Yaşamın tanımı yoktur. -Halikarnas Balıkçısı |
|
||||||||||
|
Kulaklarımızı tırmalayan bu nahoş sözcüklerin kullanım gayesi nedir peki? Bayan yada erkek bu tarz konuşmayı yaşamlarının her anında fütursuzca kullanan insanları ne yazık ki anlayamamanın ötesinde saygı sınırlarını zorlayan insanlar olarak da görüyorum. Bu nasıl bir davranış şeklidir? Bir tür rahatlamam yolu mu? Kendini daha iyi ve güçlü hissetme mi? Yoksa tuhaf bir tatmin şekli mi? Kızgınlıklarımızın şiddeti içindeyken; ağzımızdan çıkan kelimelere sahip olamamanın verdiği bir tür zayıflık mı? Enteresan olan yanı ise çok yazıktır ki; sarf ederken ve işitirken insanların bunu tebessümle, gülümseyerek karşılayabilmeleri. Özellikle bu tatsız kelimeleri minicik çocuklar sarf ettiklerinde, onları adeta teşvik edercesine alkış tutulmasına ne demeli? Ne kadar da acı. Aslında argo, sözcük anlamı olarak; bir toplumda içe dönük yaşayan ve toplumun geri kalan kesimlerinden ayrılmak ve/veya korunmak isteyen, daha çok kapalı grupların kullandığı özel sözcükler bütünüdür. Oluşumu, ortaya çıkma sebebi de bu amaçla olup belirli bir gizliliği de içermektedir. Bir nevi karşı çıkma öğesidir. Her ne kadar şaka ve mizah duygusu içerse de zamanla kaba ve küfürlü sözcükler haline gelmiştir.Ama içindeki gizlilik her zaman ilgi uyandırmaya devam etmiştir. Bu nedenle de azınlık grupları, bir tür şifreli konuşma tekniği olan bu dili ısrarla kullanmaya devam etmişlerdir. Ancak argonun; yersiz , zamansız ve çok sık kullanıldığında kaba ve küfürlü sözcüklerle sıkıcı olaya başladığı da yadsınamaz bir gerçektir. Ben ısrarla diyorum ki, egosunu tamamen yenmiş, kendisiyle barışık olan, kendi kişiliklerine güvenleri tam olan insanların gerçek konuşma dili böyle olamaz. Gerçeklerini kendi içlerinde bulmuş olan insanlar anlık kızgınlıklarına, öfkelerine sahip olmayı; ağızlarından çıkan her sözcüğün arkasında yer almaları gerektiğini bilir ve konuşma üsluplarını sahiplenirler. Alınan eğitimle de yakın alakalı olmakla birlikte temel nokta kişilik saygısıdır. Kısaca, kendine saygısı olan insanlar konuşma dillerine de sahip çıkarlar. Son olarak; ben küfürlü konuşmaları ister istemez duyduğumda ne mi yapıyorum? Kulaklarımı tüm seslere kapatıp, orada olmamayı diliyorum. Peki ya siz? Sevgiyle kalın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BELGİN ERYAVUZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |