Dore

Gidecek bir yerimin, özleyeceğim birinin olmadığı, alışık olduğum çoğalmış gecelerden birinde...

yazı resim

Kadın koydu gözlerini ortaya / kahveye yatırılmıştı gözleri / çırılçıplak elma yiyordum / birlikte gelmiştik buraya / karışık düşünceler içinde / ben ona bakıyorken / gülüyorken bana / bir filmden istiklâle inmiştim de / yürüyordu beyaz bir sevgiliye / su içerken saçları uzundu / sabah kalktığında / ağladığında – anda / su içtik sonra bir sabah beyaz bir yatakta / gözlerim yanıyor / artık giyiniyor / gidiyor belli/ küvete yatırdım birden bedeni / kırmızıydı bedeni / izledim işte bu yaşam boyu iniltiyi / bala kaşık gömülüyor gibi ağır / bir çocuğa rüya damlıyor gibi hafif / Hayır! Anlatamadım.

Sıcak bir gündü. Güzeldi. Sıradandı. Caddede yürüyen insanlar vardı. Kalabalıklardı. Çoğu kibardı. Yanık çikolata kokuyordu. Raylarda yürüyordum. Gördüm. Sağ eliyle saçlarını düzeltiyordu. Rüzgar yoktu. O düzeltiyordu. Kırmızı bir ip baplıydı bileğine. Kadın kıpkırmızıydı. Kasetçilerde ölü bir adamın şiirleri okunuyordu. -Önce elleri vardı yalnızlığımla benim aramda.- Ellerini çekti. Durduk. Sıcak çikolata kokuyordu. Geldi. İri iri, asi, camgöbeği gözleri vardı. Sağ eliyle kısacık saçlarını düzeltti. Bir ilkokulun teneffüsü bitti. Elimi tuttu.

Caddede bir duvar, duvarda bir kilise, kilise ne renkse. Duvarların rengini aldı bedenlerimiz. Balkon parmaklıklarında kırmızı bir kurdele kaldı.

Konuşmadık hiç. Tek laf etmedi. Ağzını açsa bir şeylerin büyüsünün bozulmasında korktu belki. Benimse anlatacak hiçbir şeyim yoktu. Gün boyu piyano akort ediyordum. Zaten konuşmazdım.

Sokak lambaları yanana kadar takip ettim. Adam onunlaydı. Ayrıldı. İşimi yeni bitirmişim de, tuşlardan birine dokunacakkenki tedirginliğimle, yaklaştım. Sol eliyle anahtar tutuyordu. Sol elini tuttum, gülümsedi. Evde gözlerini bağladım. Hiç konuşmadı. Günler geçti, oturuyordu, gözleri bağlıydı, kıpırdamamıştı. Hiç konuşmadı. Yemeye dair her şey bitmişti, kadın yememişti. Hiç konuşmadı.

O an, bir insanın yaşamını şekillendirmenin hazzını duydum. Korkunç bir andı. Bu hazzın üzerine gittim. Ellerim, ışıltılar saçan parlak bir metalle ileri geri hareketler yapıyordu. Devam ettim. Korkunç bir andı. Fütursuzca gidip gelen metali hayranlıkla izledi. Gün kızıla doğuyordu. Sustu. Tanrının ağladığı andı.

Kadını kırmızılar içinde, bir küvete yatırdım. Kaç nota vardı bir piyanoda, aklıma takıldı. Ölüm mü, hayır olmadı!

Başa Dön