İnsan bir küçük dünyadır. (Mibres Kosmos) -Demokritos |
|
||||||||||
|
Alımlı bir kızdım ben. Lisedeyken aynı sınıftan olan ve okulun en popüler çocuğuyla birbirimizi seviyorduk. Ailem duyunca epeyce söylendi bir daha onunla görüşemedim sonra da üniversiteye girmemi istemediler. Üniversitede rahat durmamamdan korktular. Evlendirmek istiyorlardı beni.”bir atı, bir de kızı erken satmak gerek” derler bizim civarda. Eve kapandım, ailem lise arkadaşlarıma gitmeme izin vermezdi. Hafazanallah onlara gittiğimde erkek kardeşleri-ağabeyleri falan evde olurdu da beni ayartırdı. Koca evinde istediğin yere gidersin şimdi olmaz diyorlardı. Dedikodu olurmuş. Sanki kız çocukları koca için yetiştiriliyordu. Evlenmek özgürlüktü benim için -bunu düşünerek- Kendi çevremizden bana talip olan gençlerden biriyle evlenmeyi kabul ettim. Nişan düğün derken her şey birkaç ay içinde olup bitti. Evlenirken annem aldı beni karşısına ve -kocanı hoş tut,ne dediyse yapacaksın kocaya asi olmak günahtır kızım hizmette kusur etme, ayıplarını ört şikayet etme bu senin kaderindir. Dedi. On sekiz yaşındaydım ve artık evli bir kadındım. Eşim sakin bir insandı mutluyduk önceleri. Cicim ayları bitince gerçek kişiliği ortaya çıktı.Asabi ve kıskançlığı manyaklık derecesine varan bir adam oldu. Anneme şikayet ettiğimde “düzelir kızım, bir çocuğunuz olsun hepsi biter sabret. Sen yine de ses çıkarma,sakın karşı gelme.” Diyordu.. - Peki anne. Diyordum her seferinde. - Sonraları anneme şikayet etmedim. Etsem de bir şey fark etmiyordu. Çocuğum da olmadı. Evliliğimin ilk yıllarında dayak yemeye başladım,dayağın yanında da hakaretler ağza alınmayacak küfürler… Ailemden gizledim uzun süre. -Nasılsın kızım? Diyordu annem. -İyiyim anne. Diyordum her sorduğunda. Bir akşam eşim eve geldi gene hatırlayamayacağım sudan bir bahaneyle beni dövmeye başladı ve kolumdan tutup kapının dışına attı. Anneme ilk defa o gün söyledim dayak yediğimi.Annem o gece gelemedi çünkü babam otomobille aşırı hız yapmış ve kaza geçirmişler ikisi de ölmüştü .Uzun süre parkta bir bankta oturdum bekledim gelmediler. Saatler gece yarısını geçmişti. Geceydi, beş kuruşum, gidecek hiçbir yerim yoktu, üşüyordum, açtım. Soğuktan ve korkudan titriyordum. Eve geri dönmekten başka çarem kalmamıştı. Sokakta kalmaktan ödüm kopmuştu, eve dönmekten de bir o kadar çok korkuyordum. Koşarak kaçtığım sokaklardan adımlarımı sürükleyerek geri döndüm,eşim defalarca çaldıktan sonra açtı kapıyı, ben sokaktaydım ve o, uyandırdığım için küfretti kapıyı açar açmaz, sonra homurdanarak yatağa geri döndü. Onun uyuduğundan emin olduktan sonra yatağın kenarına usulca uzandım. Uyumuşum... Uyandığımda annemle babamı kaybettiğimi öğrendim. Toprağa verdik. Yapayalnız kalmıştım. Eşimden başka kimsem yoktu, her şeye rağmen sıkıca tutundum ona, görevimdi her istediğini yapmak hiç sesimi çıkarmıyordum anlatacak kimsem de yoktu artık. Akrabalarımız başsağlığına geliyorlardı çoğunu hiç tanımıyordum bu yüzden kimseye evliliğimde problem yaşadığımı söyleyemedim. Zaten bir daha akrabalarımdan kapımı çalan olmadı. Dayağa ve aşağılanmaya alışamadım. Kabullenemedim de ama, ayrılmayı da göze alamadım buna ne cesaretim vardı,ne de gücüm… Vücudumdan dayak izleri hiç eksilmiyordu.Kadın dövülmez derdi babam hiç annemi dövdüğünü görmedim.Onların ölümü ve yaşadıklarım ruhsal dünyamı yıkıma uğrattı sonunda. Önceleri bayılmaya başlamıştım. İçine cin girmiş diye bir çok üfürükçüye götürdüler beni.Sonra sinir krizleri geçirmeye başladım onlar delirdiğimi düşünüyorlar ve beni bir odaya kilitliyorlardı, çoğu zaman ne kadar kaldığımı bilmiyordum.Karanlıktan oldum olası korkardım ve karanlık korktukça koyulaşırdı,gittikçe uzar bitmek bilmezdi ve ben daha çok korkardım ve titrerdim. Birileri duysun gelip beni kurtarsın istiyordum ama kimse duymuyordu. Kendimi toparladım zamanla. ………………………………. Bir gece sabaha doğruydu kalktım yataktan… Eşimin başucundaki komedinin üzerine bıraktığı silahı aldım. Mutfağa gittim. Silahı kontrol ettim doluydu. Bir sigara içmek istedim, idam mahkumları geldi aklıma asılmadan önce sigara isterlerdi hani. Yaktım sigaramı bir nefes çektim, tülü açtım sokağı seyrediyordum. Silah ağırdı buz gibiydi. -Şimdi bu demir parçası mı canımı alacaktı, tuhaftı doğrusu ben silahı beynime dayayıp tetiği çektiğimde her şey bitecekti öyle mi? Bu kadar kolaymış ölmek yok olmak neden öldürmedim ki kendimi daha önce?diye geçirdim içimden. İntihar etmek günah!... Kimin umurunda artık günah… ………………………………… Eşim uyanmış farkında değilim mutfağa gelmiş beni izlemiş sırtım kapıya dönüktü ışığı açınca fark ettim geldiğini, irkildim birden afalladım ve elimdeki silahı önce saklamaya çalıştım. Bana doğru geliyordu. -Gecenin bir yarısı sen pencerede ne arıyorsun o…!!! dediğini hatırlıyorum en son… O korku ve panikle bilincimi kaybetmişim silahı ona doğrultup üzerine boşaltmışım… Ölmüş… Artık beni dövemeyecek, avuçlarımı açtırıp izmarit söndüremeyecek, hiçbir şey için beni zorlayamayacak, silahı başıma dayayıp saatlerce korkutarak kahkaha atamayacak. Ölen anneme küfredemeyecek Artık ondan korkmuyorum. Öldü ve bana hiçbir şey yapamaz Benim hayatımı çekilmez hale getirmeseydi ben kendimi öldürmek için o gece, o silahı elime almayacaktım ve o, ölmeyecekti. Nurşen Sınav
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nurşen sınav, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |