..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bazen bir mısra yaşamı değiştirir." -Kafka
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Engin M.Gürcan




12 Nisan 2002
Bir Garip Misafir.  
Engin M.Gürcan
Konuşmuyordu,Konuşmıyacak mısın dedim.Sesim duvardan duvara çarpıp bana tekrar geri geldi.Cevap alamayacağımı anladıktan sonra yemesi için biraz yiyecek birazda su getirdim.Ne getirdiklerime baktı nede bana.O yüzdende yemesi içinde ısrar etmedim.Öylece


:EHED:
Nerden geliyordu,belli değildi.Yorgun kentin,karanlık ve ıssız sokaklarından yağmur eşliğinde geçip de gelip durmuştu penceremin önünde.Belli ki uzun bir yoldan gelmişti,belli ki yabancıydı.Biraz ürkekti ama her şeye rağmen ayakta kalmasını da biliyordu.Terkedilmiş gözlerle baktı gözlerimin içine,toprak kokuyordu bakışları,gözünün beyazında kara o karalıkta da ölüm vardı.Matem havasındaki sözleri ve sessizliği bir veda busesi gibiydi.
Birden irkildim bu görüntü karşısında,korkuyla titredi her yanım.Kanımım tekrar damarlarımda dolaşması kaç saniye aldı bilmiyorum ama pencereyi araladığımda rüzgar bir tokat gibi patlamıştı eskitmeye çalıştığım anılarla dolu odamın içerisinde.Bir tokat gibi patladı yüzümün tam ortasında kışın o dondurucu ve acı soğuğu.
Cam açıldığında gece tüm serinliği ile odama girmişti sanki,o an soğuk içimi sızlattı.Bir anlık durgunluktan sonra hemen onu içeri aldım.Benden korkmuyordu,belli ki son durağa gelmişti ve belli ki içeride girmek istemiyordu.Oracıkta kalıp hayatına son vermekte kararlıydı.Onu içeri aldıktan sonra apar topar kapattım pencereyi, hemen üzerimde ki hırkayı çıkartıp,sardım ve kaloriferin yanına bıraktım.
Konuşmuyordu,Konuşmıyacak mısın dedim.Sesim duvardan duvara çarpıp bana tekrar geri geldi.Cevap alamayacağımı anladıktan sonra yemesi için biraz yiyecek birazda su getirdim.Ne getirdiklerime baktı nede bana.O yüzdende yemesi içinde ısrar etmedim.Öylece karşısındaki koltuğa oturup hiç sesimi çıkarmadan sadece onu izledim.Konuşmaya çalışsam da karşılık alamayacağımı biliyordum,o yüzdende yeniden konuşmayı denemedim bile.Bir süre sonra uyuya kalmışım.Ta ki sabah saatin sesiyle uyanan kadar.
Sabah olmuştu, yine işe geç kalacağım diye düşündüm.sonra günlerden Pazar oluğunu anımsadım.Kendime bir fincan kahve yaptıktan sonra birde sigara yaktım.O ara gazeteler gelmiş olmalı diye düşündüm ve doğru kapının önündeki gazeteleri aldım.Dalgın gözlerle okumaya çalışırken gazeteleri minik puntolarla yazılmış bir haber takıldı gözüme.Haberde şöyle diyordu ;’’Eski sevgilisinin evlendiğini duyan genç hayatına son verdi .’’O an dün gece ki misafirim geldi aklıma,hemen yanına koştum.Oracıkta cansız bedeni duruyordu.Uzun süre pişmanlık ve şaşkınlıkla baka kaldım sonra yüreğimin neden diye sitem dolu seslenişi dışarı vurdu.NEDEN ? Esasında ona değil kendime kızgındım,çünkü belki de kurtara bilirdim onu.Sonra dün geceki gözleri geldi aklıma o kararını vermişti.Şimdi biliyordum kendimi kandırmak değildi bu o çoktan ölümü seçmişti.Biliyordum.Çünkü gözleri öyle söylüyordu,çoktan ölümü seçmişti .Bu düşünceler beynimin içinde dolaşırken,bir gün önceki aynaya yansıyan gözlerim geldi aklıma.sonra direnişim geldi sana ve hayata.Artık biliyordum o seçmişti yolunu ne yapsam kurtuluşu yoktu.
Üzerime bir şeyler giydikten ve komşudan da küreği aldıktan sonra bahçeye indim.Her yer ıslaktı ,belli ki dün gece onu içeri aldıktan sonra da epey yağmur yağmıştı.Şimdi hava soğukta olsa Aralık ayına yakışır cılız bir kış güneşi vardı.Hemen Akasya ağacının oraya yöneldim.Arası odamın penceresinden rahatlıkla görebildiğim bahçedeki tek yerdi.Sonra ağacın dibine doğru derince bir çukur kazdım ve bahçede bulduğum birkaç tahta parçasını çukurun içine yerleştirdim, burada işim bitmişti.eve gidip onu dün gece üzerine sardığım hırkayla alıp gelmem iki dakikamı bile almamıştı,ve o hırkayla birlikte kazdığım çukura bırakıp üzerini toprakla örtüm , ardından da ince , sivri yüzlü bir taş parçasını baş ucuna bıraktım.Baş ucunda birkaç dakika kaldıktan sonra eve gitmek için geriye döndüğümde camdan bana bakan komşunun haylaz çocuğunun bakışlarıyla kendime geldim.Hırka ? onun hırkası,onun hırkasını da kuşla birlikte gömmüştüm.O hırka ondan bana kalan tek somut hatıraydı ve şimdi kuşla birlikte toprağın altındaydı.Çocuğun gözleriyle tekrar karşılaştığımızda şimdi bana gülüyordu.Belli ki oda anlamıştı şaşkınlığımı.Bir an hırkayı oradan çıkarmalıyım diye düşündüm fakat nedense vazgeçip,çocuğa gülüp doğruca eve gelip, dün gece uyuya kaldığım koltuğa oturdum,her tarafım çamur içindeydi.
Kaç saat orda kaldım bilmiyorum.Şimdi telefon çalıyordu zorda olsa yerimden kalktım.Telefonu açtığımda telefon yüzüme kapandı.Ne kadar uzun zamandır, meçhul ziyaretçilerim vardı telefonun hatları üzerinde.Meçhul ve korkak ziyaretçiler.Dııt...dııt..dııt... diye kulaklarımı çınlatan telefonun avizesini yerine koyduktan sonra,kalktığım koltuğa yeniden yöneldim,o an aynadan yansıyan görüntüm.Aman Allah’ım her tarafım çamur içindeydi,yinede hiç gücüm yoktu üzerimi değiştirmeye.Tekrar koltuğa oturdum,saatler geçmişti belliydi ,akşam kışa haz tüm erkenciliği ile örtmüştü penceremi.Bir sigara yaktım,daha bir nefes bile almamıştım ki zihnim bir anda yeniden boyandı sana,zaten kaç zamandır her boş anımda yanımda bitiyordun.Neden bilmiyorum ağlamam gerekiyor diye düşündüm ama nedense uzun zamandır bir türlü ağlayamıyordum.Sigaramın yanan izmaritinin kokusu ile yeniden kendime geldim.Usul usul ayağa kalktıktan sonra üzerimdekileri çıkartıp bir duş aldım ve bilmediğim bir sebepten yatağıma yöneldim..Yatağa uzanır uzanmaz uyuya kalmışım.Oysa uzun zamandır,seni düşünmekten,bizimle ilgili hayaller kurmaktan bir türlü uyuyamıyordum.
Pazartesi günleri sabah erken inerdi şehre,o günde öyle oldu.Saatlerce uyumama rağmen yataktan zor doğruldum.Tuhaf bir his vardı içimde Elimi yüzümü yıkar yıkamaz,bahçede Akasya ağacının dibinde buldum kendimi,hava oldukça soğuktu,asıl kış şimdi gelmişti.Sivri yüzlü taşı yerinden kaldırdıktan sonra dün kapattığım mezarcığı ellerimle kazdım.İlk önce hırkanın ucu gözüktü sonra tamamı,hırkayı aldım,içini açtığım da içinde kuş yoktu.Çukuru iyice kazdım,tahtaları buldum içinde kuş yoktu.İlk önce komşunun haylaz çocuğunun kuşu aldığı düşündüm ama sonra anladım ki zihnim bana oyunlar oynamıştı.Kuş yoktu ve belki de dilim varmıyor ama hırkayla birlikte senden de kurtulmak istemiştim.Çukuru öylece bırakıp,hırkayı alıp hemen eve gitmek için geri dönmüştüm ki,yine komşunun camdaki haylaz çocuğu ile karşılaştım.Güldü,güldüm.El salladı,bende ona el salladıktan sonra yürüyüp devam ettim.İşe geç kalmıştım,alelacele temizlenip,giyinip,hırkayı da bir poşete koyarak arabaya geldim.
Lanet olsun yine trafiğin keşmekeşliği içinde kaybolup,birde üstüne üslük geç kalacaktım.Trafik yine kitlendi,bir sigara yaktım,sonra radyoyu açtım.Çalan müzik beni başka yerlere götürdü.Trafik bir türlü açılmak bilmiyordu ve işe gitmeden önce halletmem gereken bir iş daha vardı.Hırkayı kuru temizlemeciye verecektim.Araçlar yavaş yavaş ilerlerken geçirdiğim tuhaf hafta sonu,geldi durdu yeşil ve sarının üstüne.Beynim bir türlü geçit vermiyordu yaşadıklarımı anlamlandırmaya,kırmızıya ışık takılmış ve bende orda çakılı kalmıştım.Zorda olsa ite kalka trafik açıldı.Arabayı kuru temizlemecinin biraz gerisine park ettim.bu saatte park yeri bulmak oldukça zordu.Hırkanın içinde bulunduğu poşeti alıp,kuru temizlemeciye yöneldim.Dükkan açılmamıştı ve belli ki açılmayacaktı.Kapının üzerinde cenaze dolayısıyla iki gün kapalıyız yazıyordu.Bir elimdeki hırkaya baktım,birde kapıdaki yazıya,sonra hafta sonu olanlar şimşekler eşliğinde kafamdan geçti.Kuşun ölüm kokan gözleri,benim ayna da yansıyan gözlerim,gazetedeki minik puntolarla yazılmış haber hepsi bir anda şimşekler halinde gelip geçti.Hırkaya bir daha baktım ve sonra ilerdeki çöpe atıp hızla arabama atlayıp oradan uzaklaştım.
İşe geldiğimde her kez yüzüme tuhaf tuhaf bakıyordu,her kez hafta sonu sana ne oldu diyordu.yüzüne renk gelmiş ,nedense bu gün çok iyi gözüküyorsun gibilerinden laflar ediyorlardı.Çok şaşırmıştım,Patron daha gelmemiş herhalde siz kendinize eğlence arıyorsunuz dedim.Sonra aynaya yöneldim.Gerçekten de yüzümde tuhaf bir ışık vardı.Anladım şimdi artık özgürdüm.Evet özgürdüm ama kendime bir an önce bir hırka almalıydım.Malum kış şimdi yeni başlıyordu.Gün nasıl geçti bilmiyorum.Uzun zaman dır sabahki trafiği saymazsak böyle eğlenceli bir pazartesi günü geçirmemiştim.İş çıkışında hemen yılbaşına hazırlanan ışıl ışıl vitrinlerin olduğu alışveriş merkezinin yolunu tuttum.Kendime bir hırka almalıydım.Hemen hemen tüm vitrinleri dolaştım,ama nasıl bir hırka alacağımı bilmiyordum.Oysa sadece basit bir hırka alacaktım ama bir türlü karar veremiyordum.Uzun zamandır tek başıma alışveriş yapmamıştım ve bir türlü alacağım hırkayı beğenemememin tek sebebi galiba buydu.Tam hırkadan vazgeçecektim ki birkaç keredir önünden geçtiğim yüncü dükkanı ilgimi çekti.Kendime kucak dolusu hırkalık yün alıp doğruca annemim evinin yolunu tuttum.Çünkü biliyordum bu saatten sonra o hırkayı sevgisiyle bıkmadan ilmek ilmek örecek tek kişi oydu.Hiç bir hazır hırka onun öreceği hırka kadar değerli olamazdı ve ondan hiçbir zaman kurtulmak istemeyecektim.
Annemin kapısını bir sürü tün yumağı ile çaldığımda,Annem her zamanki sevecenliği ile kapıyı açtı.yünleri görünce ,bu ne evlat dedi.Bende gülerek bana hırka öreceksin dimi Annecim dedim.Bunu duyunca oda güldü.Niye gülüyorsun dedim.O da tama öreriz ama önce sen şunu bir dene bakalım dedi, ve içeriden çok şık bir el örgüsü hırka getirdi.Gecen kışın sonlarında başlamıştım anca bitirdi bende bunu sana yılbaşında verecektim dedi.
Beraberce yemek yedik,çay içtik ve o esnada da ben de hafta sonu olanları anlattım.Annem kendine has yorumlar yaparken tam kısmetlerimden bahsedeceği sıra anne ben kalkayım biliyorsun yarın işe gideceğim ,bunları sonra konuşuruz dedim ve hemen kalktım.Giderken de bak hırkamı güzel ör demeyi de ihmal etmedim.
Yolda arabanın radyosunda çalan müziğe eşlik ederek eve geldim.Kapıdan içeri girer girmez kağıt ve kaleme koştum ve beyaz sayfalara şu satırlar döküldü;

Her kez kendi yolunu kendi çizer.
Yazık bu hayatta yollarımız bir daha hiç kesişmeyecek.
Çünkü ben artık biliyorum,
Senle yaşayamadığım gibi sensiz de yaşanmıyor.
Senin için yaşayan bir ölü olmaya değmezmiş.
Yazık ki bunu çok geç anladım.....
                         
Ve o gece geçmiş gecelere inat hiçbir şey hayal etmek zorunda kalmadan bebekler gibi mışıl mışıl uyudum.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ...........
Gönderen: Kâmuran Esen / ,
5 Kasım 2014
Sürprizlerle dolu bir öyküydü.Yazı dili de sağlam. Teşekkürler paylaşım için. Sevgiyle.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
iki suskun yürek [Şiir]
Yangın [Şiir]
Ağlamayacağım... [Şiir]
Keşke söyleye bilsem sana, [Şiir]
Diken Bahçesi [Şiir]
Elimden bir şey gelmiyor [Şiir]
Nereye kadar hasretim ...? [Şiir]
Paslı tenekeler [Şiir]


Engin M.Gürcan kimdir?

Ankara doğumluyum. Bu yüzdende,sarı başakların solgun yüzünü hep yüreğim de denizlere taşımaya çalıştım. Ne zaman yazmaya başladım,nasıl başladım inananın hatırlamıyorum. Tek bildiğim bu işten çok keyif aldığım.

Etkilendiği Yazarlar:
Özgürce yazmayı kelimeleri kendi haline bırakmayı seviyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Engin M.Gürcan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.