Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Eskimiş bavulunda taşıdığı aklı firarda. yüreği anadan üryan, fikri çırılçıplak. Bir kadının gözyaşları dolduruyordu tozlu yollardaki ayak izlerini. Deniz deniz tütüyordu burnunda yitik aşklar , Ihanetler parıldıyordu bir oltanın ucundaki balığın pullarında. Ve bir balığın cırpınışlarında can cekişiyordu yıllanmış aşklar. Kayıp bir krallığın cıkmaz sokaklarında yürüyordu, inceden inceye bir kan sızıyordu yüreğinin ortasındaki ustura yarasından. Kulağındaki salyangozun cıldırtan iç sesi. -Kaç kaçabildiğince, kurtul ondan. kurtlanmadan, kokuşmadan, yokolmadan, sarmadan benliğini. Kemirmeden, delik deşik etmeden tüm ruhunu tek satırla öldürdüğün hayal aşklardaki kadın. -Kaç kaçabildiğince, kurtul ondan. Yaklaşıyor o tanıdık son. Hissediyor, titriyor gölgesiyle bir başına. Son bir şans, atıyor kulağındaki zarı. Düşeş. ve peşi sıra eziveriyor salyangozu kulağındaki çekiçle kaçıncı salyangoz bu kulaklarında dağılan parça,parça, lime,lime. Katil gözlerle bakıyordu gölgesi limon sarı güneşe, civit mavi denize. Ve gölgenin sahibi ölü salyangoz gözleriyle bakıyordu balıkcılara. Düşündü. Başkaları da bakabilirmiydi ölü salyangoz gözleriyle. Başkaları da bilebilirmiydi ölü salyangoz gözleri nasıl bakar güneşe, denize. Ve kim görebilir kulağındaki salyangozu öldüren bir gölgenin katil bakan gözlerini. Martıların cığlıklarına takılı unuttuğu sevda şarkıları calıyordu kulaklarında ışıklı bir radyonun cızırtılı istasyonundan. vokalde ölü salyangoz ,çekiç ve üzengi eşliğinde. Adını bilmediği sahil kasabalarında kayboluyordu gölgesiyle bir başına. Ilık meltemler okşadığında dudaklarını ilk öpüşmesi geliyordu aklına Kimbilir hangi mahalle sinemasının son seansında kaldı sıcacık tuttuğu eller, çekirdek ve gazoz karışımı bir tatta öptüğü o sıcacık dudakların tadı. Ilık meltemler okşadığında tenini ilk öpüşmesi geliyordu aklına Ve ağrısı hala kasıklarında seğiren. ilk sevişmesi ve ilk kadını, 18’inde bir kısrağa ilk gem vuruşu köhne bir yatak odasında. Kendi yapışkan tohumlarının ekşi kokusuna karışan o taze leylak kokusu genzini yakan. Hayatla alay eden anlık zevk cığlıkları. Kayıp krallığın sehvetli prensi. Ve altında dans eden fahişe bakışlı leylak dalı geliyordu aklına ılık meltemler dudaklarını okşadığında. Kayıp krallığın ruhunu satmış sahibi, yitip gidiyordu gölgesiyle bir başına usulca. Yüreğinin en mahrem yerinde asılı bir fotoğraf, kagir bir evin cumbasının göldesinde tellendirdiği o sigara dumanının ardında belirir sisli, puslu. Dağın zirvesinden fışkırarak o kızıl nehre karışan kirlibeyaz yaşam özünün kıyısında. Karbeyaz çarşaflara kankırmızı güller işler durur leylek kokulu ölü bir kadın…… didem 10/01/04
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ZEYNEP DİDEM, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |