Hata! Klavye bağlı değil. Devam etmek için F11'e basın... |
|
||||||||||
|
Karışık, içi fazlasıyla yoğun ve bir o kadar düşündürücü bir paragrafla giriş yaptığımın farkındayım, aslında çok çok çok daha yoğun, çok daha içimden geldiği gibi yazmak isterdim ama işte o noktada bugünün Türkiyesinde “vatandaşlıktan çıksın” azarını atan Sayın Başbakandan çok daha ağır bir azar işitmekten çekiniyorum (Keşke şaka yoluyla da olsa şu son yazdığım sizleri biraz olsa da düşündürse). Ben bu konulara çok saygı duyduğum aydın kişiler, hocalarımız, çok saygı değer yazarlarımız, yürekli insanlarımız gibi 24 saatimin 18 saatini ayıramasm da , elimden ve yüreğimden geldiğince zaman zaman paylaşımda bulunmayı çok istiyorum. Belki bir üniversite son sınıf öğrencisi olarak , belki bir kız evlat olarak , belki bir eş olarak, kimi zaman arkadaşlarımın tanıdığı Sihem olarak ama temelde bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve sonuna kadar Türk olan bir insan olarak çeşitli pencerelerden bakmaya çalışarak bu satırları yazıyorum ... Son günlerde yaşadıklarımız hangimizi üzmedi ki? Gencecik insanların aslında vatanları toprakları uğruna, bir yandan da bir hiç yüzünden kesinlikle ufacık da olsa bir değeri bile olmayan terörist zihniyetin yarattığı son durum uğruna hayatlarını kaybetmeleri, arkalarında kalan sevdiklerinin, ailelerinin içine düştüğü haksız ve sonsuz acılı hale hangimiz üzülmedik ki? Bunlar her terör saldırısından sonra, toprağa verdiğimiz her şehidimizden sonra yazılan çizilen ve yine bir dahaki acıya kadar ortadan yok olan satırlar değil mi? Neden? Buna bizler mi izin veriyoruz? Eşime askerlik görevi sırasında komutanı tarafından söylenen bir şey, verilen bir nasihat beni de eşimi de fazlasıyla etkiledi. Saygıdeğer askerimiz, komutanımız “televizyonda karşılaştığımız şehit haberlerini zaplamamamız gerektiğini, sonuna kadar seyretmemizin gerektiğini” vurgulamış ... Düşündüğümüzde bu gerçekten de çok önemli , sizler de kendinize sorunuz, o haberleri “içim kaldırmıyor, ruhum kararıyor” gibi bahanelerle geçiyor musunuz, geçmiyor musunuz? Bu ne kadar doğru? Aynı şey bizlerin de başına gelse , sevdiklerimiz o hale düşse ne kadar ilgisiz kalabiliriz? Bu sadece kendimizi sorgulamamız gereken konulardan bir tanesi ... Ülkeyi bir Barzani’nin abuk subuk tehditlerine karşı yanlız bırakan hükümete ne demeli ? Neden bu suskunluk oyunu? Bu delice sessizlik stratejisi , kandırma, göz boyama toplantıları, daha neler neler? Neden bu Amerikacılık ? Nedir bu uşaklık merakı? Menfaat yarışı içerisinde bir damla su uğruna milleti boğazlatma yarışı... Ağır konuşuyor olabilir, belki de bazı kişileri kızdırıyor olabilirim, ama susmak bana yakışmıyor, susmak Türk Milletine yakışmıyor, bize faydası olmuyor, sustukça susuyoruz, tepkilerimizi köreltiyor öylece seyrediyoruz ... Bu topraklar kolay mı kazanıldı ki şimdi bu kadar kolayca parsel parsel pay edilmeye uğraşılıyor? Neymiş bu özelleştirme? Bir ülkenin milli servetleri dış yatırıma yabancıya peşkeş çektirilir mi? Ülkenin en önemli konularından birisi olan iletişimi yabancının eline teslim edilir mi? Sen git onu yabancı hakimiyetine sun! Olacak iş mi bu? İletişimini yabancının eline ver, en kıymetli bölgelerini yabancıların eline ver, onlara mal mülk edinme hakkı ver, bölünmeye bölücülüğe taban hazırla, kendi vatandaşına, yatırımcına kan kustur, ama kendi menfaat kümenin içerisinde olan iç düşmana elinden gelen fırsatı verip, şehir planlarını mahvet, ülke ekonomisine arka arkaya darbe vur, nedir bu göz göre göre yapılan vatan hainliği , vatan düşmanlığı? Nedir tüm bunlara karşı bizlerin suskunluğu? Gelelim Anayasa konusuna ... Bir ülkede kişisel menfaatin öne geçtiği bir yönetime, bir siyasi makama hangi konularda ne kadar güvenebiliriz? Ülkemizin geleceği ile oynanmasına ne kadar izin verebiliriz? Gözümüze gözümüze sokulduğu halde ısrarla görmek istemediğimiz anlamsız ve menfaatçi tutumu daha ne kadar görmezlikten gelebiliriz? Askerimizi elden geldiğince ülke kaderinde, yönetiminde savunmasında geri planda bırakma arzusu sadece elle sayılır bir avuç insan tarafından farkedilmiş olamaz! Oyla – Onayla işbirliği adını verdiğim sistem bu felaketler mekanizmasının köklerinin iyice salındığının farkına varamadık mı? Bu dehşet mekanizmanın temelleri bu yeni anayasa ile atılmaya çalışılmaktadır. Herşey yine bir kenara, Ulu Önderimiz Atamız Mustafa Kemal Atatürk’ün yeni nesilin kalplerinden beyinlerinden siyasi anlayışlarından milli düşüncelerinden, algılama sistemlerinden çıkarılmaya çalışılması nasıl olur da kabul görebilir? Laiklik kavramı, Laik Türkiye Cumhuriyeti kavramı nasıl olur da milletin gözü önünde “Ilımlı İslam” şekline dönüştürülmeye uğraşılır? Nasıl bütün bunları gerçekleştirmek için ellerde tutulan baş silah “Yeni Sivil Anayasa” anlayışı tepkisizce karşılanabilir? Nerde Türk vatandaşları? Nerde bugüne gelme uğrunda canını malını feda eden dedelerin ninelerin torunları? Şu noktada nasıl susulur? Ya terör? Ya bölücülük? Ya bu lanet katilllik? Kardeş kardeşin ölümü karşısında suskun kalır mı? Susup öylece kenardan seyreder mi? Artık yeter! En başta da söylediğim gibi sosyal hayat içerisindeki kimliklerimle ben bile buna karşı haykırıyorsam bunca Türk evladı susabilir mi? Bu oyunlarda suçlular kimler? Bilinçsizce oy veren ama yine de kendilerince bir umutla ve belki de yanlış yönlendirmelerle oy verip bu hükümete kapıları açan vatandaşlarımız mı, yoksa onları bilinçlendirme adına hiçbirşey yapmayan aydınlar , eğitim öğretim görevlileri mi, akademisyenler mi, muhalefet mi? Medyayı da unutmayalım! Satın alınmış medya bu yolun en büyük paspası olmuş halde. Kanaltürk – Yeniçağ Kanalı – Avrasya Tv dışında kendi devlet televizyonumuzun bile ne kadar yanlı ve yanıltıcı yayın yaptığını daha kaç kişi haykırmalı? Yeniçağ Gazetesi ve Cumhuriyet Gazetesi dışında hangi gazete vatandaşını olması gerektiği gibi bilgilendirmiş ki? Seçim zamanında bile muhalefet cephesi ne kadar becerebildi insanını aydınlatmayı ? Cumhuriyet Mitingleri gibi tarihe yazılmış mitingleri organize eden insanlar ve kuruluşlar kadar hangimiz bir çaba gösterdik? Hangimiz bir Tuncay Özkan kadar boğazımızı yırttık, kalbimizi kanatırcasına haykırdık? Hangimiz bir Tuncay Özkan kadar kendimizi kaybettik meydanlarda binleri bir etmek için? Ama asla geç değil! Aslında tam zamanı haykırmanın, bir olmanın bütün olmanın! Biz vatanımızı kanımızın son damlasına kadar koruruz, biz asırlara hükmeden Türk’üz ! Bugün mü susup kalacağız? Bugün mü olduğumuz yerde duracağız? Hayır!!!! http://www.bizkackisiyiz.com Bütün olmak için! Saygılarımla Sihem Tachouli USTA
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sihem Tachouli Usta, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |