Uygarlık, gereksiz gereksinimlerin, sonsuz sayıda artmasıdır -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Kader, kısmet, şans, talih... Bu sözcükler, hiçbir zaman tercihlerini benden yana kullanmazlar nedense... Hani “Bastığı yerden ot bitmez” derler ya. Veya “Maşallah dediği sabaha çıkmaz” diye bir deyim vardır. Öyle bir şey işte. Daha bugüne kadar, hak etmediğim, kendiliğinden, şansa, kısmete dayalı tek kuruş görmedim. Şans eseri, kariyer, unvan, statü filan da kapımızı hiç çalmadı. Halbuki şeytanın bacağını bırakın, kafasını kolunu kırmak için ne kadar piyango bileti aldım bugüne kadar; ne kadar şans topu, sayısal, sözel, eşit ağırlık oynadım haddi hesabı yok... Gökten pamuk yağsa, benim başıma taş düşer desem yeri var. Bari, yanında biraz kum, çimento, amele de yağsa, belki inşaat yaparız ya. O da yok. Dahası, hasbelkader bir 100 dolar alsam, o gün dolar tepe taklak gider. Ne zaman geri bozdursam, dolar tavan yapar. Bir anlamda döviz piyasasının kaderi bana bağlı gibi. Tarihte bir padişah (Cevap hakkı doğmasın diye ismini vermiyorum) şanssızlıktan, yoksulluktan şikayet eden benim gibi birisini çağırıp, eline bir kürek vermiş. Devletin hazinesine götürüp “Kaç kürek altın istiyorsan al” demiş. Bizim şanssız adam, küreği daldırmış, daldırmış tek altın çıkaramamış. Meğer küreği ters tutuyormuş. Padişah, bir altınlara bakmış, bir küreği ters tutan adama bakmış, “Vermezse Mabut, Neylesin Sultan Mahmut” demiş (Padişahın ismi ortaya çıktı ya. Onu kendisi söylemiş oldu. Benle alâkası yok). Benimki de öyle, tuttuğum dal kökünden kurur. Milli maç olur, Türkiye’yi tutarım, sanki tüm futbolcuların eline-ayağına büyü yapılmış, sonuç bildiğiniz gibi. Fenerbahçe’yi tutarım, son 2 dakikada 2 gol yer. Rüştü gibi bir kalece 5 hatalı golü bir maçta yer. Galatasaray 4 kez gelir, 5 gol atıp gider. Haydi şanssızlığı anladık da, toplumda yetkili-yetkisiz, ilgili-ilgisiz ne kadar insan varsa, bana inat, yazdığımın, söylediğimin tersini yapmak için meşveret etmişler sanki. Birkaç örnek vereyim. Dünya durdukça başımızdan eksik olmayasıca Bülent Ecevit’in başbakanlığı zamanında dinî bayramlar hangi günlere denk gelirse gelsin, bir yolunu bulur, bayram tatilini 9 güne çıkarır, “Kamu görevlileri, şu günlerde idarî izinli sayılacak” diye bir genelge yayınlardı. Yıllardır bu böyle. Dilim kopsaydı da söylemez olaydım. Ak Parti iktidara gelince, “Bunlar daha dini bütün insanlar, dinî bayramlarda 9 gün tatille yetinmezler. Ramazan Bayramı tatiliyle, Kurban Bayramı tatilini de birleştirirler, 2 ay 10 gün tatil yaparız” demiştim. Sırf ben dediğim için bu sene Ramazan Bayramı’nda 2 gün tatil oldu. Memuru, işçisi bana ne kadar intizar etse az. Tövbeler olsun, bundan sonra kimseyi översem, Maşallah dersem... Derim demesine de, artık kime kızarsam, kim yanlış yapıyorsa, tüm iyi temennilerimi onlara dileyeceğim. Bunlar neyse de... Allah esirgesin, Hükümetimiz de, Belediyemiz de iyi çalışıyor. 41 kere Maşallah. Tuu... Tuu...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Atılgan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |