Pek çok doktorun yardımı ile ölüyorum. -Büyük İskender |
|
||||||||||
|
gördüğü yalnızca minik kristal taneciklerdi, kokusunu duydu soğuğun, bir kış gecesi rüyasında yaşanıp bitti herşey, karda duran izleri silindi, beyaz ölüm yaklaştı ve fısıldadı kulağına; yarın yeni bir gün yok! Hiç yaşanmamış efsaneler el kitabından; Aşklar da ölümler gibi sonsuz olmalı, Sudaki berraklığı görebilme yeteneğimi kaybediyorum. Çer çöpler takılıyor gözüme. Dokunmak bile istemiyorum, kirlenme korkusuyla. Oysa çoktan kirlenmedim mi? Ağzımın içinde çıkan yaralar irinleşiyor. Yok oluyorum varolurken. Katıldım şimdi aranıza. Hayattayım ama ölü. Yitiriyorum tüm gerçekliğimi, belki de bu nedenle sizden biriyim. Soğuk sayfaları ısıtamıyor kalemim. Hep k ı ş yazıyor, hep d ü ş kuruyorum. Düşümde kış oluyor ve ben karların altında eriyorum, ama hala nefesim soğuk. Üzerimdeki örtü beyaza dönüyor; taze, ıssız. Yine de karların arasından kirleri görebiliyorum. Kış düşü yazmak istedim. Renk yine kabusa dönüştü. Köşenize geçin seyredin beni, alın çayınızı, kahvenizi. Tek kişilik sirk gibiyim; eğlence garantidir. Öptüğüm, dokunduğum: buzdan heykeller. Tam düşümün ortasına kim koydu bunları? Ben pembelere boyayacakken, kim kazır altını da çıkarır siyahı? Sınırdayım, gözlerim karanlığa dönüyor. Zorluyorum seçmek için nesneleri, insanları. Gözümün karanlığa alışmasını bekliyorum; alışıyor kısa sürede. Sesler duyuyorum; haykıran, inleyen, yalnız insan sesleri, yalnız insanların sevişmeleri: “ buzölümkeskindüşsoğukumutsuzluktınıları ” ezberliyorum, söylüyorum ve deliriyorum. Hiç yaşanmamış efsaneler el kitabından; Sevişmeler de kinler kadar incitmeli, Pis bir otel odasında kendimi verdim sana, henüz gençtim, kan rengini hiç bilmiyordum. Yüzünü gördüm, nefesini kokladım. Kan gölüne dönen çarşafın arasından yağlı saçlarına baktım. Anlamadım, ağladım. Yaşlar karıştı kana, odanın dışına doğru akıp gitti. Dışarı sızmasın diye peşinden koştun. Namusun pençesine düşen zavallı gölgene bakakaldım. Yıllar sonra, gölgen hala geçmişin izlerini taşıyordu. Gördüm kan peşinde koşan siluetini. Acıdım, ağladım. Yaşlar karıştı kana, senle akıp gitti. Hiç yaşanmamış efsaneler el kitabından; Suskunluklar da kayıplar kadar ağlatmalı, Doludizgin kaçan sözcükleri görüyorum, tümü benden bağımsız benden umutsuz birer birer kayboluyorlar, yok oluyorlar. Bata çıka ilerliyorlar su üzerinde. Kiminin yolculuğu bir balıkçı ağına takılarak son buluyor. Kimi diplerde yakalıyor huzuru; ya da huzur sandıkları iğreti yaşamları. Mercanlar arasında gizleniyorlar.Yaşam saydıkları çöplükten, yaşadıklarının habercisi baloncuklar fırlıyor yüzeye; içleri ihanet dolu. Karşı kıyıya ulaşabilenleri çölün dinginliği ve susuzluğu bekliyor. Kuraklık, sıcaklık, tek su; tenden akan. Oysa yalvarmışlardı bana, bir tutam özgürlük için.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © müge, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |