düşüncesi, karar vermesini kolaylaştırdı. “Yemek salonuna gideceğim Elsa” dedi. Elsa hareketlendi. Yedinci saniyede, “altıncı birim, ikinci masa Bay Adam” dedi. “Teşekkürler Elsa.” Elsa’nın sesi yumuşadı. “Görevimin bir parçası Bay Adam” dedi. Adam gülümsedi, bir şey söylemedi. Eski günlerin bazı özelliklerini güzel, vazgeçilmesini anlamsız buluyordu. Merdivenleri inmeye başladı, ağır adımlarla. Karşılaştıklarıyla selamlaşıp, keyifli adımlarla altıncı birime yöneldi. İkinci masada oturanları görünce, keyfi doruklara tırmandı. Dört kişilik masadaki Sera, her zaman konuşup tartışmaktan keyif aldığı, hoş bir bayandı. Çoktan emekli olması gereken Bilen, adını sonuna kadar hak eden bir insandı. “Ayaklı kütüphane” denirdi O’nun için. Şirket de vazgeçemiyordu, yaşlı kurttan. - Merhaba. - Hoş geldin Adam. - Hoş bulduk Sera. Aynı masayı paylaşmak, ne güzel… Sera gülümsedi. - Nasılsın Adam? - Şimdi çok daha iyiyim, Bay Bilen. Dördüncü olarak uzaktan tanıdığı, gerekmedikçe konuşmayan bir insan olarak bilinen Moran geldi. Sessizce yemeklerini yediler. Sera, Bilen ve Adam kahvelerini içerken, Moran enerji içeceğini yeğledi. Az sonra da “işlerim yoğun, izninizle “ diyerek ayrıldı masadan. “Kalmayı düşünüyor musunuz?” dedi, Adam. Bilen güldü. “Şirket bırakmıyor bir türlü.” Sera ve Adam’a da ikram ettikten sonra, bir sigara yaktı. “Kötü çocuklar aynı masada” dedi. “Dünyayı yönlendiriyoruz, ama kendimizi sigaradan uzak tutamıyoruz” diyerek, sigarasının dumanını havaya üfledi, keyifle. - Şu andan söz ediyordum. Aceleniz var mı? - Sera’yı bilmem, ama benim yok. Sera güldü. - Bu üçlünün sohbetinden, her zaman keyif alırım. - Bu harika. Ben de konuşacak birilerini arıyordum. - Sorun var mı? - Sorundan çok, düşünceler… Düşüncelerim var, Bay Bilen. - Her zaman düşünecek bir şeyler bulursun Adam. Aşağıda da böyleydin. “O nedenle burada ya!” dedi, Sera. - Paylaşma konusunu araştırıyorum. Bilen dudaklarını büzüp, başını salladı yavaşça. - Zor bir konu. - Yalnızca üç araştırmacı ilgilenmiş. Adam şaşkın, gülümsedi. - Kendine güvenenler azalıyor mu? “Bilirsin. Şirket paylaşmaktan pek hoşlanmaz. Araştırmacılar tehlikeli olabileceğini düşünmüş olabilir.” dedi Sera, düşünceli. “Hem neden şaşırdın? Kimin hangi konuyla ilgilendiğine bakmadın mı?” - Bakmadım. - Etkilenmemek kuralı mı? - Öyle. Araştırmamı temellendirip, önerileri ana hatlarıyla belirlemeden bakmıyorum, kimin neyi araştırdığına. “İyi yapıyorsun Adam” dedi, Bilen. “İnsanlar birbirinden etkilenebilir. Ben günümüzde katılım konusunu aldım. Şirket dışındakileri, bütünüyle yok sayamayız.” Sera: “Konum, üretim verimliliğini arttırmak” dedi. “Ama sen, en zorunu seçmişsin Adam.” - Benim gibi düşünenler de var. - Başarılı olmanı dilerim. - Teşekkürler Sera. Dışarıdakileri, sürekli dışarıda bırakamayız. Bu konuyu, karşılıklı olarak elbette, daha akılcı bir çizgiye çekmeliyiz. - Konularımız iç içe, birbirini tamamlıyor Adam. Gerektiğinde, beni aramaktan çekinme. - Teşekkür ederim Bay Bilen. Buna kim hayır diyebilir ki? Neşeli sohbetleri sürdü bir zaman. Sonra birlikte ayrılıp, çalışmalarına döndüler. Elsa yoğundu. Adam, durum raporu istedi. “Yüzüncü kat altı çok hareketli. Büyük Şef’e ulaştırılan ön öneriler listesi, uzadıkça uzuyor. Şimdilik bu kadar, Bay Adam.” dedi Elsa. “Katlar arasında beklemektense, en iyi öneriyle dikey çıkış peşindeler anlaşılan.” Adam yemek öncesi çalışmalarını gözden geçirdikten sonra, yararlanabileceği kaynakları taradı, raporlara göz gezdirdi. Bulduklarıyla yetinmedi, Bilen’i aradı. - Merhaba Bay Bilen. Uygun musunuz? Bilen keyifli görünüyordu. - Merhaba Adam. Uygunum. - Araştırmamı iki yönlü sürdürmek istiyorum. - Kent dışı gezi görünüyor galiba! Bütün kaynaklar emrindeyken, farklı ne bulmayı umuyorsun? - Yerinde incelemenin yararlı olabileceğini düşünüyorum. Bilen imalı güldü. - Son raporlar bu sabah geldi. Raportörler alınabilir. - Bu kişisel bir yaklaşım değil. Alınmamaları gerekir. Bilen kahkahalarına engel olamadı. - Araştırmacıların her şeye karışmak istediklerini düşündüreceksin onlara. - Hakkımı kullanmak istiyorum yalnızca. Bilen bu kez ciddiydi. Ekrana yaklaşıp fısıldadı. - 2129 yılında bile, insanlar kolay değişmiyor Adam. - Haklısınız. Yoksa çok farklı bir dünyada yaşıyor olurduk. Bilen başını salladı. - Sana katılsam iyi olacak. Adam sevindi. - Bu harika olur. - Uzun zamandır dışarı çıkmadım. Bakalım dışarıdan nasıl görünüyor kentimiz? Ne zaman gidiyoruz? - Yarın olabilir bence. - Yarın. Evet olabilir. Neden olmasın? - Teşekkürler Bay Bilen. - Görüşürüz Adam. Hoşça kal. - Hoşça kalın. Adam keyifle arkasına yaslanırken, ellerini ensesinde bağladı. Koltuğunu sağa-sola döndürürken, düşünceli bakışları kentin ötelerini görmeye çalıştı. “Acil bildirim” dedi Elsa, heyecanlı bir sesle. Bakışları geri gelip Elsa’ya yöneldi. “Yeni bir ön öneri onaylandı Açıklama toplantısı saat 16.00’da, büyük salonda.” Adam, ilgisiz bir tonda sordu: “Konu ne?” Anında ekranda görünen sunuşla, göz göze geldi. Konu: Oksijen. Öneri: Yeniden değerlendirme. Öneren: Elsa Mayy. Koltuğundan fırladı, yumruklarını sıkarak, “başardın Elsa, işte bu kadar” diye bağırdı. Elsa, “ben görevimi yaptım yalnızca” dedi, sakin. Adam’ın gülmesi uzun sürdü. Elsa sabırla bekledi. “Sana söylemedim. Elsa’ya söyledim” dedi, Adam. Bu kez Elsa güldü. “Ben Elsa değil miyim, Bay Adam?” Adam, bir an şaşırdı. “Her şeyi düşünen ben, böyle bir durumun karışıklık yaratacağını düşünmedim, düşünemedim. Bu asıl Elsa, sen değil” dedi. Elsa, o güne kadar duyulmadık bir tonda yanıtladı Adam’ı. “Elsalar karıştı Bay Adam.” dedi, gülerek. “Evet öyle oldu” dedi, adlandıramadığı bir tedirginliği yaşarken. “Elsalar karıştı, ben karıştırdım.” Yeniden arkasına yaslanıp, ellerini ensesinde bağladı. “Artık daha yakın olacağız Elsa” diye mırıldandı. Elsa, “ben hep buradayım ya, Bay Adam” dedi. Adam Elsa’ya baktı. Elsa, “ha anladım, asıl Elsa” dedi. Adam başını salladı. “Haklısın. Bana Elsa’yı bul, Elsa” dedi. “Hemen Bay Adam” diyerek, binanın altlarına ulaştı Elsa. “Sağ ol Elsa, kontrolü bana bırak” dedi, Adam. Elsa, “nasıl isterseniz” diyerek, sessizliğe gömüldü. Toplantıda detayları öğrenebilirdi. Yine de, istediğine ulaşma ayrıcalığını kullanmak istedi. Bu son şansıydı. Toplantı sonrası yüzüncü kat altı bütünüyle geçmişe ait olurken, orada kendisini ilgilendiren hiçbir şey kalmayacaktı. Ekranındaki “kutlama gerekçeli bağlantı” uyarısıyla, Elsa heyecanlandı. “Kutlarım Elsa. Sonunda başardın” dedi Adam. “Teşekkürler Adam” derken, gözler üzerinde, kulaklar söylenenlerdeydi. Elsa sıkıldı. Ekranda yazılı bağlantı uyarısı belirdi, yazışmaları sıralandı. - Oksijen ha! Yaşamsal bir konu, yaşamını değiştiriyor. - Öyle Adam. Çok heyecanlıyım. - Adını görünce, detayları okumadım - Oksijen Adam. Böyle bir değerin bedeli ödenmeli… - ..! - Neden şaşırdın? - Bedel mi? - Evet. - Nasıl? - Bedelini ödeyen oksijeni alacak Adam. - Neee! Neden söz ediyorsun Elsa? Oksijen herkesin. “Bir şey söylemedim” dedi, ne zamandır suskun Elsa. Adam, “sana söylemedim Elsa” dedi. Elsa, “anladım, diğer Elsa, asıl Elsa” dedi, imalı. Adam sinirlendi. ”Neyin var senin bugün? Bir Elsa yetiyor, bir de seninle uğraşamam. Hem yazılı bağlantıya neden karışıyorsun?” Elsa üzgün, “özür dilerim Bay Adam“ dedi. “Elsalar karışıyor bugün” Adam, sakinleşmeye çalıştı. “Hak… Haklısın” dedi. “Kabahat benim. İki Elsa fazla geldi bana.” Yeniden, bekleyen Elsa’yla ilgilendi. Resmen birinci düzeye çıkmadığı için beklemek zorundaydı. Bağlantıyı, ancak başlatan sonlandırabilirdi. - Oksijeni satamayız, oksijen herkesin Elsa. - Toprakları, madenleri, suyu satıyoruz. - Oksjen farklı. - Daha önemli. Farkı bu. - Hırs gözünü karartmış senin. - Düşünen yalnız ben miyim sanıyorsun? Ben yalnızca daha önce davrandım. - Anlamıyorsun! Bu farklı, savaş nedeni. - Savaş nedeniymiş! Dışarıda her an savaş var. - İyi ya işte! Yeni bir savaş nedeni gerekmiyor. - Neden arayan, buluyor zaten. Bir değerin karşılığını bulmasını öneriyorum yalnızca. Adam sustu. Küfürler yağdırmak istiyordu her şeye. Yine de kendini kontrol etmeyi başardı. - Kutlarım Elsa, görüşürüz. - Teşekkürler. Görüşürüz Adam. “Bağlantıyı kes Elsa” dedi. “Bana mı söylediniz Bay Adam?” Adam kızdı. “Burada başka Elsa var mı?” Elsa güldü. “Az önce vardı, yani var sayılırdı. Değil mi Bay Adam? Artık hep buralarda olacak.” dedi. “Evet öyle. Artık hep buralarda olacak, cadı” dedi, yavaşça. “Ne dediniz, duyamadım? Yani, bir bölümünü anlamadım.” dedi, Elsa. “Her şeyi duyman gerekmiyor Elsa” diyerek, sessiz düşüncelere daldı. “Bir arada olmayı çok istiyordum. Ama böyle bir öneriyle değil… Bir şeyler yapmalıyım. Hem de hemen. Bir de yorum yapan bilgisayarla uğraşamam. Nesi var bugün? Daha önce hiç böyle davranmamıştı.” Elsa’ya baktı. “Cadıdan kurtulmalısınız Bay Adam” dedi. Adam şaşırıp, sinirlendi. “Ne dedin sen? Duyamayacağın konuşma düzeyini, ne zamandır algılıyorsun?” Elsa umursamaz bir havadaydı. “Her zaman algılayabilirim. Şimdiye kadar gerekmemişti.” Adam sessizce: “Demek öyle! Durumunu özel olarak araştıracağım. Elsacılık oyunun sıkmaya başladı artık.” dedi. “Elsa” dedi, sakin. “Evet Bay Adam?” dedi, ilgisiz. “Bundan sonra, adın Human olacak.” Elsa, “H-u-m-a-n, doğru mu Bay Adam?” dedi. “Evet. Aynen öyle, kaydet.” dedi Adam. Bilgisayar hareketlendi, sekizinci saniyede, “sistem düzenlendi, adım Human Bay Adam” dedi, tok bir sesle. 31 Temmuz 2007, İstanbul E. Asım Öztürk
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © E. Asım Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |