Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Bu kelime kimsenin yaşamında benim kadar anlamını bulmuş muydu acaba? Yok… Olsa gider miydim? Bırakabilir miydim onu bir başına? Onda bulduğumun bedelimiydi bu ? Ödemek zorunda olduğum… O gecekonduda yaşarken farklı olduğumu daha o zamandan bilirken etrafımda ki her şey canımı yakarken o adamın bana hatırlattığı Tanrının beni unutmadığıydı. Kimseden değer görmeden aşağılanarak sürünerek yarı aç yarı tok yaşarken, annenin babanın anlamının; anne çok dayak baba ona göre daha az dayak sanırken o adamı okumadığım kimseden dinlemediğim, yıllar sonra kızım okumayı söktüğünde duyduğum masallardan birinin kahramanımı sanmıştım.Yada dayaktan kendimi kaybettiğim bir gecede korkarak uyandığımda o karanlık pencerede; öyle bir mahallede o izbede olabileceğine inanmadığım güzellikte ki o kadının gülümsemesinin anlamı bumuydu? Gel benimle dediğinde gidivermiştim. Beni bir kedi yavrusu gibi bir başıma sokağa bırakabilirdi belki. Bırakmadı…Ev denilen şeyin bizim yaşadığımız fare delikleri dünyanın ise annemin gündeliğe gittiği içinde gülüşen birbirine canım, kızım, babacığım gibi anlamadığım kelimeler kullanan insanların yaşadığı yer olduğunu biliyordum hayata dair sadece. Onun hayatına, tanımadığım bilmediğim hayatına adım attığımda nasılda öncesiz ve sonrasız hissettim kendimi. Çabuk dağıldı korkularım onun sayesinde. O da zor bir yaşamdan gelmişti hatta bazen geçmişlerimizi yarıştırırdık sanki. Sen zengin bir ailenin kızı bile sayılabilirsin bana göre derdi. Yalnızlıksa sorma, derdi her yerde her yaşamda aynı. Konuşmaktı aramızda ki en önemli bağ. Onun yanında güvende hissederdim kendimi. Her ana her ortama yakışan tavrını severdim. Beni sevmesini severdim. Saf çocuk hallerime gülmesini beni hiç yoktan kandırmasını sonrada kıyamayıp kol kanat germesini severdim. Sokaklarda yetişmişti ama sokağa karışmadan. Kendini koruyarak hayata kafa tutarak isyanla büyümüştü. İyi kalbini koruyarak. Ayağa kalkmış direnmiş insanı hayrete düşüren bir güçle ilerlemeye başlamıştı. Yola çıktığımız yerin çok uzağında ve yükseğinde bulmuştuk kendimizi çok geçmeden. Ardı arkasına sahip olduğum çocuklarım mutluydu. Onun dünyadaki en iyi baba olduğuna inanmaları doğaldı. Geçmiş yaşamlarımızda eksikliğini hissettiğimiz her duygunun her ihtiyacın abartılı bir karşılanışını yaşıyorlardı. Bir tek ben biliyordum gerçeği. Gecelerin artık daha uzun ve yalnız olduğunu, başardıkça kazandıkça diş bilediği hayatla dalga geçme arzusunu. Oysa hayat sabırlıydı onun böbürlenmelerine şımarıklıklarına pabuç bırakmayacak kadar akıllıydı. İçine daldığı gece aleminin onu nasıl bir bağımlılıkla kucakladığını bir tek ben görüyordum. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen çocuklardan gizli tartışmalarımızda neden diyordum neden uyuşturuyorsun kendini? Dayanamadığın nedir? Onca acıya, sefalete, yokluğa dayanıp; yenip ayağa kalktıktan sonra unutmak istediğin nedir? Gün be gün uçuruma sürüklendiğimizi, geriye sayımın başladığını bu masalda gece yarısının yaklaştığını onca emeğin hevesin bir balkabağıyla iki fareye dönüşmesine çok az kaldığını göremiyordu ne yazık ki… Onu tek edemedim. Çaresizliğimi biliyordum o da biliyordu. İnkar etmekten kulaklarını tıkamaktan vazgeçmişti. Yardım etmemi istiyordu. Söz veriyordu. Her seferinde tutulmayan sözler. Yaşadığı kriz anlarında evin içinde neşeyle koşup oynayan her zaman güvende olduklarına sanan çocuklar garip ürkek kuşlara benziyorlardı. Korkudan büyümüş gözlerle Bana cevap vermem için ne olduğunu onlara da anlatmam için yalvaran gözlerle bakıyorlardı. O anlarda; çocukların içinde yaşadığı korkuyu gördüğüm anlarda nerde satılıyorsa kim satıyorsa gidip almak ona vermek sadece onlar için bu kabusu bitirmek istediğim anlar çok oldu. Sadece bitecek diyordum bitecek. Ama hiç bitmedi… Sevdiğim güvendiğim tek insanın gözlerimin önünde hiçe doğru yol almasını seyretmek çok zordu ama o hiçlikte benle birlikte çocukları da kaybetmesine engel olmalıydım. Onu onların hayatından çıkarmalıydım. Mümkün olsa bir ben kalabilseydim onunla bu çok daha kolay olurdu. Her şeye rağmen gitmeliydim onu yalnız bırakmalıydım…Bıraktım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aylin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |