Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
nasıl da özlemişim gençliğime ait o yüzleri...Filiz Akın'ın parşömen kağıdına taş çıkartan şeffaf incecik yüzünü, irisi sarı gözlerini, gür,bakımlı lüle saçlarını, kibar hallerini...tam da şu sıralarda moda olan: "şapur şupur beni öp çıtır çıtır beni ye onlar acı ben tatlı var mı benden başkası" şarkısının klibine yakışacak görüntülere sahip Filizcik...o klipte görünen üç genç bayana beş çekerdi benim Filizim!..keşke onu oynatsalardı o klipte...bak o zaman nasıl da severdim o şarkıyı. şimdi mi? yok canım..felaket sinirleniyorum dinlerken... of!...of..nereden nereye kaydı gene düşüncelerim...bunu hep yapıyorum zaten...atla o dala,atla bu dala...sincaba benzeyen bir zekanın esiri olursa insan, olacağı bu işte!.. ama bakmayın siz Filiz Akın'a takılmama;ekranda başka biri var şimdi: Türkan Şoray!...kocaman kara gözlerine Türkiye oturmuş sanki!..etli dudakları söylemek isteyip de söyleyemedikleriyle daha bir şişmiş!..işaret bekliyor gibi;birazdan hepsini sayıp dökecek..mesela " ben erkek gibi kadınım" diyecek ellerini böğrüne dayayıp...diyecek ya diyemiyor...çünkü;koca kara gözlerine yerleşen Türkiye fotoğrafı çekilmeye devam ediyor!..fotoğrafçı değişmediği sürece değişmeyecek bu fotoğraf!.. işte şimdi o fatoğraflardan biri var ekranda: "dediğim dedik " diyen bir ağa! çevresine korku yayan sesi, adeta tükürükler saçarak konuşma şekli, taş duvarı andıran soğukluğuyla berbat bir adam!..köyde yaşayanları punta getirmeyi huy edinmiş mübarek!..babadan oğula geçen bir geleneğin abidesi!..karşısında kim var sanıyorsunuz; ırgatlardan biri canım!..bir de onun güzel mi güzel kızı!..Sultan Kız... Sultan Kız köyde başka birini seviyor aslında. ne var ki bizim ağa koymuş aklına,onu,gelin alacak oğluna!..iyi ki oğluna (kendisine almak istemeyişine şaştım ya,neyse!..)...oğlu dersen daha beş yaşlarında!..olsun; şaşacak ne var sanki bunda? nasılsa büyür zamanla,nasılsa delikanlı olur ve aşk denen duygu onu da esir alır günün birinde!..umut bu ya, kör olası töre; umudu bile öldürür olmuş bağrında!.. "vermem" diyemiyor ağaya Sultan Kızın babası...adam sinmiş,korkağın teki!...boynu kıldan ince, dili lal...gözü dersen kör!..emir Alah'ın emri sanki,uyması gerekiyor!..ve günlerden bir gün takıp arkasına Sultan Kızı teslim ediyor ağaya...Sultan Kız derseniz çaresiz; hem ağlıyor,hem gidiyor...gelin bu ya!...arada bir silip gözlerini dönüp bakıyor arkasında bıraktığına; ben biliyorum içi sevdiğinde kalıyor hala..kimin umurunda ki Sultan Kızın aklından,gönlünden geçen şeyler...oturtuyorlar sedire o beş yaşındaki oğlanın yanına ve kıyıyorlar nikahı!..resmi falan değil; dediğim dedik diyen ağanın sözü ile!..ferman!..çağa bak hele!.. Şaşkın Sultan Kız; dikip kara gözlerini bakıyor koca olacak bu minnacık oğlana...bakışları matkap!..delip geçiyor çocuğu, uzaklarda kayboluyor..."kaç yıl sonra" sorusunu geçiriyor olmalı şimdi aklından...hesaplayamıyor Sultan Gelin!..yere indiriyor bakışlarını,uzun kıvrık kirpikleri devriliyor...ucundan iki damla yaş süzülüyor yanaklarından aşağı ; o ağlıyor ben ağlıyorum... insanın toprakla buluşması kaçınılmaz...hayatın tek yasası bu!..bu yasayı iyi biliyor Sultan Gelin ve kendini ağanın kapısında toprağa veriyor...ekiyor,biçiyor,topluyor,harmanlıyor derken tekrarlar içinde yıllar geçiyor...yelleri susturuyor Sultan Gelin gönlünde derken, büyüyor çocuk..onun da yok hiçbir şeyden haberi.."aba.." diyor SUltan Geline...Sultan Gelin dersen birşeyler beklemeye başlıyor artık kendisine "aba" diyen delikanlıdan...tıklayabileceği tek kapının o olduğunu düşünüyor. oysa kapı bildiği ve yıllarca çocuğu gibi bakıp büyüttüğü delikanlı; kendi yaşındaki Hayriye' yi seviyor. bilmeden doğru da yapıyor kerata!..günün birinde yanlışların en doğrusu olan bu aşka tanık oluyor Sultan Gelin!..sızlanmıyor, şikayet etmiyor ağasına, sinesine çekiyor..nasılsa düğün yakın, nasılsa yıllarını verdiği bu genç onun olacak!.. bitiyor düğün hazırlıkları ve başlıyor şenlikler...davullar vuruluyor,zurnalar çalınıyor,horonlar tepiliyor köycek..bir şenlik ki sormayın gitsin!..milet eğlenedursun; Hayriye' yi arıyor damadın bakışları kalabalıklar içinde, buluyor da...usulca buluşuyorlar samanlıkta ve birlikte kaçmaya karar veriyorlar şafak vakti... düğün bitiyor; giriyorlar gerdek odasına. kara,kocaman,güzel gözlerini bir kez daha dikiyor Sultan Gelin damadın yüzüne; ilk kez gülümsüyor; "hadi diyor, aç duvağımı!.." "olmaz" diye yanıt veriyor delikanlı; "sen benim abemsin,olmaz...hem ben Hayriye'yi seviyom!..sen bana ana oldun, can oldun, olmaz!.." yeniden ağlamaya başlıyorum Sultan Gelinin yerine...şimdi ne yapacak bu güzellikteki bu kadın?..çekip gitse gidemez; eski sevgilisi çok olmuş evleneli..baba kapısına dönemez..gidip nehre atsa kendini yaşamak güzel, vazgeçemez....hem kendini öldürenler cennet yüzü göremez... çaresiz boynunu büker Sultan Gelin, etli dudakları kıvrılır; umut adındaki kırmızı güller solar yüreğinde!..unutur aşk denen bilmeceyi çözmeyi ve ana yanı ağır basar birden..nikahlısı olduğu bu gence yardım edecektir...ölecekse de bu uğurda ölecektir Sultan Gelin... tan vakti birlikte çıkarlar evden; Hatriye ile buluşturur nikahlısını Sultan Gelin..duvağını Hayriye'ye verir üstelik...kaçmaya başlarlar...bir yığın silahlı adam peşlerine düşer...dayanamaz Sultan Gelin, döner kalabalığa: "hayır ağam!.." der, "onları rahat bırak!..hem size ne oluyo ki?..onu ben büyüttüm, ben yudum,..ben arıttım...hastalandı başını ben bekledim, ben iyileştidim...o şu gadacıktı, ben gocaman ettim!.." karşı duruşun en yüreklisi, aferin Sultan Geline!...siner kalabalık, silahlar da iner yere...bu kadar mı, hayır!.. ağanın karısı gelir olay yerine kucağında bebesi ile. üç-beş aylık bir oğlancık!..sübyan!..ne aşktan haberi vardır, ne töreden, ne de olan bitenden...ağa, hoyratça çeker bebeği avradının kucağından ve uzatır Sultan Geline: "al gız!...bundan sonra nikahlın bu oğlan!.."der. Sultan Gelin alır bebeği kucağına,basar bağrına; bir kez daha bakar uzaklara....film biter. aman tanrım!... film bitene kadar bir top peçeteyi bitirmişim meğerse!..son peçeteyi aldığımda fatk ettim bunu.. kaç kadının, kaç kızın yerine ağladım diye düşündüm gözlerimi silerken...kadın olma hakkı elinden alınan kızlarımız, analığını bilmeyen kadınlarımız, kadınlığı hor görülen analarımız için ağlamıştım... şüphesiz, gözyaşlarımla renklenmişti film!..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |