Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
İnsanların; yaşadığımız olumsuzluklara, haksızlıklara hiç ses çıkarmadıklarını, her şeyi kabullendiklerini görünce çok üzülüyorum.Neden şöyle bir silkinmiyoruz? Neden hiç başkaldırmıyoruz? Neden, birilerini, görevlerini daha iyi yapmaları için uyarmıyoruz? “Bu düzen böyle gelmiş, böyle gider.” deyip, neden kabulleniyoruz her şeyi? Üzerimizde sanki ölü toprağı var......İşte size bir örnek: Birkaç ay önceydi.Rahatsızlığım nedeniyle doktora gitmem gerekiyordu.Hastanede itilip kakılmayı göze alamadığım için, özel gitmek istedim.Doktordan saat dörde randevu aldım. Mudurnu’da oturuyorum.Doktor Bolu’da. Mudurnu’dan kalkıp Bolu’ya gittim.Saat dörde gelirken doktorun muayenehanesindeydim.Sanki doktor gelmiş de, beni bekliyormuş gibi. Randevumu kaçırmak korkusuyla, böyle yaptım. Saat dördü elli dakika geçti, doktor yok.Bir saat geçti, doktor yok.Güya hastaneye gitmiyoruz, sürünmeyelim diye, yine de bir şey değişmiyor. Sordum sekretere. ”Doktor Hanım ne zaman gelir? Telefon edip, çağırır mısınız?” Bana ne dese beğenirsiniz? “Siz biraz tez canlısınız galiba. Geçen geldiğinizde de böyle yapmıştınız.” Demesin mi.... Evet, doğru söylüyor. Bir önceki gidişimde de aynı şey olmuştu. Her zaman aynı şey olur zaten. Bir saat doktorun gelmesini beklemiştim. Sinirlendim. ”Randevu saatini ben belirlemedim ki. Siz söylediniz bana saat dörtte gelin diye.Bana , saat beşte gelin deseydiniz, beşte gelirdim.Ben eğer saat dörde randevu aldığım halde, saat üçbuçukta falan gelip, doktorun neden gelmediğini sorsaydım, işte o zaman tezcanlı olurdum. Beni bekletmeye ne hakkınız var?” dedim. (Sanki bir yararı olacakmış gibi.) ”Ama diğer bekleyenlerin sesleri çıkmadığı için, benim hakkımı aramam size yanlış geliyor. Herkes benim gibi tepki vermeli.....Çabuk çağırın doktoru .” Diyerek, orada sessizce bekleyenlere de taş attım. Doktoru bekleyenler de, kuzu kuzu oturuyorlar orada. Eminim beni ayıplamışlardır bile ”Ne arsız kadın!” diye. Doktorun bir saat gecikmesinden hiç rahatsızlık duymuş gibi görünmüyorlar. Sanki “ Ne eşek kaçmış, ne semer düşmüş.” Herşey çok normalmiş gibi davranıyorlar.......... Velhasıl, biz güdülmeye alışmışız, alıştırılmışız. Üzerimizde ölü toprağı var gibi.Kimse şöyle bir silkelenmiyor.Sen yapınca da göze batıyorsun. İşte böyle bizim halimiz.Herkes kaçak güreşiyor. Düşünüyorum da, herşeye ne kadar çabuk alışıyoruz. Önce çok kötü şeyler ve durumlar yaşatıyorlar bize. Biraz isyan ediyoruz. Sonra alışıyoruz. Alışmazsak ne olacak ki?Sinirlerini bozmaktansa, kabullen , otur yerine, öyle mi? O zaman da, insanın kendine olan saygısı azalıyor. Şahsen ben böyle hissediyorum. Hafife alınmaktan rahatsız oluyorum. Haydi biraz canlanalım. Hakkımızı aramayı öğrenelim. Ne dersiniz?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |